14.Bölüm: "Basit Bir Stajyermişim"

2.6K 184 20
                                    

Yine bir staj sabahındaydım. Bu servise alışıyordum. Sabahları çok hareketli olmuyordu, ama onun dışında vakadan vakaya koşuyorduk.

Bugün yeni bir hemşire gelecekmiş, öyle duymuştum. Ama bu beni etkilemeyecekti. Stajyer olduğumuz için her şeyi biz yapıyorduk çünkü.

Şikayetçi felan değildim. Sadece ziyadesiyle yorgundum. Bu nedenlede çok sinirli günler geçiriyordum. Yinede elimden geldiğince sabırlı olmaya çalışıyor, Bartu'nun varlığından destek alıp, her şeye rağmen gülebiliyordum.

Bir haftadan beri istediğim her an Bartu'm yanımda bitiyordu. Zaten Esra'mda vardı. İkiside yanımdayken pek ihtiyaç duymuyordum yeni insanlara.

Bartu'nunda canı sıkkındı bu aralar. Özlemle alakalı olduğunun farkındaydım. Telefon konuşmasına şahit olmuştum. İkiside farklı şehirlerde okuyorlar, birbirlerini özlüyorlardı. Bartu böyle şeyleri benimle paylaşmaya çekiniyordu. Ben anlatmasını istiyordum. Bu konulardan pek anlamıyordum, doğru. Ama en azından böyle durumlarda bir kadın ne hisseder bunu biliyordum. Bartu utanıyor muydu yoksa anlatacak kadar önemsemiyor muydu bunuda çözemiyordum açıkcası.

Bu saatler pek yoğun olmuyordu. Bende her sabah yaptığım o muhteşem kahve ve kitap keyfini yapmayı planlamıştım. Hemşire odasında bir su kaynayıcımız vardı. Nescafeyide çantamda getiriyordum. Hemen nescafemi hazırlayarak, odada bulunan koltuğa gömülüverdim. Elimdeyse o okumaktan bıkmadığım, bıkmayacağım kitap vardı.

"Elif Gibi Sevmek"

Hikmet Anıl Öztekin'in o muhteşem eseri. Kitabı elime alır almaz kayboluverdim sayfalarında. Her bir satırı ayrı emek kokan bu kitap bir nevi benim düşüncelerimi çağırıştırıyordu. Bazen oturup düşünmüyor değildim, "Acaba Hikmet Anıl Öztekin gibi Allah aşkıyla yanıp tutuşan bir yüreğe sahip ve o yüreğe bir kadınıda sığdırabilen cesaretli bir erkek var mıdır?" diye.

Var mıdır? 

Eğer öyle tek bir erkek varsa, oda Hikmet Anıl Öztekindir bence.

Yine içinde huzur bulduğum o muhteşem dizelerin içerisindeydim. Kahvemi yudumlar yudumlamaz, odada kimsenin olmamasından cesaret alarak,dizeleri sesli okumaya başlamıştım.

"Böyle bir baktı sadece

Deniz kenarında

-ki sevdiğini özlediğinden daha bi yakın o gün-

kızgın güneşin altında ayaklarımı yakan taşlara soğuk köpüklü bi dalga geldi sanki...

Bütün telaşımın, bütün dünyamın,

bütün işimin gücümün, derdimin rengi değişti,

cennet yeşiline döndü..."

Nescafemden bir yudum almak için duraksamıştım. Tam devam edecektim ki, bir ses benden önce devam etmeye başlamıştı bile.

"Böyle bir baktı sadece,

sanki tecvitli Kur'an okunuyordu karşımda.

Böyle başka bir yeşil baktı bu sefer,

sanki yeşil değil, koca bir dünya bakıyordu,

sanki bütün melekler bir yüz olmuş bana bakıyordu.."

Sesin geldiği yeri arıyordu gözlerim. O muazzam sese sahip ama saygısız, o şiir gibi sese sahip ama gereksiz kişiyi arıyordu gözlerim. Aradığını bulmuştu. Ama sesin sahibi susmaya niyetli değildi.

Kader Miydi Bu ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin