Onlar kazanmıştı. Eğer amaç düşmanın istediğini ona vermemekse evet, kazandılar. Ama kazanmak hayatta kalmayı başarmaksa hayır, kaybettiler...
* * *
Yüzyıllarca nesillerle süre gelen güçler ilk kez devam edecek bir soy bulamamış ve...
Bu söylediğiyle her ne kadar şaşırsam da fazla belli etmeyerek büyücüye kısa süreli bakış attığımda benim kadar şaşırmadığını farkettim. Yada benim gibi şaşırmış ve belli etmiyor olabilirdi. Ama daha çok bunu bildiğini düşünüyordum. Yani Zaman Aynasını bilen bir kaç kişi varsa ve bunlardan biri de bizim büyücüyse elbette kimin yapabildiğini de biliyordur.
"Valor'un oğlu..." Büyücünün dedikleriyle az önce düşündüklerimi doğrulamış oldum. Kim olduğunu biliyordu. Bende orada sessizce onları izliyordum. Şuan yapabileceğim herhangi bir şey yoktu zaten.
Sihir elementine sahip olduğunu ve Valor diye birinin oğlu olduğunu öğrendiğim kişiye baktım tekrar. Büyücünün söyledikleriyle dişlerini sıktığını çene kaslarından anlamıştım. Çatılan kaşlarıyla büyücüye daha çok yaklaştı. Yüz hizasına kadar bir elini kaldırdı. Gözlerini bir kaç saniye kapatıp tekrar açtığında elinde mor renkli çizgilere sahip yuvarlak bir şey oluşturdu. Açık tuttuğu elinin parmak uçları kadar büyüklükte olup kendi etrafında dönüyor ve döndükçe kenarlarında mor parıltılar oluşturuyordu. Büyücünün yüzüne yaklaştırdı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Bana kim olduğunu söyle ihtiyar! Yoksa yedi saniye sonra istesende istemesende söyleyemeyeceksin!"
Büyücü bir kaç saniye bana baktı. "Dört, beş, altı, ye-"
"Otuz yıl önceki büyük savaşta yer alan 7 büyücüden biriyim!"
Elinde ki oluşturduğu sihir bir anda sönmüştü. O da benim ve diğer gelecek elementler gibi zihniyle ve duygularıyla onu oluşturup kullanıyordu muhtemelen. Yok olan güce bakmak için kısa süreli bakışları eline kaysada geri büyücüye döndü. Şaşırdığını yüzüne baktığımda anlamam pek zor olmamıştı.
Ellerini yumruk yapıp geri indirdiğinde bir iki adım geriledi. Yüz hatları normale dönmüştü. Bakışlarını bir iki saniye bana çevirip tekrar büyücüye döndü. Sanırım ne diyeceğinden emin değildi. Bunların geçmişle bir alakası olduğunu anlamıştım. Büyücü sihir elementinden bahsetmemişti. Güçler tılsımlara aktarılmadan önce nesilden nesile aktarılırdı. Sihir elementi tılsıma aktarılmadığına göre o gücü taşıyan kişinin oğlu olması normaldi. Valoru büyücü tanıyorsa o zamanlarda yaşamış biri olmalıydı. Ama büyücü savaşta sihir elemetinden bahsetmemişti hiç. Olaylar kafamda oturmasada bunları daha sonra büyücünün anlatacağını düşünüp boşverdim.
Adımlarını hızlandırıp geri geri gitmeye başlamıştı. Kollarını her iki tarafa açtı. Bileklerinin hemen üstünde büyük ve gene parmak uçlarında da olan şekilden oluşturdu. Kollarını geriden ileriye doğru döndürdüğünde Zaman Aynasına ilk girdiğimizde hissettiğim dalgalanmayı tekrar hissettim. Etrafa baktığımda herhangi bir değişiklik göremezken tekrar kafamı ona çevirdim.
Arkası bize dönük bir elini kaldırmış tutarken diğer elini de o elinin yanında tutarak dairesel hareketler yapıyordu. Yavaş yavaş oluşan bir tür geçitti bu. Etrafı dairesel şekilde dönmekte olan mor noktalarla çevrili bir geçit oluşturdu. Kendisinden biraz daha küçük olan geçitin üzerinde neresi olduğunu bilmediğim bir yerin görüntüsü vardı.
