TET -10

63 15 10
                                    

"Ama... Yarın göreceğim."

Bu söylediğine bir şey demedim. Babasıydı ve tabiki görmek isteyebilirdi. Ben onun yerinde olsam sanırım bende aynısını yapardım.

Benim Tılsımla bu güce sahip olduğumu bildiğine göre o büyük savaşı da biliyor demektir. Yani babasının yaptıklarını...

Ama bunu düşündüğünü zannetmiyorum. Sanırım bende düşünmezdim. Fakat babasının kim olduğu ortadaydı ve onun safında yer alacağı da belliydi. Sonuçta bir savaştaydık ve bizim yanımızda olmazdı. Herkes babasının yanında dururdu...

Açıkçası benim öyle bir durumda nasıl davranacağımı bilmiyorum. Babamın kötü olması babam olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Ama onun yanında olup olmama durumumu değiştirirdi...

Hem o bizden değildi. Elementlerin kanı elinde olan ve büyük bir savaş başlatanın oğluydu. Biz ona karşı olacaktık. O da babasına karşı olanlara, karşı. Bizim tarafımızda olmazdı. Böyle bir şey istemiyordum zaten.

Düşüncelerimden sıyrılıp etrafa odaklandığımda havanın artık iyice karardığını farkettim. Burası da iyice soğumuştu. Esintili rüzgara karşılık bir şey yapmadım. Bağdaş kurduğum ayaklarımı açıp yere koyduğumda Sihir Elementi etrafı izlemeye devam ediyordu. Onu orada bırakıp mağaraya doğru ilerledim.

Mağaranın sıcaklığı yüzüme vurduğunda etrafa kısa bir bakış attım. Toprak Elementi gözleri kapalı kafasını duvara yaslamış bekliyordu.

Bulunduğu duruma karşılık olay çıkarmadan bekliyor olmasına şaşırsam da bir şey denedim. Büyücü hâlâ yatıyordu.

Tabi ki ben bir şey demesem de şu kısa zamanda tanıdığım Argus normal bir şekilde durmazdı.

Beni görünce hızla ayağa kalkıp yanıma gelmiş ve beni kolumdan tutarak dışarıya doğru çekiştirmeye başlamıştı.

"Ne yapıyorsun?" Bana cevap vermese de yüzündeki öfkeyi okuyabiliyordum. Mağaradan çıkıp sağ tarafa doğru ilerlediğimizde uçurumun kenarındaydık.

Bir an beni aşağıya itecek sanmıştım. Yapar mıydı? Yapardı doğrusu.

"Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Benden ne istiyorsunuz anlayamıyorum! Beni bırakın artık! Bırakın peşimi! Beni ne tür bir durumdan kurtardığınızı hatırlıyor musun? O zaman sizin bu işlerinizden daha önemli yapacak şeylerimin olduğunuda tahmin edebiliyorsunuzdur!"

Bağırıyordu. Artık bir şeylerin çözüme ulaşması gerektiğini düşündüm. Büyücünün ne zaman uyanacağı belli değildi. Sihir Elementi de babasını görecekti ve savaşa bir adım daha yaklaşacaktık. Şimdi herşeyi Toprak Elementine anlatıp onunla birlikte onun sorunlarını çözmeye gidecektim. O sürede büyücü uyanır ve Toprak Elementini Argusa verirdik. Daha sonrada diğerleri için yola çıkardık.

"Tamam o zaman. Seninle geliyorum. Ne yapman gerekiyorsa bilikte yapacağız ve ondan sonra beni dinleyeceksin. Ve eminin beni dinlediğinde yapılması gereken en önemli şeyin onlar olmadığını anlayacaksın. Şimdi söyle! Nereye gidiyoruz?"

Bunları söyleyeceğimi beklememiş olmalı ki bir süre aval aval yüzüme baksa da daha sonra o tanıdık ve sinir bozucu gülümsemeyi takınmıştı.

"Sen ciddi misin? Söylesene ha, seni niye götüreyim?"

"Çünkü ölmekten korkmuyorsun! Bu da seni korumam gerektiğini gösterir. Sana ihtiyacımız var... Tılsım seni seçti! Bir çok şey, insanlar ve yaşamları tehlikede. Bunu önlemek için seçildin, seçildik! Bütün bunlar saçma geliyor olabilir. Bana da öyle gelmişti. Ama bak! Buradayım... Elimdeki yıldırımların dans ettiğini gördüğünde, bütün bunlar saçma gelse de doğru olduğunu anlaman gerekiyordu!"

TILSIM: ELEMENTLER TOPLANIYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin