8. Bölüm

886 61 18
                                    

      Jungkook'un aniden çıkıp gitmesi ve sonrasında koridorda ne yapacağını bilemeden öylece durmasının üstünden ne kadar zaman geçmişti bilmiyordu ama boynunda, az önce gencin dudaklarını değdirdiği yerlerde hissettiği karıncalanmayla kendine geldi. Eli yavaşça oraya gitti, karnındaki tuhaf his hala geçmemişti. Kasılıp duruyor ve bu da kalbinin düzensiz bir şekilde atmasına neden oluyordu. 

Gerçekten benden hoşlanıyor mu yani?

İlk defa böyle bir şeyi tecrübe ediyordu. İlk defa hemcinsinden birisi kendisinden hoşlandığını söylüyordu ki bu durum Jin için çok ama çok şok ediciydi. Çünkü hayatına pek fazla insan girip çıkmadığı için cinsel açıdan kendisini keşfetme imkanı olmamıştı. Bunca zamandır kendisini "düz"  olarak tanımlıyordu çünkü aksini düşünmesini gerektiren hiçbir şey yaşamamıştı. Kadınlar beraber olmuştu şimdiye kadar. Onun dışında zaten hep bir işkolik olmuş, içe kapanık yapısı yüzünden pek fazla insanla tanışmamış, buna da ihtiyaç duymamıştı. Yalnız olmayı bir sorun yapmamıştı. Annesinin zoruyla tanıştığı kadınların dışında kendi isteğiyle buluştuğu kadınlar bir elin parmağını geçmezdi. Ve onların belki de bir veya iki tanesiyle cinsel birliktelik yaşamıştı. Onlar da üniversite zamanındaydı zaten. Her şey iş hayatına atılana kadardı. Ondan sonra kendi oturttuğu düzeninin içinde kendi güvenli alanının dışına çıkmamaya başlamış, kendisini tamamen işine adamıştı. Gerçi bu durumda annesinin payı da büyüktü ama Jin de farklı bir hayat için pek çabalamamıştı.

Şimdi ise alıştığı şeylerin dışına çıkmasına neden olan şeyler yaşıyordu. Gencin böyle cesurca bir hamle yapacağını düşünmemişti çünkü Jin ona bu şekilde yaklaşmamıştı. Onun bir derdi bir sıkıntısı olduğunu düşünüp yardımcı olmaya çalışmıştı kendince. Aslında ona kızmalıydı, iyi niyetini yanlı anladığı için azarlamalıydı onu. Onu evine almış, yaralarını temizlemişti. Aynı şekilde o da Jin'e kendi yöntemiyle yardım etmişti. Jin gencin kendisini yanlış anlamasına neden olacak bir şeyler mi yapmıştı? Gence hep nazik davranmıştı. 

Neden onu azarlamak gelmiyor içimden?

Ona kızması ve kendisine bu kadar yaklaşıp iyi niyetini suistimal ettiği için onu uyarması gerekiyordu. Doğrusu buydu. Saygısızın tekiydi sonuçta, kendisine hyung bile demiyordu. 

Jin biraz olsun sakinleşebildiğinde salona geçti, telefonunu alıp yatak odasına doğru yürüdü. Normalde bu saatte biraz kitap okurdu, bu onun her cumartesi akşamı yaptığı şeydi. Ama şu an kitap okuyabilecek halde değildi, yatıp uyumak istiyordu. Üzerindekileri çıkarıp pijamalarını giydi ve yatağına uzandı. Aklına dolan görüntülerle karnı her kasıldığında gözlerinin açılmasına engel olamıyordu. Bir türlü geçmek bilmeyen çarpıntısı yüzünden uykuya dalmakta zorlanıyordu. Kulaklarında Jungkook'un soluklarını duyuyor, boynunda onun dudaklarını hissediyordu. 

"Offf Tanrım!" Jin kendisine neler olduğunu bilmiyordu. Aniden mesaj sesini  duyunca hızla yatağının kenarındaki etejerin üzerine uzandı.

Jungkook mu?

Ekranda Irene'in ismini görünce kalbindeki çarpıntının yavaşladığını hissetti. 

Her şey için teşekkürler Jin oppa, senden gerçekten hoşlanmıştım ama belki böylesi ikimiz için de daha iyidir. Hoşça kal oppa.

Jin gelen mesajı okur okumaz kısaca bir cevap yazıp hemen kızın numarasını sildi. Gece boyunca uykuya dalmaya çalışsa da aklındaki düşünceler yüzünden uyuyamadı. Kendisinden 11 yaş küçük bir gencin yüzünden bu halde olduğunu inanamıyordu. Aklını böylesine karıştırıp güvenli kabuğunun çatırdadığını hissettiriyor, bu da Jin'i huzursuz ediyordu.

Benim(le) Ol 🔞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin