İkinci gecesine yine onun kollarında geçirdiği nöbet ile giren Jeonghan bu sefer uyumayı başarmıştı. Bunun için her şeye minnet duyabilirdi.
Sığındığı uyku onu sabaha karşı yavaş yavaş aydınlığın kollarına bıraktı. Tek başına uyanmıştı. Seungcheol biraz ötedeki koltukta gözeri kapalı bir haldeydi.
Uzandığı yerden kalkarken parmağındaki sargıyı fark etti. Bu hallerinin ona bela olduğunu biliyordu. Başında bir sürü derdi varken bir de Jeonghan'ı teselli etmesi gerekiyordu.
Bunun için suçluluk duyacak yeri kalmış mıydı emin değildi. İçinde atlatamadığı büyük bir acı vardı ve ne düşünürse düşünsün gitmiyordu. Kafasını bilinci kapana kadar duvara vurmak istiyordu bu yüzden.
Gündüzün verdiği cıvıltıyı telefonun zil sesi bozdu. Bekledikleri haberin bu olduğunu düşünüyordu. Jihoon onlara önemli bir gelişme olursa haber vereceğini söylemişti.
Seungcheol uyuduğu koltuktan uyanıp biraz ötesinde duran telefonu açtı. Merakla ne olduğunu beklerken görüşme fazlasıyla uzun sürdü.
"Tamam."
Tek bir kelimeyle kapattı telefonu. Bunu kötüye yordu başta. Onun bu merakla bekleyişini anlamış olmalı ki ona baktı. Jeonghan onun yüzünden bir şeyler anlamak istedi ancak bu imkansızdı.
"Bloğun gündeme oturmuş. Dedektifler bu olayı araştıracaklarına dair resmi bir açıklama yapmışlar."
Bu güzel bir haber değil miydi? Neden sevinmemiş gibi bir hali vardı?
"Sanglar harekete geçti. Yöneticiyı katılacağı bir kutlamada kaçıracaklar."
Bu işte olayın tamamen yön değiştirdiği an olabilirdi. Kısa bir kahvaltıdan sonra evden çıkıp dün geldikleri yere geldiler.
Kapıyı yine Soonyoung açmıştı ancak bu sefer dünki gibi değillerdi. Ortam gerçekten gergindi ve bunun sonunun tehlikeli bir yere varacağını biliyordu. Dördü birlikte oturduklarında Jihoon açılışı yaptı.
"Yarın akşam beş yıldız bir otelde kutlama var. Sanglar yarın için otelen oda ayırmışlar. Kutlama davetlileri listesine ulaştım ve yönetici de var. Sanırım kutlama sonrasında onu kaçıracaklar."
Seungcheol'ün dediği gibi planları dışına çıkıp yöneticiye yönelmişlerdi. Dedektifler bir şey bulmadan onu kaldırmak istiyorlardı. Şimdi önemli olan ne yapılacağı idi? Ortaya ilk atılan plan yine Cheol'dendi.
"Tek gideceğim ve arkalarında iz bırakmalarını sağlayacağım. Eğer yöneticiyi kaçırken bir iki şey yakalayabilirsem onları ele verebiliriz."
Jeonghan bu planı duyduğu ilk andan itibaren sevmemişti. Seungcheol'ü tek göndermek gibi bir planı kabul etmiyordu. Kabul etmeyecekti.
"Bende geleceğim!"
Bu konuda sonuna kadar didişmeye hazırken Jihoon daha iyi bir plan attı.
"İkiniz gitmeniz daha iyi olabilir. Jeonghan'ın katiller tarafından kaçırıldıklarını düşündükleri için odaya girip polisi arayabilir ve oraya yönlendirmeyi sağlayabiliriz. Bu da somut bir delil olur onlar için. Tek sıkıntı her yerde aranan biri olarak onu beş yıldızlı bir otele nasıl sokacağımız."
Seungcheol başta tek başına gideceğine dair diretse de kimse onu tek göndermeye razı olmadı. Bu yüzden otele girebilmek için düşünmeye başladılar. Soonyoung olaya el attı.
"Çok basit. Elimizde otelin vip kartlarından olması yeter. O zaman otel kim olduklarına dikkat etmeyecektir bile. Seungcheol yüzünü sadece Sanglara karşı saklasa şimdilik yeter. Dedektifler nasıl olsa senden şüphelenmiyorlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fallin' Flower | Jeongcheol
FanfictionJeonghan pek de başarılı götüremediği gazeticilik hayatında en büyük derdi şeften azar yememektir. Ta ki bir seri katilden not alana kadar...