yedi, hiç şansım yok

7.9K 995 181
                                    

7} Bebeğim bütün dünyayı alıp senin ellerine verdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

7} Bebeğim bütün dünyayı alıp senin ellerine verdim. Gerçekten zorluyorum ama anlamıyorum, nasıl senin sevdiğin bir kişi olabilirim?

lp, the one that you love

"Bay Kim, neden bu kadar güzelsiniz?"

Telefonun ardındaki sesin söylediği cümle şaşkınlık içinde kalmamı sağlarken, "Sana ulaşmak istiyorum ama asla ulaşamayacağımı bilmek canımı yakıyor." dedi bu kez, masadaki herkes bana dönmüş halde bakarken dilimi dudaklarımda gezdirdim,"Sarhoş musunuz?" diye sormaktan kendimi alıkoyamadım, sesi ne kadar net çıkıyor olsa da şanslı bir insansam sarhoştu ve sabaha yaptıklarının hiçbirini hatırlamayacaktı.

Şanslı değildim.

Sarhoş olmadığını söyledikten sonra bıraktığı kıkırtılar iç geçirmeme sebep oldu, "Bay Jeon..." diye mırıldandım, "Bana Jeongguk demeni isterim." Kısa bir sessizliğin ardından "Sanırım kapatsam iyi olacak, rahatsız ettiğim için üzgünüm." Bir şey dememe fırsat vermeden kapandı telefon, ben salonun ortasında dikilirken Daeun onun iyi olup olmadığını sordu bana. Sandalyeme ilerlerken "Iyiymiş, yanlışlıkla beni aramış." dedim, Jimin'in üzerimde gezinen bakışları bana inanmadığını gösteriyordu.

Jeon Jeongguk'tan bir itiraf duymak beklediğim bir şey değildi, ne kadar dudaklarının arasından kelimeler tam dökülmemiş olsa da altında yatan mânâ belliydi, yutkunmaya çabalayarak şarabımdan içerken Jimin minik kızıma köfte yediriyor, anne ve babam da Daegu hakkında konuşuyordu. Onların yakın bir zamanda döneceklerini biliyor olsam da kalmalarını isteyen bencil bir yanım vardı, onlar etrafımdayken daha güçlü biri gibi hissediyordum.

Yemek bittikten sonra ben masayı toparlarken Jimin büyük lego setlerini getirerek salonun ortasına koydu. Beraber legodan bir şato yapmaya karar verdiklerinde Daeun, prensesler olması için bebeklerini almak isteyerek odasına gitti. Tabakları mutfağa topladıktan sonra oyalanmak için makineye dizmeden önce suyun altında gezdirmeye karar verdim.

Onunla yüz yüze gelmem gerektiğinde ne yapacağımdan emin değildim, Daeun ona güveniyorken birden başka pedagoga geçmek de ona zarar verebilirdi. Suyu kapattıktan sonra son tabakları da makineye koydum, Daeun evin içinde koşturarak salona geldi, Jimin'in kucağına oturduktan sonra bebeklerini orta sehpanın üzerine bıraktı.

Kendimi Jeongguk'un beni içine çektiği karmaşadan kurtarmam gerekiyordu, bu gece baba kız gecesi olacak diye söz vermiştim ve o genç pedagogun aklımı dağıtmasına izin veremezdim.

Salona girdiğimde onların yanına, yere oturdum. Şato yapımını anlatan kağıtları masanın üzerine sererken Jimin ve Daeun da parçaların olduğu poşetleri kutudan çıkarıyorlardı. "Civciv biliyor musun bizim tavşanımız olacak." dedi Daeun, bu konu aklımdan sıyrılmıştı tamamen, bir tavşan alırsak nasıl bakardık onu bile bilmiyordum ama bir kez söz vermiştim ona. "Buna sevindim bebeğim." dedi Jimin onun saçlarını okşarken, annem bize içecek bir şeyler getirmek için mutfağa gitti.

Sıra ile yapılması gereken parçalarla ilgileniyorken Daeun oldukça mutluydu, hepimiz şatonun bir köşesinden başlamıştık ve gece yarısı olmadan bitmesini umuyordum. Yarın önemli bir toplantı için tüm günümü feda etmem aklıma geldiğinde sıkıntı ile ofladım, hayat gittikçe beni bir labirentin içine itiyormuş gibi geliyordu artık.

Hiçbir zaman Daeun'a sahip olduğum için pişmanlık duymamış olsam da zor geldiği ve pes etme noktasına dayandığım çok fazla an olduğunu inkar edemezdim. Daeun bebekken sorunlar daha basit gibi görünürdü, belki annem benimle yaşadığı için bana öyle geliyordu o zamanlarda ama şimdi her şey, bir karmaşadan ibaretti.

Onu yaşıtları ile olabileceği bir okula vermek istediğimde bile her şey çok karmaşık bir hale gelmişti, ellerim titrerken legoları birbirine birleştirmek daha zor hale geliyordu. "Baba!" Daeun birden bağırdığında ona baktım. Şatonun kendi yaptığı kısmı bizden önce tamamlamış olmasına hayretler içinde bakarken gülümsedim. "Harika olmuş, miniğim." dedikten sonra saçlarını öptüm, mutlu bir şekilde Jimin'e yardım ediyordu şimdi.

Dalgın halimin farkında olan Jimin bana soru sormak istiyor olsa da bunu Daeun'ın yanında yapmaması gerektiğinin farkında olarak susuyor, arada kısa bakışlarla beni kontrol ediyordu. Tamamen okuduğu kitaba odaklı olan babamın minik çığlıklara tepki vermemesi de oldukça tuhaftı, ben asla gürültülü bir ortamda kitaba odaklanamıyordum.

Sıcak çayımdan bir yudum alarak fincanı kenara koyduktan sonra Daeun benim halimin daha acınası olduğuna karar vererek, bana yardım etmeye dönmüştü. Jimin kendi kısmını neredeyse bitirecek olmasa da ben yarısına bile gelememiştim. Omuz silkerek Daeun'ın minik parçaları birleştirmesini izlerken ona sarıldım, minik bebeğimi çok fazla seviyordum ve hayatıma sadece onun sevgisi ile devam edebileceğimi biliyordum.

Saat on bire yaklaştığında bu saate kadar uyanık kalmaya alışık olmayan kızım, elinde şövalye yaptığı legosu ile dizlerime uzandı ve gözlerini kapadı. Jimin koltuğun üzerindeki sarı battaniyeyi onun üzerine bırakırken yerine götürmeden önce biraz daha uykuya dalmasını beklememiz gerektiğini söyledi. Sırtımı koltuğa verirken onu onayladım, artık yorgunluktan bayılacak durumda olan babam, bize iyi geceler dileyerek odasına ilerledi.

"Pedagog neden aramış seni?"

Jimin'in lafları gevelememesine hayran olsam da birden konuya girmesi bazen beni dehşete düşürebiliyordu, şu an olduğu gibi... Ona Jeongguk ile konuşmamızı anlattığımda kaşlarını çatarak bana baktı, "Senin güzelliğinden herkes etkilenir, üniversitenin ilk yıllarında platonik olarak ilgini çekmeye çalıştığım zamanları hatırla." Söyledikleri gülmeme sebep olurken ona baktım, Jimin peşimde o kadar çok koşup dururdu ki onum benimle aynı yaşta olduğunu sonradan anlamıştım.

Bir zamanlar benden bu kadar hoşlanan çocuğun en yakın arkadaşım olacağını tahmin edemezdim ama Jimin beni yanıltarak, yanımdan asla ayrılmamıştı. Yoongi hyung hayatına girdiği andan itibaren de gerçekten birini sevmenin, aşık olmanın tüm güzelliklerini onunla yaşamaya başlamıştı. Ne kadar resmi sevgili olmaları uzun zamanı alsa da, onlar için bu sorun değildi, her zaman birbirine aşık iki kişiydiler benim gözümde.

Jeongguk hakkında ne yapacağımı sorarken fincanda kalan soğumuş çayı içtim, "Bilmiyorum. Bu itirafı beklemiyordum. Daha düne kadar birini hayatıma alsaydım Daeun için diyordum ama bu sadece ona annelik yapacak birisi içindi, kendim için hiçbir zaman birini istemedim." dedim, Jimin beni onaylamak için başını salladı, "Tek istediğim mutlu olman, Daeun büyüyor Taehyung ve artık sana tamamen muhtaç bir çocuk değil. Kendini de düşünmen gerek, aşık olmak ve biri tarafından sevilmek, senin de başına gelmesi gereken bir şey." Elim Daeun'ın saçlarına gitti ve onu rahatsız etmemeye çabalayarak oynadım.

"Sana gidip adamı tamamen kabul et demiyorum ama reddetme de, en azından içinde. Üstelik öylesine biri değil, Daeun'ın içinde yaşadıklarını anlayacak birisi Jeongguk. Sadece gözlemle ve adama Daeun'ın doktoru gözüyle bakma."

Jimin'e bir şey demekten kaçınarak ayaklandım ve Daeun'ı kucağıma alarak odasına götürdüm, Jimin benim için yorganı kenara çektiğinde onu yatırdım. Üzerini örtmenin ardından gece canını acıtmaması için lego figürünü elinden alarak kollarının arasına pembe tavşanını bıraktım.

Odama beraber girdiğimizde dolabımdaki küçük bölümden kendi pijamalarını alarak üzerini değiştirdi Jimin, benden önce yatağa girerek beni beklerken banyoya ilerledim ve işimi hallettim. Aklımı Jeongguk ile doldurmak istemiyordum, yarınkı toplantı için alarmı kurmanın ardından yatağa, Jimin'in yanına sokuldum. "Yoongi bizi böyle görse ne yapar?" diye sordum ona, kıkırdayarak bir kolunu üzerime attı.

"Kesin yanımıza yatardı."



selam
selam
selam

there for you' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin