Uyandığımda kızlar yanımda yoktu, kendime geldikten sonra çadırdan çıktım ve kızların yanına gittim. Herkes kahvaltılık bir şeyler hazırlıyordu, bugün kampın son günüydü ve en güzel şekilde değerlendirmek için bir sürü plan yapmıştık. Kahvaltımızı yapar yapmaz yürüyüş için dağa çıkmaya karar verdik, hocalarımızın da ısrarıyla hiç fire vermeden herkes yürüyüşe dahil oldu. Yükseklere çıktıkça yükselen oksijen seviyesi başımı döndürüyordu, uzun zamandır spor yapıp hareket etmiyordum ve bu yüzden olduğunu düşünüyordum. Kızlar durumu fark etti ve biraz adımlarımızı yavaşlattık, kendimi hala kötü hisediyordum, her an bayılacak gibiydim. Kamp alanından gittikçe uzaklaşıyorduk ve yol gittikçe daha da dikleşiyordu. O kadar başım dönmüştü ki daha fazla dayanamadım ve bir taşın üstüne oturdum. Başım çok dönüyordu, tansiyonumun düştüğünü ve nefes alış verişlerimin düzensizleştiğini fark etmiştim. Grubun en arkasındaydık ve kızlar bu yüzden yüksek sesle öğretmenlerimize seslenip "Hocam, Defne fenalaştı devam edemiyor." dediği an birkaç kişi ve bir hocamız bana bakmak için geri döndü. "Telaşlanacak bir şey yok çocuklar sanırım yoruldu. Defne'cim sen istersen kamp alanına dön bu halde yürüyemezsin." dediğinde kızlar benimle geleceklerini söylediler. Bugün son gündü ve onların da her aktiviteye katılmalarını istiyordum. Israrlarıma rağmen kabul etmeyip benle gelmek için direttiklerinde arkamızdan gelen Poyraz "Kızlar siz devam edin, ben de yürüyüş yapmak istemiyorum zaten hocanın zoruyla katıldım. Defne'yi ben götürürüm." dedi. Kızların gününü mahvetmemek için onlara Poyraz'la gidiceğimi söyledim ve yürüyüşe geri gönderdim.
Poyraz "İyi misin Defne?" diye sorarken bana su uzatmıştı. Elindeki suyu alırken iyi olduğumu belirtmek için başımla onayladım. Hala bir taşın üstünde oturuyordum ve nefesimi düzeltmeye çalışıyordum. "Dün gece yaşadığın şeyden sonra mı panikledin?" diye tekrar sordu. "Sanmıyorum, uzun zamandır hareket falan etmiyorum sanırım dağ havası da çarptı." dedim. "Daha iyi misin? diye sorduğunda tekrar başımla onayladım. Ayağa kalkacakken Poyraz kolumdan tutup kalkmama yardımcı oldu ama ayağa kalktığım an tekrar başım döndü ve düşecek gibi oldum. "Çok uzak sayılmayız, biraz yürüdükten sonra kampa varmış oluruz ama sen yürüyemiyceksen taşıyabilirim." dediğinde ona "Yok yürüyebilirim, hem zaten oraya kadar taşıyabileceğini sanmıyorum o kadar da hafif değilim." dedim. Aslında 53 kiloydum yani gayet de taşıyabilirdi ama kendimi oraya kadar taşıtmak istemiyordum. Hele de Poyraz'a taşıtmayı hiç istemezdim. Poyraz hafif gülerek "Haklısın ya ağırsındır sen taşıyamam zaten." dediği an ona şaşkın ve kızgın bi şekilde baktım. Bu tepkime daha da çok gülüp "Şaka şaka, kızma hemen." dediğinde içim biraz rahatlamıştı ama gerçekten şaka yaptığından tam emin olamamıştım. Yürümeye başladık, Poyraz ne kadar iyi olduğumu söylesem de yine de bayılma ihtimalime karşı belimden tutarak destek veriyordu. Nihayet kampa ulaştığımızda "Aç mısın?" diye sordu. Aslında yeni kahvaltı yapmıştık ama çok bir şey yememiştim, belki de bu yüzden halsizdim. Poyraz cevabımı beklemeden eline iki sandviç alıp yanıma geldi. "Biraz yemek ye, yoksa hem açlıktan hem de yorgunluktan bayılıcaksın." dedi.
Sandviçimi yerken telefonum çaldı, arayan annemdi. "Annecim, yetiştin mi?" Diye sordum. Annem yetiştiğini ve her şeyin iyi olduğunu söyleyince içim rahatlamıştı. "Kızım ben birkaç ay burda kalacağım, babanın sağlığını ve işleri biraz yoluna koymam lazım. Sen tek başına kalmakta zorlanır mısın?" diye sordu. "Hayır annecim beni merak etme sen, ben tek başıma kalabilirim." dedim. Poyraz yanımdaydı ve konuşmaları duyuyordu, telefonu kapattıktan sonra bana "Neden evde tek kalacaksın?" diye sordu. Ona durumdan biraz bahsettim. "Birkaç ay zor olmayacak mı, daha önce tek başına yaşadın mı?" diye sordu. "Hayır yaşamadım ama ne var ki bunda, endişelenecek bir şey yok." dedim. "Öyle deme Defne, tek başına yaşayabilmek kolay değildir, hele ki senin yaşında bir kız için." dediğinde şaşırmıştım. "Sen nerden biliyorsun tek başına yaşamanın zorluğunu? Hem benimle aynı yaşta değil misin sen?" diye sordum. "Daha önce tek başıma yaşadım, ve hayır Defne seninle aynı yaşta değilim." Ona anlamayan gözlerle baktım. "Birkaç yıl İngiltere'de yaşadım, Türkiyeye döndüğümde de yıl kaybım oldu, bu yüzden aynı sınıftayız." dedi. Tam ona kaç yaşında olduğunu soracaktım ki birden sözümü kesip "Artık iyiysen ben biraz uzanıcam." dediğinde onu başımla onayladım. Bir şeylerden kaçtığı belliydi ama ona bunlarla ilgili şeyleri sorabilecek yakınlıkta değildim. Sandviçimi bitirdim ve ben de biraz kitap okumak için çadırımdan kitabımı almaya giderken Poyraz'ın telefonla konuştuğunu duydum. "Bugün bu iş hallolucak, yeteri kadar uzadı ve ben bu saçmalıktan sıkıldım. Saçma sapan kamplara katıldım sırf bu işi bir an önce bitirebilmek ve dikkat çekmemek için ama yeter. Bu gece bu iş bitecek." dedi. Neyden bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu ama bu kampa bile bunun için katıldığını söylemişti. Ne olabilirdi ki? Onu dinlediğimi fark etmemesi için hızlıca ordan uzaklaştım.
Yürüyüş ekibi kampa geri dönmüştü, Yağmur ve Zeynep yanıma gelip bana sarıldılar ve iyi olup olmadığımı kontrol ettiler. Zeynep "Çok iyi gördüm seni Defiii, anlaşılan hafif bi Poyraz esintisi sana iyi gelmiş." dedi ve Yağmurla birlikte güldüler. Ben de kendimi tutamadım ve güldüm. "Nasıl geldin bakalım, yoksa Poyraz güçlü kollarıyla seni kucağında mı taşıdı buraya kadar?" diye devam ettirdi Yağmur. "Yaa kızlar tamam güldük eğlendik ama abartmayın." dedim hafif sitem ederek. İkisi de ağızlarına fermuar çekmiş gibi yaparak sustuklarını belli ettiler. "E hadi gidelim de akşam için yemek hazırlayalım, herkes bir şeyler yapıyor bizim de yardım etmemiz lazım." dedi Zeynep. Hava kararmaya başlamıştı, diğer arkadaşlarımızın yanına gittik ve hazırlıklara yardım etmeye başladık. Batuhan ve Poyraz kenarda bir şeyler konuşuyorlardı, tartışıyorlar mı yoksa konuşuyorlar mı anlayamamıştım ama Poyraz hararetli bir şekilde bir şey anlatıyordu. Birkaç dakika sonra yanlarına bizim okuldan olmayan birileri geldi. Kampa yabancı getirmemize izin vermemişlerdi aslında ama belki de hocaların bilgisi vardır diye düşünerek aldırmadım. Yanlarına gelen kişileri bir yerden tanıyordum, biraz düşününce birkaç gün önce okul çıkışında Poyraz'la gördüğüm kişiler olduğunu hatırladım. Poyraz ve Batuhan'ın bunlarla ne işi vardı? Çocukların her hallerinden tekin tipler olmadıkları belliydi. "Defne, hadi salatayı bitirmedin mi sen hala?" diye soran Zeynep'in sesiyle düşüncelerimden çıktım. "Bitmek üzere." diye cevap verdim. Herkes son kez ateşin başına toplanarak yemek yemeye başladı, bugün son gündü. Poyraz ve Batuhan ortalarda yoktu. Benden başka kimsenin fark ettiğini sanmıyordum çünkü herkes son akşamın tadını çıkartmaya odaklanmıştı. Yemeğimizi yedikten sonra servislere binip evlerimize gidecektik. Yine oyun oynamak isteyen kişiler olmuştu ama dünkü olaydan sonra hiç keyfim yoktu. Saat geç olmaya başlamıştı, öğretmenlerimiz eşyalarımızı toplamamızı ve birazdan yola çıkacağımızı söylediğinde kızlarla çantalarımızı hazırladık.Herkes servislere binmişti, Kızlarla evlerimiz farklı yerlerde olduğu için ben diğer araca binecektim bu yüzden onlara sarıldım ve vedalaştık. "Dikkat et Defne, evde bir şeye ihtiyacın olursa da saat kaç olursa olsun bizi ara." dediler. "Merak etmeyin kızlar, siz de dikkat edin." dedim ve diğer araca bindim. Poyraz ve Batuhanı en son yemekleri hazırlarken görmüştüm, belki de diğer servisle gideceklerdir diye düşündüm. Servisin hareket etmesine az bir zaman kala çadırın yanına koyduğum küçük el çantamı almadığımı fark ettim ve yanımda oturan arkadaşıma hemen alıp geleceğimi söyledim. Hemen servisten indim ama çantamı bulamamıştım, biraz etrafa bakındıktan sonra nihayet buldum ve servise dönmek için yürümeye başladım. Tam o sırada yakından gelen tanıdık bir sesle şok oldum. "Seni öldürmemem için tek bir sebep söyle" bunu söyleyen kişi Poyraz'dı, yüzünü göremediğim birine silah doğrultmuştu, yanında da Batuhan ve birkaç kişi daha vardı, gördüklerim karşısında şok olarak bir an önce ordan uzaklaşmak için arkamı döndüm ve tam o sırada bir adamın çığlığıyla olduğum yerde kalakaldım, silah sesi çıkmamıştı, büyük ihtimal kimse fark etmesin diye susturuculu bir silah kullanmışlardı ama arkamı dönüp baktığımda adamı kanlar içinde yerde gördüm. Ben ağzım açık korkuyla bakarken Poyraz onları gördüğümü fark etti ama her şey için çok geçti, gördüğüm manzara karşısında yere yığılmadan önce tek hatırladığım Poyraz'ın ağzından çıkan ismim olmuştu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
His
Teen FictionHayatım birden tepetaklak oldu... Bildiğim ve yaşadığım her şeyin yerini hiç bilmediğim ve yaşamadığım duygular aldı. Yeni yazmaya başladım arkadaşlar bir şans verirseniz çok sevinirim:) Yorumlarda belirttiğiniz görüşler benim için çok değerli, lüt...