Jungkook, kıskıvrak yakaladığı adamın kırmızı suratına sert bir yumruk attı ve ardından şişman karnına bir tekme geçirdi. Choi olduğu yerde öylece kıvranırken acıyla inliyor ve yalvarıyordu. Ama Jungkook merhamet etmeyecekti. Aşağılık bir siyasetçinin pis işlerine alet olurken, ailesini gözünü bile kırpmadan katlederken Choi nasıl merhamet etmediyse Jungkook da etmeyecekti. Bu işi burada bitirecekti, Choi için yolun sonuydu.
Jungkook yakalarından kavradığı adamın iğrenç suratına tükürdü önce, sonra bir yumruk daha geçirdi. Yarı baygın bakışlarla Jungkook'a bakan adamın direnecek mecali kalmamıştı, elinden artık yalvarmak da gelmiyordu. Choi'nin adamları çoktan öldürülmüştü. Jungkook keskin gözlerini Choi'nin gözlerinden çekip hemen arkasındaki takım elbiseli adamlara baktı,
"Bu şerefsizin yüzünden katil olmayacağım, ne yaparsanız yapın."
Jungkook Choi'yi fırlatır gibi bıraktı ve koluyla ağzını sildi. Başıyla adamlardan birine işaret etti, mesajı alan adam belindeki silahı çıkarıp Choi'yi oracıkta vurdu. Tek el ve tam başından. Jungkook gözlerini kapayıp derin bir nefes verdi, ailesinin intikamını almanın rahatlamasıydı bu. Ama daha fazla burada durmak istemiyordu. Diğer adamları başıyla selamlayıp oradan çıktı. Aracıyla kaldığı otele gidip hızlı bir şekilde topladı eşyalarını. Gün aydınlanırken çoktan Seul'e doğru yola çıkmıştı. Önünde uzun bir yol vardı Jungkook Seul'e yaklaştıkça kanının kaynadığını, içini yiyip bitiren o hissin damarlarında gezindiğini hissetti. Canı yanıyordu, kalbi sıkışıyordu. Choi'yle yüzleşmek bile Jin ile yüzleşecek olmasından daha fazla acıtmamıştı. Onu başka bir adamla görecek olma düşüncesi kızgın bir yağın içinde kavruluyormuş gibi hissettiriyordu. Jin'in ondan kolayca vazgeçebildiğini düşünmek canını yakıyordu. Oysa... Oysa Jungkook onu korumak istemişti. Ona zarar gelmesin diye tamamen meselenin dışında tutmak istemişti. Ama belli ki hata etmişti. Her ne olursa olsun Jin'in vazgeçtiğini düşünmek kalbini sıkıştırıyordu. Ne yapacaktı şimdi mesela? Karşısına öylece çıkıp ne diyecekti? Jin'in tavrı ne olacaktı? Kafasından yüzlerce senaryo geçti ve ne yazık ki hiçbirinde oturup medenice konuşma ve sorunu çözme durumu yoktu. Jungkook yanacaklarını biliyordu.
--------------------------------------------------
Jin pastanenin kasasında ödemeleri alırken bir yandan da gözü duvardaki saatteydi. Bir an önce evine gitmek ve dinlenmek istiyordu. Son olanlardan sonra Hoseok ile o konu hakkında bir şey konuşmamışlardı ve Hoseok sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Sanki aralarında özel bir şeyler geçmemiş gibi neşe saçıyor ve Jin ile her zamanki şekilde iletişim kuruyordu. Bu durum Jin'i önce çok şaşırtmıştı, Hoseok'un onu pastaneden kovacağını bile düşünmüştü aslında ama sandığı gibi olmamıştı, hatta bir süre sonra Jin de kendini daha rahat hissetmeye başlamıştı. Eski düzenlerinde devam ediyorlardı işte...
Jin kasanın önünde hesabı ödeyenlere hafifçe gülümseyip iyi akşamlar derken gözü yeniden saate takıldı, saatin 22'ye geldiğini görünce bir nefes verdi. Tam önüne dönecekken pastanenin cam girişinin önünde bekleyen genci gördü. Dışarıda öylece bekliyor ve simsiyah keskin gözleriyle doğruca Jin'e bakıyordu. Jin şok içinde yerinde doğruldu ve titrek nefesler almaya çalıştı. Ve en nefret ettiği şey oldu, gözleri dolmaya başladı. O sırada masaları dolandıktan sonra yanına gelen Hoseok onu görünce ters giden bir şeylerin olduğunu anladı, bir elini Jin'in beline sardı.
"Bir tanem, iyi misin?" endişeli sesiyle sordu.
Jin'den ses gelmedi, hatta onu duymadı bile. Öylece pastanenin önündeki gence bakıyor ve sakin kalmaya çalışıyordu. Hoseok Jin'in bakışlarını takip edince dışarıda doğruca onların oldukları yere bakan adamı gördü. Hoseok zeki bir adamdı, onun kim olduğunu anında anladı. Hızla başını Jin'e çevirip baş parmaklarıyla ağır ağır akan yaşları temizleyip konuştu,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim(le) Ol 🔞
Fiksi PenggemarBir yanda sakin ve monoton bir hayat yaşayan, güler yüzlü ve tatlı ofis çalışanı Jin. Diğer yanda başı beladan kurtulmayan ve tehlikenin ta kendisi olan Jungkook. Jin gündüz, Jungkook ise gece. Peki bu iki hayat kesişirse ne olur? Gece ve gündüz bir...