TET -11

53 12 9
                                    

Düz yolda atları son sürat koştururken arkama baktığımda gelen bir okla hızla eğilmiştim ve ok beni silme geçmişti.

"Alessi! Bir şeyler yap!" Yan tarafımda benimle birlikte koşturan Argus bağırdığında ona döndüm. Artık arkamızdakilerden kurtulmamız
gerekiyordu. Ama ne yapacağımı bilmiyordum.

Yolda gördüğümüz on kadar devriye gezen muhafıza saldırmıştık. Atları aldığımızdaysa sesleri duyan bir on kadar muhafız birliği de oklarla
gelince o anlık kararla çareyi kaçmakta bulmuştuk.

Şimdiyse durursak üstünlük onlarda olmuş olacaktı. Panik yaptığım için yıldırımları toplayamamıştım. Normalde panik yapmazdım ama şuan üzerimde ekstra bir gerginlik vardı. Argusun seslenişiyle bu sefer kendime gelmem gerektiğini düşündüm ve derin bir nefes aldım. Dikkatimi toplamak açısından gözlerimi kısa süre kapadığımda düşündüğüm tek şey bulutlarda çakan şimşeklerdi.

Hava elementine sahip olmama rağmen sürekli kullandığım tek şey yıldırımlardı. Ama şuan en kolayıma, hatta her zaman en kolayıma gelen şey yıldırımlar oluyordu. Bir gün fırtınalardan ve hortumlardan da yardım alacaktım elbet. Ama bunu yapmak pekte düşünmüyordum. Hele ki yıldırımlara bu kadar alışmışken.

Havada çakan büyük bir şimşekle gelen gürleme sesi kulaklarımı doldurdu. Bu belki daha zor ama daha işime yarayacak bir plan getirmişti
aklıma. İçimdeki tedirginliğe rağmen yüzüme yerleştirdiğim kararlı duruşla atın yularını sıkıca kavradım. Yumruk yaptığım diğer elimi havaya
kaldırdığımda o çok korktuğum sahneyi tekrar yaşayacak gibi hissetmiştim. Ama bu sefer sonu daha farklı olacaktı.

Havada ki gürleme artarken yumruk yaptığım elimi açtım ve bir anda elime ağır bir yük binmişti. Sanki gökyüzüyle elim arasında bir ip varmış gibiydi.

Arkada şaha kalkan at sesleri duyduğumda durduklarını anlamıştım. Yuları çektim ve bende atımı durdurdum. Yuları sağa doğru çekip onlara döndüğümde karanlıktan yüzlerindeki korkuyu göremesem de bundan emindim. Üzerinde bulunduğum at huysuzlansa da daha ürkmemişti ve bu
da işime gelmişti. Havada tuttuğum elime diğeriyle destek verdiğimde zorlandığımı itiraf etmeliydim. Ama bu şuan önemli değildi. Dayanırdım.
Biliyorum.

Zorlanmamdan dolayı gözlerim ve dişlerimi sıktığımda, yıldırımı fırlatacak gücü edinmek için dirseklerimi kırdım ve aşağı çektim. Bağırışımla birlikte muhafızlara doğru atarcasına fırlattığımda hiçbiri kaçmaya fırsat bulamadan karanlığı yaran bir patlamayla küle dönmüşlerdi.

Bizim atlarımızda şaha kalkmıştı ve ben az daha düşüyordum. Bir anda omuzlarıma bir ağırık oldu. Bedenimdeki enerji çekiliyor gibiydi sanki. İnanılmaz derecede yorulmuştum.

"S**tir!" Duyduğum küfürle kafamı oraya çevirdiğimde Argus yüzündeki şaşkınlıkla simsiyah geçmiş ölü bedenlere bakıyordu. Yıldırım yarattığı elektrikle düştüğü yerde küçük ateş parçaları oluşturmuştu. Yaptıklarım yeni yeni dank
ederken içime bir korku oturdu. Az önce ne yapmıştım ben?

Bunları daha önce büyücüyle yapmış olsak da şuan ki durum farklıydı. Daha öncede yıldırımlarla birilerini öldürmüştüm ama... Şuan ki daha hazin bir sondu, onlar için.

Ürperdiğimi hissettim. Hala yaptıklarıma inanamıyordum. Olduğum yerde durmuş bir şey yapmadan oraya bakıyordum sadece. Bunlar olmamalıydı. Her ne kadar bizi öldürmeye çalışsalar da onlar içinde savaşmıyor muyduk? Aklımın karıştığını hissettim. Onlar, onlara verilen emirleri yerine getiriyordu sadece. Argus bir suç işlemişti ve bende onu kurtardığım için cezalandırılmak isteniyordum. Ki mantıken de doğruydu.

TILSIM: ELEMENTLER TOPLANIYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin