ondört

858 124 9
                                    

İlk gece yayınlanan iki yazı gündeme bomba gibi düşmüştü. Biri kaçırılan yöeticinin yeni kurban olduğuna dair diğeri de kayıp muhabirin otelde bıraktığı arama kaydıyla alakalıydı. İstedikleri etkileşimi hızlı bir şekilde yakalamışlardı.

Çok kalabalıklardı. Jihoon kenarda diğer iki bilgisayar meraklısıyla Sangların elindeki varları ve yokları ne varsa bakıyordu.

Soonyoung onu her an dövmek isteyen Mingyu ile konuşuyor. Geri kalanlar ve Joshua tanışıyordu. Dokyeom ile Chan hariç herkes buradaydı.

Onların buraya gelmesi şu anlık büyük bir sıkıntı olacağı için sadece iletişimde kalıp gizlice bilgi koparmaya çalışıyorlardı. Dedektiflerin ne kadar ilerleyebildiklerini görüyorlardı. Köşede olanları düşünerek delirirken Minghao geldi yanına.

“Uzun zaman oldu.”

Gülümsemek istedi ancak beceremedi. Böyle boktan bir durum içindeyken çok da hevesli olduğunu sanmıyordu. En son buluşmalarında yanlarında Eunjae de vardı.

“Böyle olacağını bilsem onu hiç tehlikeye atmazdım.”

Minghao’nun içini okuyabileceğini biliyordu. Kendini ne kadar berbat ve yıkılmak üzere olduğunu tahmin edeceğini biliyordu. Jeonghan için ayakta durması gerekiyordu. Şu an yıkılırsa bunun vicdanını kaldıramazdı. Onu görmeden durur veya uyursa bunu kendine anlatamazdı.

“En başından beri başkalarını düşünüyorsun Cheol. Yangından sonra kendini kurtarma derdine düşüp defolup gidebilirdin ama yapmadın."

Defolup gitmenin sadece kendini kurtaracağını biliyordu. Onları arkasında bırakamayacağını biliyordu.

"Önce bizi korumak için uğraştın. Sonra da onların yakalanabilmesi için kendi hayatını tehlikeye attın. Buna rağmen halen kendini suçlamaya devam ediyorsun. Jeonghan’ın bu işe bulaşmasına hepimizin parmağı var.”

Bunun onu hafifletmesi gerekmiyor muydu? Etmiyordu. Jeonghan’ın hangi kuytuda neyle savaştığını bilmeden durmak üzerine dağ gibi çöküyor bir milim bile hafiflemiyordu.

“Eunjae uzun süredir ilaçlarını almıyordu ve bipolar onu tamamen ele geçirmiş gibiydi. Yaşadığı hayattan memnun değildi. Yangına takılı kalmış gibiydi ve toparlanamıyordu. İntihara yeterince meyilliydi."

Kendisi de defalarca onunla konuşup uzaklara göndermeye çalışmıştı ancak Eunjae hiç söz dinlemedi.

"Bir gün beni aradı. Jeonghan’ın bizim ofisten olduğunu anladığını belirtti. Yangın ile ilgili bir şeylerden bahsettiğini ve onun kayıt aldığına emin olduğunu bu yüzden kendisine bir şey olursa kaydı alıp hemen polise gitmemi söyledi. Hayattayken inanmaları zor ancak onlar yüzünden ölürse buna kesinlikle inanacaklarını söyledi.”

Hayatı boyunca onu canlı tutmakta zorlanmışlardı. Eunjae hiçbir zaman yaşamak için çaba sarf etmemişti. Onu çaba sarf etmeye zorlamıştı birileri sürekli. Yaşaması için sürekli dürtüklenmişti.

“Yangını araştırırlarsa her şeyin çözüleceğine inandı. Onun ölüm haberini aldıktan kısa bir süre ofise polisler geldi. Jeonghan benden önce davranıp kayıdı çoktan onlara vermiş. Üzerine bir sürü yazı yayınlayıp onun isteğini fark etmeden gerçekleştirdi. Bakımevinde çıkan yangının bilinmesini istiyordu. Jeonghan bun herkese duyurdu tıpkı onun isteği gibi.”

Eunjae’yi özlüyordu. Jeonghan’ı özlüyordu. Uzun zaman tek başına çabaladıktan sonra bu kadar kalabalık olmak tuhafına gidiyordu. Gözlerini Mingho’ya dikmiş sürekli onu takip eden çocuğa baktığında Minghao güldü.

Fallin' Flower | JeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin