24; Beni binlerce yıldızın ışığı altında öp.
-
Daeun dördüncü bilekliği Jimin'e vermek için heyecan içinde pizza dükkanına girerken onun peşinden girdim. Jimin'in onu kucağına almasını, saçlarını sevmesini, yanaklarını öpmesini izledim lakin bir şey vardı, en yakın arkadaşım oldukça tuhaf davranıyordu. Gülümsüyor ama bu gözlerine ulaşmıyordu, Daeun ile şakalaşıyor olsa da eksiklik vardı. Yoongi hyung ile mi kavgalı oldukları hakkında hiçbir fikrim yoktu. Daeun'ı yere indirip aile bilekliğimizi takarken onun saçlarını okşadı, teşekkür etti ve bakışlarını bana çevirdi. Dolu gözlerini görmek irkilmeme sebep olurken Daeun'ı Seokjin hyungu görmesi için mutfağa yolladım.
Karşılıklı köşedeki bir masaya geçtiğimizde kapüşonlu sweatinin kollarını parmaklarına kadar çekti, her an ağlayacak gibi duruyor olmasından hoşlanmamıştım. Beni hayatta tutan ve kendime gelmemi sağlayan onun o neşesiydi. "Ne oldu?" diye sordum, dili dolgun dudakları arasında kısa bir tur gezindikten sonra yutkundu. "Taehyung, ben kötü bir sevgili miyim?" Aniden sorduğu soru arkama yaslanmama sebep olurken iç geçirdim. "İlişkiniz içerisinde olan biri değilim ama uzaktan da olsa, iyi duruyorsun." dedim, başını salladı ve gülümsemeye çabaladı.
"İki gün önce Haneul geldi."
Jimin'in dudaklarının arasından dökülen isim ürpermeme sebep olurken ellerimi masanın üzerine koydum, "Buranın bana ait olduğunu bilmiyormuş, geçerken eşi ile pizza yemek istemişler. Ben bilmiyorum, çenemi tutamadım işte. Bağırdım, çağırdım. Seni ne kadar üzdüğünden bahsettim." Konunun o ve Yoongi hyungun ilişkisine nasıl geldiğine anlam veremiyordum, içimde bir korku peydah olmuştu. "Yoongi hyung beni ağlarken gördü. Konuştuk biraz. Daeun ve sana verdiğim değerin çok güzel olduğunu, iyi bir arkadaş olduğumu söyledi ama bazen..." Jimin duraksadı, gözlerinden süzülen yaşları silerken uzandım ve ellerini tuttum. "Sana hâlâ hislerim olduğunu düşündüğünü, seni utanamadığıma inandığını söyledi." dedi, bunu bekliyor olsam da yine de şaşırmadan edemedim.
Onun bana hisleri olduğunu düşünmüyordum, geçmişten gelen düşkünlüğümüz vardı sadece. "Ben onu çok seviyorum, Taehyung. İçimde arkadaşlıktan başka bir şey zerre yok içimde." Jimin'in ellerini daha sıkı tutarak dudaklarıma götürdüm ve öptüm. "Biliyorum civcivim ben, konuş Yoongi hyung ve ona ne kadar aşık olduğunu anlat. Seni anlayacaktır. Belki biraz aklı karışmış olabilir. Hem bir bebek isterseniz, ben sanırım evlat edinebileceğiniz bir yer buldukm." Jimin gözleri parıldar hâlde bana bakarken teşekkür etti, ayağa kalkarak masanın etrafında dolandım ve ona sarıldım. Onun üzülmesinden nefret ediyordum, en yakınımdı o benim ve gözyaşlarının her biri benim için değerliydi.
Kendini toparladığında gülümsemeye çabalıyordu, yerime geçerek oturdum. "Haneul hakkında soru sormadın." dedi Jimin, omuz silkerek arkama yaslandım yeniden. "Umurumda değil ki, buraya senin olduğunu bilmeden gelmiş. Benimle ya da Daeun ile ilgisi yok. Yazdığı mektupta da açıkça Daeun'ı istemediğini belli ediyordu. İkimizin de huzurunu bozmadığı sürece sorun yok." Hayatımdan memnundum ve içimde oluşabilecek tek korku mutluluğumun bozulacak olması olabilirdi ama şimdiye kadar Haneul'dan böyle bir atak görmemiştim. Şimdiden huzurumu bozmamın ve gerilmemin anlamı yoktu. Konuyu değiştirerek Jeongguk ve ailemi sorduğunda gülümsedim, ona yaşadıklarımızı, Daeun'ın ona baba demesini anlatırken mutlu görünüyordu.
Küçük kızımı birkaç saatliğine arkadaşıma bırakıp ayrılırken yapmam gereken işi halletmek için arabayı bilindik apartmana doğru sürdüm. Uykulu, üzerinde siyah pijamaları ile kapıyı açan Yoongi hyung beni içeri davet ederken yorgun görünüyordu. "Nasılsın hyung?" diye sordum, omuz silkerek salona ilerlerken peşine takıldım. "Jimin ile konuştum." dedim kendimi koltuğa bırakırken, bir şey demeden açık mutfağa ilerledi ve buzdolabını açarak soğuk su şişesini çıkardı. "Senin bazı yanlış düşünceler içinde olduğunu söyledi." Su dolu bardağı alarak yanıma gelmeden önce şişenin kapağını kapatarak dolaba koydu. Koltuğa, hemen yanıma otururken bardağı dudaklarına götürdü. "O kadını gördüğündeki yüz ifadesini gördüm Jeongguk, saf nefretti." Gözlerimi devirerek bağdaş kurarken suyun tamamını bitirmesini izledim.
"Haneul'dan nefret etmesi hâlâ beni sevdiğini göstermez. Jimin sana çok aşık, hyung. Buna inan ya da inanma, gerçek bu. Bir aptal gibi kafanı kuma gömer ve bu gerçeği görmezden gelirsin, ki bu Jimin'i ve onun sevgisini kaybetmen anlamına gelir ya da onun aşkını görür ve mutlu olursunuz."
Yoongi hyung bakışlarını bana çevirdiğinde kaşlarımı kaldırdım, "Ben anlam veremiyorum, Jimin gibi biri etrafındayken nasıl ona aşık olmadın? Ben onunla beş dakika geçirdikten sonra tüm kalbimi ele geçirmişti. " Neden sürekli bu soruyu aldığım konusunda hiçbir fikrim yoktu. "Jimin'in arkadaşlığına o kadar çok ihtiyacım vardı ki, asla ona başka gözle bakamadım sanırım. Konumuz da bu değil, Jimin'in sana aşkı. Sorun ne hyung?" diye sordum, olayın sadece Haneul ve ona olan nefret olmadığı açıktı. "Sana ve kendime bakıyorum. Okudun, iyi bir mimar oldun. Dört dil biliyorsun. Harika bir babasın. Ben ise bir hiçim. Neden Jimin, sen varken bana aşık olsun ki? Ümiversite okumadım, lisede berbat bir öğrenciydim. Jimin beni işe almasaydı yapacak bir mesleğim bil yoktu." Arkasına yaslanarak dolmuş gözlerini tavana çevirdiğinde yutkunamadım, Yoongi hyungun bu düşünceler içinde olduğunu hiç fark etmemiştim.
Ona ne demem gerektiğini bilmiyordum, harika biriydi fakat benim burada oturup onları dile getirmemin onun için bir anlamı olmayacaktı. "O seni seviyor, sadece bu sevgiye inan hyung. Kalbin o kadar güzel, o kadar narin ki onun sevgisini hak ediyorsun." diyebildim sadece, Yoongi hyungun kendini kıyasladığı kişi ben olmasaydım eğer belki bir şekilde daha rahat konuşabilirdim onunla. Sessiz bir şekilde oturmaya devam ederken kapı çaldı, Yoongi hyung kalkarak ayaklarını sürüyerek ilerledi. Kısa ama hararetli bir konuşmadan geri dönerken elinde bir poşet vardı. "Yemek gelmiş ama ben söylemedim, sen mi söyledin?" diye sordu, başımı iki yana sallayarak reddettim onu. Poşeti masanın üzerine koyarak açtıktan sonra çıkan küçük kâğıda baktı, dudaklarına birbirine bastırırken gözleri yeniden nemlendi. Kâğıdı onun elinden aldım, sıcak kızarmış tavuk kokusu iştah açıcıydı.
"Kendini iyi hissetmediğinde yemek yemeyi unutuyorsun, güzelce ye. Seni seviyorum, Jimin'in."
Yoongi hyung gözlerinden süzülen yaşlarla yemek yerken oldukça ilginç bir sahneydi, onu fotoğraflamak istiyor ama bunun tuhaf kaçacağını biliyordum. "Sen de yesene, çok var." dedi, ona sevgilisinin aldığını ve kendisinin yemesi gerektiğini söylesem de aldırmadı, yerinden kalkarak bana da yemek çubukları getirdi ve paketi ortamıza çekti. İçinde bulunduğumuz an oldukça tuhaftı. "Jimin'e çok aşığım ben Taehyung. Onu kaybetmekten çok korkuyorum." dedi, omuz silktim, "Seni anlıyorum hyung ama onu kaybetmeyeceksin, Jimin de çok seviyor seni. Ben çok üzdüm onu, çok yalnız bıraktım. Bana aşıkken benim çocuğuma bakmak zorunda kaldı. Sen mutlu ediyorsun onu, Jimin hiçbir zaman bana parlak ve mutlu gözlerle bakamadı. Şimdi sana aşık ve ilk kez karşılık alabiliyor, bunu onun elinden alma." Ben neden ağlıyordum hiçbir fikrim yoktu, elimizde yemek çubukları ve önümüzde tavuklarla oldukça komik bir görüntü olduğuna emindim.
Evin kapısı açıldı, Jimin ve kucağında Daeun olan Jeongguk girdi içeri, bakışlarını bize çevirdiklerinde ikisi de şaşkın görünüyordu. Yoongi hyung yemek çubuklarını masanın üzerine bırakarak ayağa kalktı, Jimin'e giderek onun dudaklarına yapışırken Jeongguk, Daeun'ın gözlerini kapattı. "Odada beş yaşında bir çocuk var, hiç mi çocuk gelişimi hakkında bir şey bilmiyorsunuz?" diye söyleniyordu sevgilim ve bu hali o kadar tatlıydı ki, ben de yerimden kalkarak onu öpmek istiyordum lakin kucağında kızımız varken bunu yapmam doğru değildi. "Özür dilerim, sevgilim. Çok özür dilerim." dedi Yoongi hyung ayrıldıklarında, "Uf civcivim ve kedim kavga etmiş, Jeongguk baba çek ellerini." dedi Daeun, "Hayır, her an yaşına uygun olmayan yeni bir sahne yaşanabilir. Önlem alıyorum." Jeongguk'un söyledikleri gülmeme sebep olurken Daeun iki eli ile tutarak indirdi Jeongguk'un elini.
"Ben öpüşmenin ne olduğunu biliyorum ki, seni babamı öperken gördüm."
--
final gelmiş hiç haber vermiyorsunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
there for you' taekook
Fanfickim taehyung, beş yaşındaki kızı kim daeun ile hayatına devam ederken birine aşık olabileceği aklının ucundan geçmiyordu.