Bursa'da son saatlerimdi. Bartu'yla son gün için güzel bir plan yapmıştık. Tüm gün abla kardeş, Bursa'nın tozunu attıracaktık. Akşamsa babamıda alıp, güzel bir akşam yemeğine gidecektik. Saat dokuzda uçağım kalkacaktı ve ben zaman dursun, hep onların yanında kalayım istiyordum.
Güzel bir kahvaltının ardından, babam dışarıdaki işlerini halletmek için evden çıkmıştı. Bavulumu akşamdan hazırlamıştım. Yatağımın yanında öylece benimle beraber bu şehirden çıkıp gitmeyi bekliyordu.
Bugün için giyeceklerimide akşamdan hazırlamıştım.
Uzun ve beyaz, üzerinde siyah desenleri olan, belindeyse siyah, büyük bir kemeri olan eteğimi, üzerineyse beyaz gömleğimi giyecektim. Başıma takmak için ise vişne çürüğü tonunda ipek şalımı akşamdan ütüleyip, Bartu'nun dolabına asmıştım.
Hazırlanmak için odaya girdim. Bartu'yla güzel bir gün geçirecektim. Buna sevinmeliydim. Mutluydum zaten ama onu yine özleyecektim. Seneye İzmir'e gelme ihtimali vardı. Her gün beraber olmamıza az kalmıştı.
Hazırlanıp aynanın karşısına geçtim. Şalımı, bir ucu önde, diğer ucu arkada olacak şekilde taktım. Şalı takmadan önce makyaj yapmam gerekirdi, ama unutmuştum. Şimdi sadece rimel çekebilecektim. Her kapalı kızın yaşayabileceği durumlardı bunlar. Şal taktıktan sonra makyaj yapmak zorlaştırıyordu. Rimeli çekerken şalımın kenarı hep simsiyah rimel olmuştu. Yarım saat aynada şalımla ve rimelimle boğuşmuştum.
"Bartu, hala neden hazır değilsin?"
"Abla senin bir boneyi takman bile yarım saatini alıyor. Ben iki dakikada hazırlanırım şimdi."
Gerçektende öyle olmuştu. Bartu'nun odaya gitmesiyle gelmesi bir olmuştu.
Bartu bavulumuda alıp arabaya gitmişti. Bense son bir kez hatıralara dalmıştım. Televizyonun yanındaki sehpada duran yarım kalmış örgü. İki yıldır oradaydı. Ne o yerinden bıkmıştı, ne de biz onu orda görmekten bıkmıştık.
Ayağıma siyah babetlerimi geçirdim ve elimede siyah büyük kol çantamı aldım. Yine o sokak karşımdaydı. Aslında burdan uzaklaşmak iyi gelmiyor değildi. Bu sırada Bartu bavulumu bagaja yerleştiriyordu.
"Bu kez ben kullanmak istiyorum."
Uzun süredir araba kullanmıyordum. Bu sıralarda kendi arabamı almayı düşünüyordum. Direksiyon başına geçmeyi özlemiştim.
"Tabi ki."
Anahtarı gülerek bana fırtlattı. Direksiyon başına geçmiştim.
"İlk durağımız neresi?"
"Önce bir şeyler mi içsek? Daha sonra karar veririz."
"Olur."
Bartu'yla her zaman gittiğimiz bir mekan vardı. Her canımız sıkıldığında, oraya gider ve kahve içerdik beraber. Bu mekana en son yazın gelmiştik. Yolunu bile unutmuştum.
Lise yıllarım gözümün önüne gelmişti. Eski okulumun önünden geçerken çok duygulanmıştım. Bu mekanada arkadaşlarımla hep gelirdik zaten.
Yine her zaman oturduğumuz masaya oturmuştuk. Yanımıza bir garson geldi.
"Hoşgeldiniz efendim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Miydi Bu ?
ChickLitKader miydi bu? Henüz 16 yaşında tesettüre giren Defne için , evet. Kaderdi bu Tesettür kadınların fıtratında vardır. Kadınlar tesettüre girmez, tesettürlü doğar. Defne bunların bilincinde değildi, ta ki 16 yaşında gördüğü rüyaya kadar. Tek bir rüy...