23. Bölüm

523 38 14
                                    

      Jin, kasanın hemen önündeki çiftin hesabını alırken kendini gülümsemeye zorladı ve " iyi akşamlar, yine bekleriz." gibi bi şeyler mırıldandı. Yüzündeki gülümseme an be an solarken buna daha ne kadar zaman tahammül edeceğini düşünüyordu. Yapamıyordu, hayatına devam edemiyordu. İstiyordu ama olmuyordu. Her sabah Jungkook'un yabancı bi numaradan attığı mesaja bakıyor, sonra o numarayı arayıp böyle bir numaranın kullanılmadığıyla ilgili o mekanik sesi dinliyordu. Haftalar olmuştu, hala Jungkook'tan ses seda yoktu. Ona olan kızgınlığı, kırgınlığı hafiflemiyordu, kalbinde daha da ağırlaşıyordu. Tıpkı ona olan aşkı gibi. Onu öyle özlemişti ki... Ama işinden olduğu gün ona en çok ihtiyacı olan gündü ve Jungkook ona en çok ihtiyacı olduğu günde ortadan kaybolmuştu. Ona bir veda bile etmemiş, veda öpücüğü vermemiş, hatta aramamıştı bile. Haftalar boyunca onu sesine, yüzüne, kokusuna hasret bırakmıştı.

Sana ayak uyduramayacağımı söylediğimde bana inanmalıydın Jungkook.

Genç sevgilisinin hareketli ve tehlike dolu yaşamına göz yummuştu çünkü aşk gerçekten de insanı kör ediyordu. Jin Jungkook ile hayatında büyük değişimler yapmıştı ama Jungkook bunu yapmamıştı. Jin için bunu çok görmüştü. Onun bir gün öylece ortadan kaybolabileceğini hayatta düşünmezdi. Şimdi onun ne halde olduğunu bile bilmiyordu. Yaşıyor muydu, iyi miydi... belli değildi. 

Bana böyle yapmaya hakkın yoktu diye düşündü Jin, beni böyle ortada bırakmaya, en ihtiyacım olduğunda beni yüz üstü bırakmaya hakkın yoktu!

Pastanenin kapanma saati geldiğinde Hoseok da tezgahtaki dağınıklıkları toparlamış ellerini yıkıyordu. Düşüncelerinden Hoseok'un sesiyle sıyrıldı, "Çıkalım mı?"

Kapanma saatinin geldiğinin bile farkında yeni varıyordu. Ne kadar zamandır düşünceleri içinde kaybolmuştu? 1 saat, 1 buçuk saat belki, emin değildi. Hoseok'a hafifçe gülümsedi ve başını salladı onaylarcasına. Askıya ilerleyip siyah kaşe kabanını alıp üzerine geçirdi, ardından Hoseok da üzerine paltosunu aldı ve beraber pastaneyi kapattılar. Jin evine doğru ilerleyecekken Hoseok onu durdurdu,

"Bu akşam bana gelsene? Ne zamandır gelmiyorsun, sıcak çikolata içeriz hım?" Hoseok'un nazik sesi teklifi cezbedici kılıyordu ama Jin önce reddetmek istedi. Evine gidip dinlenmek istiyordu. Ama Hoseok oun reddedeceğini anlayınca biraz daha ısrar etti, 

"Hadi amaaa, özletiyorsun kendini." gülümsedi.

"Beni her gün görüyorsun Hoseok." 

Hoseok Jin'e yaklaşıp, "Her gün görsem de yine özlüyorum." dedi. 

Jin kalbinin ağrıdığını hissetti. Hoseok'un kendisine karşı hissettiklerinin farkındaydı ve bu çok ağır geliyordu. Onu üzmek veya onu kaybetmek istemiyordu. Ona ne evete diyebiliyordu ne de hayır. Jin ona olan mesafesini korumaya çalışsa da Hoseok bir şekilde sızıyordu Jin'e. 

Jin onun tarafından sevildiğini hissediyordu ve bu his güzel olduğu kadar can yakıcıydı. Kalbinde bir başkasının acısını ve aşkını taşırken Hoseok'un sevgisine karşılık vermek Hoseok'a haksızlık olurdu. Jin'i öpüyordu, okşuyordu, ona sarılıyordu ama daha fazlasını yapmıyordu. Jin ise bunlara izin veriyor ama Hoseok'un hak ettiği gibi karşılık veremiyordu. 

Jin en son Hoseok'un teklifini etmişti ve beraber onun evine doğru yürüyorlardı.

"Bu gece soğuk, üşüdün mü?"

"Ellerim üşüdü sadece. Sorun yok." Jin gülümserken soğuktan üşüyen ve akan burnunu çekti.

Hoseok elini Jin'in beline attı ve onu yakınına çekti. Üşümemesi için çabaladığı belliydi ama Jin içten içe tuhaf hissediyordu. Kendisini sevdiğini bildiği adamın yakınlıklarına karşılık verememek berbat bir histi. Ve bunu yapamamasının nedeni ise kalbini binbir parçaya ayıran başka bir adamdı. Daha da kötüsü Hoseok her şeyin farkındaydı. Jin'in Jungkook'a duyduğu hisleri biliyordu, buna rağmen Jin'in iyi hissedebilmesi için elinden geleni yapıyor, çabalıyordu. Jin ise tüm bu çabalara karşılık kendini gülümsemeye zorlayabiliyordu sadece. Elinden daha fazlası gelmiyordu. Ve bu da iki kat berbat hissettiriyordu. 

Benim(le) Ol 🔞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin