Gencin hızla çıkıp gitmesinin ardından Jin antirede öylece dakikalarca beklemişti. Jungkook birçok şey söylemişti ama aslında hiçbir şey söylememiş gibiydi. Jin onun söylemeye çalıştıklarından hiçbir şey anlayamamıştı. Az önce ne olmuştu öyle? Neden dibine kadar girip kokusunu içine çekmişti?
Ve neden Jin bundan rahatsız olmamıştı?
Gerçi evine yabancıları da sokmazdı ama kahve içmeyi teklif eden de kendisiydi, yemek ikram etmek isteyen de. Yani Jungkook denen çocuk her ne kadar yabancı olsa da Jin onu evine almakta bir sakınca görmemişti içten içe. Bunu neden yapmıştı ki?
Ona nazikçe yardım etmeye çalıştım, hepsi bu.
Evet başka hiçbir nedeni yoktu, gencin bir derdi olup olmadığı bilmek ve ona yardım etmek istemişti. Fakat bu durum onu evine neden aldığını açıklamıyordu. Çünkü evi, Jin'in güvenli alanıydı ve ailesi dışında giren olmamıştı. Ciddi ilişkisi olmadığı düşünülürse çıktığı insanları da almamıştı. Tıpkı Irene gibi hep dışarıda buluşmuştu tanıştığı insanlarla. Jungkook'u neden kayırdığına mantıklı bir açıklaması yoktu ama bunu düşünmek istemedi şimdi. Onun yerine mutfağa gidip az önce beraber yemek yediği gencin ardında bıraktığı şeyleri temizledi.
Jungkook'un da Jin'den farkı yoktu. Apartmandan hızla çıkıp nereye gittiğini bilmeden koşmaya başladı. Ya da kaçmaya başladı... Neyden ve kimden kaçtığını biliyordu ama neden kaçtığını bilmiyordu. Burnunda hala onun kokusu, gözlerinin önünde hala onun yüzü vardı. Ama kendine kendine söz vermiş, bir daha oraya gitmek yoktu. Orada olması için hiçbir nedeni yoktu.
Yorulduğunu anladığında durdu, nefes nefese kalmıştı. Kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı. Namjoon'u aradı ve bugün maç olup olmadığını sordu. Olumlu cevap alınca Namjoon'un verdiği adrese, eski bir depoya yöneldi. Bu gece deli gibi dövüşmek, içmek ve belki sevişmek istiyordu. Kendince kurduğu planla tüm gece çok eğleneceğini düşünerek bir miktar rahatlasa da gece boyunca ne dövüşmek, ne içmek zevk vermişti. Birileriyle sevişmek ise o an gözüne mide bulandırıcı geldiği için onu da yapamamıştı.
Geceye dair kurduğu planların hiçbirini gerçekleştirememiş, zihnini dağıtmayı başaramamıştı.
ººººººººººººººººººººººººººººº
"Anne, müsaade edersen hafta sonu tatilimin tadını çıkarmak istiyorum."
Mutfakta kendisine bitki çayı hazırlarken omzuyla yanağı arasına sıkıştırdığı telefonda annesiyle konuşuyordu.
"Tamam oğlum bir şey mi diyorum, Irene'i de al beraber güzelce vakit geçirin işte."
Jin annesinin dediklerine göz devirirken gittikçe sinirlendiğini hissediyordu.
"Anne! Yeter gerçekten. Irene'den hoşlanmadım işte neden hala ısrar ediyorsun?"
"Ama oğlum gerçekten çok iyi kız. Kibar, güzel, hoşsohbet... daha ne istiyorsun oğlum, her zaman yalnız kalamazsın.
Jin baş ve işaret parmağıyla burun kemerini sıkarken ofladı. Annesine kendini anlatamıyordu. Annesi de anlamaya çalışmıyordu. Şimdiye kadar tanıştırmaya çalıştığı hiçbir kadından hoşlanmamış ve bu durum da annesinin hoşuna gitmiyordu. Annesi Jin'in evlendiğini görmek için sürekli birilerini ayarlamaya çalışıyordu. Emrivaki yaparak Jin'i usandırıyor ve en sonunda bıktırıyordu. Jin'in görüşmeyi kabul etmekten başka şansı kalmıyordu. Bir veya iki görüşmenin ardından daha fazla uzatmıyor ve görüşmeyi bırakıyordu. Daha ileriye gittiği kimse çıkmamıştı şimdiye dek. Yoğun çalışma temposu içinde kendisine en uygun insanı aramaya fırsatı kalmadığı için hayatına kimse giremiyordu. Gece hayatı yoktu, pek sevmezdi zaten o ortamları. Üniversite zamanlarında birkaç arkadaşıyla gitmişti ama pek hoşlanmamıştı. O gün bugündür uzak dururdu öyle yerlerden. Haliyle kimselerle tanışamıyor ve ilişki içine giremiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim(le) Ol 🔞
Fiksi PenggemarBir yanda sakin ve monoton bir hayat yaşayan, güler yüzlü ve tatlı ofis çalışanı Jin. Diğer yanda başı beladan kurtulmayan ve tehlikenin ta kendisi olan Jungkook. Jin gündüz, Jungkook ise gece. Peki bu iki hayat kesişirse ne olur? Gece ve gündüz bir...