Savsak adımlarla eski apartmanın gri renkli beton merdivenlerini çıktı ve 3. kattaki dairesine ulaştı. Boğazından kaçan hıçkırıklara engel olamıyordu. Titreyen elleriyle anahtarı kilide sokmayı denedi ancak başaramadığında gözyaşı yüzünden bulanık gören gözlerini elleriyle ovdu. Ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu, histerik bir şekilde titriyordu. Az önce olanlar neydi öyle?!
Sakinleşmeye çalışmak için gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı ve krem renkli yıpranmış kapısının kilidine anahtarını sokmayı başardı. Hızlıca içeri girip yine aynı hızla kapıyı kapattı. Elindeki çantasını yere fırlatıp doğruca banyoya koştu. Tanımadığı bir adamla dakikalarca dip dibe durmuştu, adamın elini hala ağzının üstünde hissediyordu. Aynaya bile bakmadan musluğu açıp elini sabunlamaya başladı. Aynı şekilde yüzünü de hınçla yıkadı. Nefes alış verişleri düzene girse de kesik kesik hıçkırıklara engel olamıyordu hala.
Lavabonun önünde doğruldu ve aynaya çevirdi bakışlarını. Ağız çevresi kıpkırmızı olmuştu. Yanağında parmak izleri vardı. Aynı şekilde gözleri de kızarmıştı. Aklına dakikalar önce yaşadıkları geldi, kendisini sıkıştırıp ağzını kapatan o adam... Neden böyle bir şey yapmıştı? Jin çok korkmuştu, deli gibi korkmuştu hem de. Hayatında daha önce hiç tanımadığı bir insan tarafından bir köşeye sıkıştırılmamıştı. Hatta daha önce tanımadığı biriyle tartışmamıştı bile. Genel olarak zaten tanımadığı insanlarla gerekmedikçe iletişime geçmezdi. Ama bu... çok yeniydi.
Sakinleşmek ve aklını toparlamak için kendisine her zamanki kahvesinden yaptı, bir bardak süte 2 tatlı kaşığı granül kahve ve 2 küp şekerden oluşan kahvesini alıp salondaki sehpaya bıraktı. O ılıyana kadar üstündeki takımını değiştirmek ve rahat bir şeyler giymek için yatak odasına gitti. Üstüne rahat pijamalarını giyip harareti gitmiş olan kahvesini yudumlayıp rahatlamaya çalıştı. Ama rahat edemedi bir türlü. Bugün yaşadıkları -annesinin onu araması, buluşmadan kaçınmak için annesine yalan söylemesi, işten her zamanki saatinden geç çıkması ve... tanımadığı birinin saldırısına uğraması- alıştığı düzeninin dışındaydı. Bugün her şeyin böyle üst üste gelmesi Jin'i çok rahatsız etmişti. Alışkanlıklarının dışına çıkmak onu kaygılandırıyordu. Her zaman en iyi bildiği şeyi yapmalı, en iyi bildiği yoldan gitmeli, sevdiği şeylerin dışına çıkmamalıydı. Yıllardır hala o ambalaj şirketinde çalışıyor olmasının nedeni de buydu. Farklı bir yerde çalışmaya başlamak düşüncesi onu tedirgin ediyordu. Yeniden alışmaya çalışmak için çok zaman harcaması gerekirdi ve Jin bunu asla istemiyordu. Aldığı maaş gayet iyiydi, hatta bunca yıl yatırım bile yapmıştı. Ama ne o iş yerinden farklı bir yere geçmek istiyor ne de daha iyi bir apartmana taşınmak istiyordu. Yıllar önce işe ilk başladığı yıllarda oturmaya başladığı bu daireden çıkma fikrine tamamen kapalıydı. Eski bir binaydı ama işini görüyordu işte. Daha da önemlisi alışmıştı. Alışmış olması en önemli nedendi.
Kahvesini bitirdiğinde aklındaki düşünceleri de dağıtabilmişti sonunda. Kendisini daha iyi hissediyordu. İş yerinden geç çıkmamaya özen göstermeliydi. Geç saatlerde sokaklar gerçekten tehlikeli olabiliyordu. Tanımadığı insanlar tarafından zarar görmek istemiyorsa daha sıkı çalışmalı ve mesaisi bittiği anda işten eve dönmeliydi.
ººººººººººººº
Arkasından baktığı adamın titrek adımlarla bir apartmana girdiğinde düşünceli bir şekilde dikildi öylece. Az önce ne olmuştu böyle? Jungkook hala o kokuyu burnunda hissediyordu ve zihninin derinliklerindeki bir şeyi tetikliyordu. Kendisini aynı anda hem cennette hissettiriyor hem de rahatsız ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim(le) Ol 🔞
FanficBir yanda sakin ve monoton bir hayat yaşayan, güler yüzlü ve tatlı ofis çalışanı Jin. Diğer yanda başı beladan kurtulmayan ve tehlikenin ta kendisi olan Jungkook. Jin gündüz, Jungkook ise gece. Peki bu iki hayat kesişirse ne olur? Gece ve gündüz bir...