18. Bölüm

744 47 57
                                    

   Selammm, herkese iyi okumalar dilerim. Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin. :)

-------------------------------------------------------------

 Jungkook...

     O çiçekli bahçelerde büyümemiş, narin dokunuşlarla sevilmemiş biriydi. O, kimsenin yanına almak istemediği bir çocuktu. Erken yaşlarda hayata tutunabilmek için tek başına meydan okumuştu hayata. Anne ve babası elinden alındıktan sonra bir kez olsun onlar için ağlamamıştı, bunu reddetmişti. Belki de vakti olmamıştı, yaşamın içinde var olmaya çalışırken bir çocuk gibi nazlanacak zamanı olmamıştı ki... O çocukken bile bir yetişkindi, dişini tırnağına takmış mücadele etmişti. Vücudu yumuşak dokunuşları değil, hırçın ve sinirli darbelere tanık olmuştu. Her bir darbede güçlenmiş, gözleri açılmıştı. Hayat ona nasıl davranıyorsa o da öyle davranacaktı. Sayısız belaya bulaşmış, hepsinden de sıyrılmayı bir şekilde başarmıştı. Doğruyu yanlışı tartışmazdı, o sadece onu hayatta tutacak olanı seçerdi. 

Bunca zaman kaskatı kesilmiş ve kendini tamamen kapamıştı. Günübirlik yaşardı hayatı. Bazen hiç para kazanamadığı zamanlar olurdu ama kimseye eyvallahı da yoktu onun, borç almazdı. Sadece o iğrenç sektörün vazgeçilmezi olmak için daha fazla çalışırdı. Üstüne oynanan bahislerle daha da heveslenir ve daha fazla çalışırdı. Çok gençti, yapabildiği en iyi şey buydu; zarar vermek. Kendine zarar vermek yerine karşısındakine zarar vermeyi seçmişti ve bunun için boksa sıkıca tutunmuştu. 

Kendine zarar vermek... 

Jungkook içinde kaynayan volkanın farkındaydı, her an patlamaya hazır olan bu volkan ya kendine zarar verirdi ya da karşısındakine. Öfke problemleri vardı, bunu barlarda kendi bile farkında olmadan başlattığı kavgalarla anlamıştı. Daha 18 yaşındaydı, çok gençti. Hayatın ona acımasız davrandığı fikrine kendini koşulsuzca inandırmıştı ve bu yüzden çok öfkeliydi. Herkese ve her şeye kızgındı. Ve bu öfke öylece devam etti, Jungkook bu öfkenin kendi sonunu getirmesini istemiyordu. Bu öfkenin bir işine yaraması gerekiyordu. Doğru yere aktarmalıydı öfkesini ve öyle de yaptı. Bu kararı, onu şu an olduğu konuma getirmişti. Yeraltı ringlerinin şampiyonu Jeon Jungkook!

Ama artık hayatında büyük bir değişim vardı. Artık, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan pervasız Jungkook değildi o. Kaybedecek çok şeyi vardı. 

Kim Seokjin'e sahipti.

Onun kolları arasında, onun için ağlayacak kadar bağımlı olmuştu Jin'e. Başka hiçbir şey için gözyaşı dökmemişti bunca zaman.

Kalbi, aklı, bedeni, ruhu her şeyiyle ona bağımlı olmuştu. Bütün yollar çıkıyordu. Bunca yıllık hayatı ilk defa anlam kazanmış gibi hissediyordu. Hayatı günübirlik yaşayan Jungkook, artık günün sonunda kendini onun kollarında bulacak olmanın hevesiyle tamamlıyordu günlerini. Ne yaptığı önemli değildi, bazen Choi'nin bir açığını bulmak için sahalara çıkıyor, bazen antrenman yapıyor, bazen Namjoon'un mağazasına gidip ona yardımcı oluyordu. Her ne yaparsa yapsın o gün bir şekilde bitiyor ve kendini sevdiği adamın yanında buluyordu. Onun eskimiş ahşap kapısını tıklattığında sevdiği adamın güzel yüzünü ve mükemmel bedenini karşısında bulmak Jungkook'u bir yere ait hissettiriyordu. Bazen de kendi evine götürüyor ve sabaha kadar sevişiyorlardı. Ona kendini değerli hissettirmek için her şeyi yapıyor, güzel bedenine gereken özeni gösteriyordu. Aralarındaki dinamik öylesine canlıydı ki ikisi de ilişkilerinin onları getirdiği noktadan memnundu. Devamlı yeni şeyler deniyorlardı, birbirlerine hiç tatmadıkları şeyler hissettiriyorlardı. İkisi de birbiri için değişmeye hazırdı ve değişiyorlardı. Ve değişim onları baştaki gibi korkutmuyordu. 

Benim(le) Ol 🔞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin