İçimde tarif edemediğim bir huzursuzluk vardı ve beni çok korkutuyordu. En son böyle birşey hissettiğimde annemi kanlar içinde yatarken görmüştüm. Bu his beni korkutuyordu.
En çokta bilmediğim bu şehir korkutyordu, yalnızca Allah ve ailem için çarpan yüreğimi. Yalnızlık mıydı bu hissettiğim? Belkide öyleydi. Boşluğa düşmekti belkide.
Bir aydır yalnızca telefonda iletişim gerçekleştirmiştim. Yalnızdım evet.
En son birini gerçekten, sevip güvendiğimde, beni kalbinin kapısının önüne koymuş ve tüm kapılarını sıkı sıkı kilitlemişti. Sadece başımdaki örtü için bunu yapmıştı. Arkama bile bakmadan çekip gitmiştim o kalpten.
Tutunacak yeni bir dal, sığınacak yeni bir liman, sevilecek yeni bir kalp bulamamıştım o günden bu yana. Kimsede başı örtülü bir kızla bir ömrünü geçirecek yürek yoktu. Böyle birşey cesaret isterdi. Böyle bir şey Allah korkusu, Allah aşkı isterdi.
Tüm hayatımı ailem ve Rabbime adamıştım.
Tüm kalbimle sevip güvendiğim adam, beni bırakırken bende birşey bırakmamıştı. Birini sevebilecek yerimi alıp gitmişti.
Kalbimi alıp gitmişti...
Kimseye o gözle bakmadım, zaten kimsede örtülü bir kızı sevmiyordu. Erkekler için kural buydu. Örtülü kızla asla olmaz...
Çok sevmiştim, çok ağlamıştım gidişine, ama ondan daha büyük bir acıyı yaşayınca anladım aşk acısının sahte ve yalandan ibaret olduğunu.
Anne acısı...
Onun özlemi, bana aşkıda, acıyıda unutturmuştu.
Kaderimde biri varsa elbet bir gün karşıma çıkacaktı ve o kişi beni bu halimle kabul edecekti. İşte o zaman gerçek aşkı bulmuş olacaktım. Haram olanı değil gerçek olanı yapmış olacaktım.
Ama bu içimdeki boşluk bir aşk boşluğu değildi. Hissettiğim yalnızlık bir aşkın yalnızlığı değildi. Arkadaştı belkide, anneydi belkide ama aşk değildi. Ben henüz böyle bir şeye hazır değildim. Lisedeki arkadaşlarımdan eser kalmamıştı hayatımda. Hiç çok yakın olduğum bir arkadaşım olsun istememiştim çünkü olanlarda sırtımdan bıçaklamıştı.
Şimdi bu sokaklarına yabancı olduğum, havasını henüz yeni soluduğum koca İzmir, beni korkutuyordu. Yanlış arkadaşlıklardan, yanlış insanlardan korkuyordum.
Kulağımda hep o ses, etrafımda insanlar...
Elimdeki kalemin, kafeteryada oturduğum masaya saniyede bir çarpıp çıkardığı o ses vardı kulaklarımda sadece. Beynimdeyse tonlarca şey...
Etrafımda gülüşen, tartışan, şakalaşan, sohbet eden onlarca insan vardı ama ben sadece mimiklerinden anlıyordum bunların yaşandığını. Seslerini duymuyordum çünkü kulaklarım yalnızca o kalemin çıkarttığı sesle meşguldü.
"Tık, tık, tık, tık..."
Zihnim karmakarışık, ben karmakarışık, önümde bulunan kitaplar karmakarışık, kafeteryadaki insanlar karmakarışık ama kulağımda tek bir ses...
Etrafımda onlarca insan, bir telefon uzağımda ailem ve bir dua uzağımda Allah'ım.
Ama yapayalnızdım işte...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Miydi Bu ?
Chick-LitKader miydi bu? Henüz 16 yaşında tesettüre giren Defne için , evet. Kaderdi bu Tesettür kadınların fıtratında vardır. Kadınlar tesettüre girmez, tesettürlü doğar. Defne bunların bilincinde değildi, ta ki 16 yaşında gördüğü rüyaya kadar. Tek bir rüy...