📻9.Bölüm📻

151 20 23
                                    

Günaydınlaar♥️ her gün bölüm atımca yazacak bir şeyler bulunamadığını fark ettim eheeh

Keyifli Okumalarr🥂

HongJoong motoru yavaşlattı ve küçük bir kafenin önüne park etti. Kollarını onun gövdesinden çekip motordan indim. O kaskını çıkarıp mavi saçlarını düzeltirken geldiğimizi anlayıp ben de kaskı çıkardım.

"Kaburgalarımda çatlak oluştu sanırım."

Elini beline koyup kendini esnetirken göz devirdim. Kendisi hızı seviyor olabilirdi belki ama ben korkuyordum. Bunu yeni öğrenmiştim ayrıca.

"Biraz daha hız yapsaydın  kaburgaların çatlamak yerine kırılacaktı. Çatlak senin için iyi bir kurtuluş olurmuş."

HongJoong gözlerini kısarak bana baktı ve elimdeki kaskı çekip aldı. Kaskları motorunun üstüne bırakıp motoru kitledi.

Önünde bulunduğumuz küçük kafenin kapısını aralayıp içeriye girdi. Hiçbir şey bilmediğimden ben de arkasından ilerledim.

O, alışıkmış gibi tereddüt etmeden bir masaya otururken onu taklik etmekten başka seçeneğim yoktu. Telefonunu çıkardı ve oyalanmaya başladı. Benimse şarjım neredeyse hiç olmadığından idareli kullanmam gerektiği için bu küçük kafeyi inceliyordum.

"Buraya mı gelecek?"

"Hayır, burada çalışıyor."

HongJoong telefonunu masanın üstüne bıraktı ve kasanın olduğu tarafa baktı. Orada kimse yoktu.

"Bu kafede çalıştığını sanmıyorum. Kafe zaten sakinken yanımıza sipariş almaya gelen biri bile yok."

HongJoong kafenin cam kapısından bir yere baktı. Yüzüne yayılan sırıtışla bir şeyler mırıldandı.

"Sadece izle."

Onun baktığı gibi cam kapıya baktım. Bir grup liseli kız buraya doğru geliyordu. Dakikalar içinde sakin dediğim kafenin içi tıklım tıklım oldu. Sakinken daha güzel bir kafeydi doğrusu.

Bir ihtimal HongJoong, SeongHwa'ya gidiyoruz diyerek kız kesmeye mi gelmişti? Ben niye buradayım o zaman?

Zaten kalabalık olan kafenin kapısı bir kez daha açıldı. İçeriye uzun boylu, oldukça yakışıklı ve resimlerden tanıdığım kişi girdi.

Sanırım, kız kesmeye gelen HongJoong değil, erkek kesmeye gelen bu kızlardı.

SeongHwa, liseli kızların siparişlerini halletikten sonra bizim masaya geldi ve kendini HongJoong'un yanındaki sandalyeye bıraktı.

"Su? Bira?"

SeongHwa, gözlerini HongJoong'a dikip seçenekleri sundu. Şey bu biraz-

"Su mu? Neden bu kadar cimrisin?"

Evet, tam olarak buydu. Az önce kızların verdiği siparişleri görmesem kafede fazla bir şey yok derdim.

"Sana özel dolabımız var. Diğer seçenekleri sunarsak kafeye bir şey bırakmayacağını biliyoruz artık."

SeongHwa karşısındaki mavi saçlı adama söylenip garson önlüğünün cebindeki bira kutusunu uzattı. Sonrasında varlığımı farketmiş gibi güzel bir gülümseme sunup beni selamladı.

"Selam, bu çocukla uzaktan yakından alakasının olmadığına emin olduğum kız. Ben SeongHwa."

Gülümsemesini devam ettirip elini uzattı. Aynı şekilde ona tebessüm sunup elini sıktım.

Radio // Choi JongHoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin