İyi okumalarrrr :)
------------------------------------------------------------
Jin panik içindeydi, yerde acıyla kıvranan ve yüzü kan içinde kalmış gencin kim olduğunu fak ettiğinde çok geçti. Ne yapsaydı bilemiyordu, onu öylece bırakmak doğru olmazdı ama korkuyordu da.
"Ambulans, ambulansı aramalıyım." histerik bi şekilde konuştu ve cebinden telefonunu çıkarmaya çalıştı ama kolunu tutan elle duraksadı.
"H-hayır, ambulansı arama." Kararlı sesi Jin'i durdurmuştu. Gencin acıdan buruşan yüzüyle söyledikleri birbiriyle çelişiyordu. Acı çektiği belliydi ama ambulansı reddetmesi tuhaftı. Jin anlamaz gözlerle ona bakarken Jungkook hafifçe inleyerek doğrulmaya çalıştı. Jin istemsizce ona uzandı ve doğrulmasında yardımcı oldu. Ama ona dokunduğunu fark ettiğinde anında elini çekti gencin üzerinden.
Jungkook tedirgin bir şekilde kendisine bakan adama baktı, hem endişeli bir şekilde yardımcı olmaya çalışıyordu hem de temkinli bir şekilde kendisini seyrediyordu. Yanında diz çökmüştü, üstünde güzel şık bir takım vardı. Adamın yüzüne baktı sonra, çok yakışıklı diye düşündü, hatta çok güzel. Adamın kokusu burnuna dolarken hipnoz olmuş gibi seyretti onu. Ne yaptığının farkına varınca kendine gelmek için başını iki yana doğru salladı ve ayağa kalmak için hamle yaptı;
"Gitmem lazım, ahhhhh!!"
Ama hayır, anında yere serilmişti. Acı canını feci yakıyordu, sikik herifler fena daldı diye düşündü. Yerde gözlerini kapamış öylece yatıyorken yanında bir hareketlilik hissetti ama gözlerini açıp bakacak gücü kendinde bulamadı. Onun yerine kollarının altından kavrayan kolları hissetti ve kendi kendine söylenen adamın sesini duydu.
"Tanrım, inanamıyorum bu yaşadıklarıma!" Jungkook'u yavaşça doğrultmaya çalışırken devam etti, "Offf çok ağırsın, hadi bana biraz yardımcı ol!"
Jungkook kendisini kavrayıp yürütmeye çalışan adama ağırlığını vermemeye çalıştı ama çok zorlanıyordu. Boş yoldan karşıya geçtiklerinde Jungkook adamın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Apartmanın kapısını açıp onu içeri soktuğunda ancak anlayabilmişti. Ne yani kendi evine mi götürüyordu?
"Ne, nereye gidiyoruz?" hırıltılı sesiyle kısıkça sordu.
Jin'den cevap gelmedi, merdivenleri çıkıp dairesinin önüne geldiklerinde Jin ceketinin iç cebindeki anahtarına ulaşmaya çalıştı ama kendisine yaslanmış gencin ağırlığı bunu imkansız kılıyordu.
"Hey, çok ağırsın. Anahtarımı alamıyorum biraz daha tut kendini."
Jungkook zorlukla kendisini toparladığında Jin anahtarına ulaştı ve dairesinin açtı. Jungkook'u adeta sürükleyerek salondaki koltuğa götürdü ve bıraktı. Acıyla inleyen çocuğa baktı, yüzünde kanayan yaralar vardı. Ayrıca karnını tutup duruyordu. Oflayarak ilk yardım çantasını almaya banyoya gitti ve tentürdiyot, pamuk, yara bandı ve ağrı kesici aldı. Ama tekrar içeri gitmeden önce duraksadı, evinde bir yabancı vardı! Dairesinin kapısını hafifçe aralık bırakmıştı, kapatmamıştı. Kendisini güvende hissetmek için bunu yapmak zorundaydı. Derin bir nefes bırakıp banyodan malzemelerle beraber çıktı ve ağır adımlarla tedirgince salona girdi. Ölü gibi yatan çocuğun bilincinin hala yerinde olduğunu yarı açık gözlerinden anlamıştı ama hareket etmiyordu. Feci dövmüşler diye düşündü.
"Şimdi... yaralarını temizleyeceğim ve kendine geldiğinde buradan gideceksin. Tamam mı?"
Jin konuştuğunda Jungkook gözleriyle onaylamaktan başka bir şey yapamamıştı. Ayaklarındaki postal botlarının koltuğunu kirlettiğini gören Jin gözlerini devirdi, uğraştığı şeye inanamıyordu hala.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim(le) Ol 🔞
FanfictionBir yanda sakin ve monoton bir hayat yaşayan, güler yüzlü ve tatlı ofis çalışanı Jin. Diğer yanda başı beladan kurtulmayan ve tehlikenin ta kendisi olan Jungkook. Jin gündüz, Jungkook ise gece. Peki bu iki hayat kesişirse ne olur? Gece ve gündüz bir...