3. - Ateş.

2.1K 126 299
                                    

Arabayı, ağaca sertçe vurmamızdan sonra arabanın ön kısmından dumanlar çıkmaya başladı. Korkarak, Çağan'a baktım. "Araba mı yanıyor, Çağan?" Çağan hemen arkadaki çantalara uzandı ve bana seslendi.

"Sayende evet. Hadi in arabadan."

Kuruca yutkundum. Ellerim titriyordu artık. Kapıyı açtım ve kendimi dışarıya attım. Gözlerim dolmuştu. Babamın arabası... Birkaç adım uzaklaştım ve geriye dönüp yanan arabayı izledim.

O araba Naz'dı. Babam'dı. O araba bizdik. O araba ondan kalan tek şeydi, Naz'dan kalan tek şey.

"Bir gün bu araba senin olacak, Naz."

O gün gelmişti ama ben aynı günün sabahında araba ile kaza yapmıştım.

Yanan arabadaki ateş yüzüme vurdukça terletiyordu.

Geçmişin acısı. Hiçbir zaman beni bırakmamıştı. Belki de mutluluğu hak etmediğim içindi. Yaptıklarımın bedelidiydi, mutsuzluğa mahkum olmak.

Ruhum suçlu, bedenim yalnızdı.

"Patlayacak, biraz daha uzaklaşalım." Çağan'ı duymamazlıktan geldim. Arabadan çıkan dumanların, hava ile buluşmasını izliyordum. Patlarken beni öldürse keşke.

O sırada arabanın içinde babamı gördüm. Ve arka koltukta camdan bakan, kendimi. Babamın, Naz'ını. Araba ile birlikte yandılar.

Çağan kolumdan tutup beni sarstı. "Hey, Tuana?" Gözümden bir damla yaş düştüğünde Çağan endişelenmeye başlamıştı. "Ağlıyor musun sen?"

Çağan'a dönüp bakmıyordum. Sadece yanan arabayı izliyordum. Beni kolumdan tutup götürmeye çalışıyordu, bense gitmemek için direniyordum. O sırada araba patladı ve Çağan beni kucaklayıp uzaklaştı.

"Çağan, araba!"

Çağan beni omzuna almıştı. Ben ise hala arabaya bakıyordum. "Salak salak triplere girmeseydin şu an içinde olurduk."

"Arabaya gitmek istiyorum."

"Çocuk musun sen?"

"Araba..." diye mırıldandım. Çağan yürümeyi bıraktı ve beni yere koydu. Ormanda neresi olduğunu bilmediğim bir yerde, arabadan uzakta oturuyordum. Çağan da yanıma oturdu. "Eski püskü bir arabaydı zaten Tuana. Abartma."

"Babamındı." dedim karşıdaki ağaçlara bakarak. Çağan bir elini omzuma koydu ve sıvazladı. Şu an ona olan nefretimi bir kenara bırakacaktım. Kavga etmeye halim yoktu.

"O, öldü mü?"

"Hayır, iki sene önce gitti."

"Nereye?"

"Bilmiyorum. Söylemedi. Benim gibi bir gün evden gizlice çıkıp gitti." Çağan'ın elindeki çantamı aldım. Ön gözünden bir kağıt parçası çıkardım. "Sadece bunu bıraktı ve gitti." Burnumu çektim. Çağan, elimdeki kağıda uzandı. "Bakabilir miyim?"

Eline verdim. "Yüksek sesle oku. Bir kerede başkasından duyayım."

"Sevgili Naz, bu mektubu sana bırakırken yapmakta olacağım şeyden çok korktuğumu bilmeni istiyorum. Şimdi gidiyorum, ama bu sana yaptığım bir veda değil. Sadece kendimden kaçıyorum. Annenden kaçıyorum. Yakında her şeyi anlayacağını biliyorum. Tek dileğim; bana kızmaman. Senin için geri geleceğim. Ya da sen bana geleceksin. Arabamı sana bırakıyorum, dolabımdan gizli gizli aldığın kıyafetlerimi de. Seni seviyorum. Sakın unutma; suçlu sen değilsin. Hep bendim ve sonsuza kadar ben olacağım."

Bendim. Her zaman ben olmuştum. Ortadaki tek suçlu bendim. Doğduğum ilk günden beri hayatları mahvediyordum. Bazı şeyleri durdurmak elimde değildi belki ama yapmıştım. O suçlu bendim!

Lanet Olası Dünyanın Sonu | ÇağTu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin