Şafak neredeyse sökmek üzereydi.
Giyinmeye mecali bile kalmayan ikili, yarı çıplak olmalarını umursamadan yatakta öylece uzanıyordu. Uyanık olduklarını biliyorlardı çünkü odaya Jin'in iç çekişlerle karışık hıçkırıkları, Jungkook'un ise sert yutkunmaları doluyordu. Jin sırtını Jungkook'a dönmüştü ve dizlerini yukarı doğru çekmiş cenin pozisyonunda yatıyordu. Gözleri pencerenin dışından görünen dolunaydaydı. Ama aklı bambaşka yerdeydi. Birkaç saat önce yaşadıkları şey öfkenin ve kırgınlığın yansımasıydı fakat şimdi ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Jungkook'a o kadar kızgındı ki o an onu dinlemek yerine sadece canını yakmak istemişti. Onu acıtmak ve 2 ay boyunca canı nasıl yandıysa aynı şekilde yakmak istemişti onu. Aklını kaçırmış gibiydi. Oysa şimdi ona kızgın kalmaya çalışsa da özlemi ve aşkı daha baskın geliyordu. İçinden bir ses onu dinle diyordu, anlatacaklarını dinle.
Yüzünü Jungkook'a dönmeden sordu kısılmış sesiyle, "Neden? 2 ay boyunca beni sensiz bırakmanı haklı çıkaracak bir şeyler söyle. Yaşadığım acıya değecek bir şeyler söyle."
Odaya aniden dolan ses Jungkook'un irkilmesine neden oldu ve saatlerdir sadece tavanı izleyip Jin'in hıçkırıklarını dinleyen genç başını onun sırtına çevirdi. Önce ne diyeceğini, nereden başlayacağını bilemedi. Bir kolu başının altındaydı, gözlerini yeniden tavana dikti.
"Beni, seninle tehdit etti."
Jungkook fısıltı halinde konuşmaktan kendini alamadı, sesli konuşsa her şey bozulacakmış ve bir daha da toparlayamayacakmış gibi hissetti.
"Onun adına maçlara çıktığım herif, beni seni öldürmekle tehdit etti. Senin zaafım olduğunu öğrenmiş bi şekilde. Ona bir ders vermek istedim, çıktığım son maçta bilerek yenildim ve ona çok fazla para kaybettirdim Jin, çok çok para kaybetti."
Jungkook o anları yeniden yaşıyormuş gibi hissetti.
"Sonra kaçtım. Kimselere görünmeme gerekiyordu. Ama niyetim kısa bir süre saklanmaktı. İsimsiz e-postaları hesap edemedim. Biri bana annemle babamın öldüğü o kazanın kamera kayıtlarını attı, kamera kaydı olayın aslında kaza olmadığını gösteriyordu. Ben... aklımı kaçıracaktım Jin. Hiçbir şey bilmiyormuşum. Bunu bana o e-postaları atan adamla görüşünce anladım."
Jungkook Jin'in olduğu tarafa döndü ve gövdesini Jin'in sırtına yaklaştırıp kolunu onun beline attı.
"Beni seninle tehdit eden herif meğer... yıllar önce... bize suikast düzenleyen adammış. Beni öldürmeyi beceremeyince sanırım bi şekilde kontrol altında tutmak istedi, bilmiyorum. Ama onu bulup intikam almam lazımdı Jin. Bunu sessizce yapmalıydım, kimse bilmemeliydi. Onun her yerde adamları var, eğer nerede olduğumu sana söylemiş olsaydım yerimi bulmak için seni kullanacaklardı. Beni anlıyorsun değil mi? Daha fazla sevdiğim insanı kaybedemezdim Jin, s-seni kaybedemezdim. Sana bir zarar gelseydi... buna dayanamazdım."
Jin hiçbir şey söylemedi ama Jungkook onun omuzlarının hafifçe sarsıldığını ve bedeninin ürperdiğini hissedebiliyordu.
"Senin gittiğin gün işten atıldım." Jin boğuk çıkan sesiyle konuşmaya başladı. Sırtı hala Jungkook'a dönüktü. Sesi titriyordu ve ağlamaktan çatallaşmıştı.
"Patronum bana öyle şeyler söyledi ki... meğer hayatım tamamen yalanmış. Hani sana işimin kendi emeğimle kazandığım tek şey olduğunu söylemiştim ya? Öyle değilmiş. Babam ayarlamış onu da. Hayatımın her anını yönettiği gibi işimi de yönetmiş ama haberim bile olmamış bunca yıl."
Bir iki saniye durakladı, derin bir nefes verdi, "Ben daha bunu atlatamadan benim şirketten ayrılmamı istedi, sebebini sorduğumda seninle olan ilişkimin şirketteki diğer çalışanlara kötü örnek olduğunu ve bazı şikayetler geldiğini söyledi."
Akan gözyaşlarını eliyle silerken belindeki kolların daha da sıkılaştığını hissetti.
"Sana ihtiyacım vardı Jungkook, o an bana sarılmana, her şey iyi olacak demene ihtiyacım vardı."
"Her şeyin iyi olması için gitmem gerekiyordu. Seni yalnız bırakmak istemedim, sadece güvende olalım istedim."
"O adam... ne oldu ona?" Jin merakla sordu.
"Öldü." dedi Jungkook, dümdüz hiçbir duygu barındırmayan sesiyle.
"Sen mi-" sorusunun devamını getiremedi Jin, alacağı cevaptan deli gibi korkuyordu. Onu sen mi öldürdün?
"Hayır bebeğim, hayır! Onu ben öldürmedim. Yakalayan bendim ama... öldüremedim. Senin için ellerimin temiz kalmasını istedim."
Jin titrek bir nefes bıraktı ve yavaşça yüzünü Jungkook'a döndü. Suratının ne halde olduğunun, ne kadar dağıldığını önemsemedi bile. Biliyordu, ağlamaktan şişmiş gözleri, dağılmış saçları, kızarmış burnuyla berbat haldeydi. Gözlerini Jungkook'un yakışıklı yüzünde gezdirdi, son olarak gözlerinde durdu. Jungkook da en az Jin kadar dağılmıştı. Dudağının kenarındaki yara henüz çok tazeydi ve şişmişti, gözleri kıpkırmızı olmuştu ve saçları darmadağındı. Ayrıca boğazında ve çenesindeki tırnak çizikleri çok belirgindi.
Jungkook aşık olduğu adamın güzel yüzüne bakarken aklındaki soruyu sordu,
"Onu sevdin mi?" Jungkook'un sesi istemsizce kırgın çıkmıştı, elinde değildi.
Jin derin bir nefes bıraktı ve konuşmaya başladı. "Sen gittikten sonra beni toparlayan Hoseok'tu. Her anımda yanımda oldu ve benim... teselliye ihtiyacım vardı Jungkook. Canım çok yanıyordu. Ve eğer gerçekten bilmek istiyorsan, evet onu sevdim. Ama..."
Jin sözüne devam etmeden önce gözlerini Jungkook'un gözlerine sabitledi,
"Seni sevdiğim kadar sevmedim."
Jungkook gözlerini kapattı. Sevdiği adamın bir başkasında teselli bulduğunu duymak canını acıtmıştı.
"Onunla... seviştin mi?" Fısıltıyla sordu bu sefer. Duyacaklarından korkuyordu.
"İstedim, denedim ama yapamadım. Onun dokunuşlarında bile seni aradım ama bulamadım Jungkook."
Jin kendi tutmaya çalışsa da tutamadı ve boğazından bir hıçkırık koparken konuştu.
"Seni çok özledim Jungkook."
Jungkook Jin'i içine sokmak istercesine sardı kollarıyla, alınlarını birleştirdi ardından. "Tanrım, seni düşünmediğim bir an bile olmadı." Jungkook sızlanırcasına konuştu.
Saat sabah 7'ye doğru şafak sökmeye başlarken ikisinin de gözleri acımaya başlamıştı uykusuzluktan. Jungkook kolları arasındaki sevgilisine fısıldadı, "Uyu hadi."
"Uyandığımda gitmiş olmandan korkuyorum." dedi. Ama gözleri uykudan kapanmak üzereydi, zor dayanıyordu.
"Gitmeyeceğim, yemin ederim uyandığında yanında olacağım." Jungkook onun ikna olması için elinden geleni yaptı. Jin uykuya daldıktan sonra Jungkook da gözlerini yumdu ve uyudu.
----------------------------------------------
Kısa bir bölüm oldu :) umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim(le) Ol 🔞
FanfictionBir yanda sakin ve monoton bir hayat yaşayan, güler yüzlü ve tatlı ofis çalışanı Jin. Diğer yanda başı beladan kurtulmayan ve tehlikenin ta kendisi olan Jungkook. Jin gündüz, Jungkook ise gece. Peki bu iki hayat kesişirse ne olur? Gece ve gündüz bir...