Çıkış zilinin ardından hızla toparlanmaya başladım. Arif'e yetişmem gerek. Sıranın üstündeki kalemliğimi alıp başımı kaldırdım. Sırtına çantasını takmıştı. Kalemliğimi çantama sıkıştırırken çok yüksek olmamasını umarak konuştum.
"Arif..."
Adımları yavaşlarken sınıftaki yüzler bana dönmüştü. Evet, ismi Arif...
Bazı kızların tuhaf bakışlarına göz devirip çantamı tek koluma taktıktan sonra elimdeki kağıtlarla daha arkasını dönmemiş Arif'e doğru ilerledim. Yanına yaklaştığımda başı eğik hâlde bana dönmüştü. Sanırım bu hâline alışmıştım. Neyse konumuza geçelim.
"Ben Attila İlhan'ın şiirini seçtim." deyip kağıdı ona uzattım. Kağıdın ucundan tutup elimden aldığında gözlerim ister istemez elime kaydı.
Yazı yazarken elime tükenmez kalem bulaştırabiliyorum. Bugün de biraz olmuştu. Anlamadığım bir şekilde yanaklarım hafiften yanarken elimi arkama aldım. Bir kişiyi rahatsız etmek istemezdim. Her kim olursa olsun.
"Tamam, erkenden haber verdiğin için teşekkür ederim." deyip kağıdı bana uzattığında elim hareketlenirken aklıma gelenle dudağımı araladım.
"Sende kalsın. Ezberleyeceğiz hem..."
Beklentiyle ona bakarken başı eğik hâlde konuşmaya başladı.
"Benim ezberimde var bu şiir."
Sözleri üzerine şaşırdım. Hani şiirlerle pek arası yoktu.
"Emin misin?"
Kağıdı bana daha çok uzatıp konuştu.
"Evet..."
Gözlerim diğer elime kayarken onun da kalem çiziği olduğunu gördüm. Fazla değildi ama rahatsız olabilirdi. Başımı kaldırıp ona baktığımda bana bakıyordu. Niye gözlerini kaçırmıyor?
Kağıt sesiyle irkilmiştim. Başımı yan tarafa çevirdiğimde Can'ın kağıdı tuttuğunu gördüm. Mutluyum. Can'dan alabilirim.
"Okuyacağınız şiir mi?"
Yüzümde gitgide büyüyen gülümsememle Can'a bakarken Arif'in sesini duydum.
"Hayırlı akşamlar..."
Başımı Arif'e çevirdiğimde çoktan sınıftan çıkmıştı. Bu hâle anlam veremezken önüme döndüm. İyi akşamlar...
...
"Kızım, dayın geldi."
Annemin seslenmesi üzerine ellerimi son kez yıkayıp banyodan çıktım. Kalem izleri zor çıkmıştı.
Salona ilerlediğimde annem ile dayımın sesleri geliyordu. Yüzümdeki gülümsememle salona giriş yaptım.
"Dayı..."
Başını bana doğru çevirdiğinde hemen yanındaki yerimi almıştım. Beni kendine çekip saçımın üstünden öptüğünde kollarımı ona sardım. Çok özledim.
"Nasılsınız hanımefendi?"
Kapalı gözlerimle yerime daha çok sinerken konuştum.
"İyiyim dayı sen nasılsın?"
Gülerek konuştu. Annemin gülüşleri de kulağıma geliyordu.
"Bende iyiyim..."
Devam etti.
"Haftaya doğum günün vardı de mi senin?" deyip saçımı okşadığında başımı kaldırıp gülümsedim.
"Evet dayı. Yoksa burda mı olacaksın?"
Heyecanla dayımdan ayrılırken buruk gülümsemesi ile dudağımı büzdüm.
"Şehir dışında olacağım. Neyse..."
Ona bakmayı sürdürdüğümde yerinde dikleşip devam etti konuşmasına.
"Dışarda doğum günün için seni bekleyen bir hediye var."
Kocaman gülümsüyordu. İçimdeki heyecanla hemen ayağa kalktım.
"Bahçede mi?"
Başını sallaması üzerine annem ve dayımın gülüşleri eşliğinde bahçenin yolunu tutmuştum. Çok heyecanlandım.
Bahçeye çıktığımda gözlerimi etrafta gezdirdim. Ağaçların olduğu kısma ilerlerken gördüğümle çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Ya dayı...
Beyaz bir köpekcik...
Korkutmamak için yavaşça yanına yaklaştığımda tatlı tatlı havlamaya başlamıştı. Çok tüylü, küçücük bir şey bu. Ve çok tatlı.
Hemen onu kollarımın arasına aldım. Yanlarına düşmüş kulaklarıyla tam ısırmalıktı. Çıkardığı diliyle bana bakıyordu. Benim bir arkadaşım daha oldu.
Yanan gözlerimle ona bakarken başını eğip yerinde yerleşmeye başladı. Aklıma gelenle gözlerimi devirdim. Arif...
Tüylü başından öpüp kocaman gülümsememle eve doğru ilerledim.
"Adın ne olsun senin?"
...
"Amine Cennet ve Arif..."
Nuri hoca, sınıfı serbest bırakması üzerine bizi yanına çağırmıştı. Şiir hakkında konuşacaktı.
Yanına geldiğimizde beklentiyle bize bakıyordu. Dudağımı aralayacağım vakit Arif'in sesiyle duraksadım.
"Attila İlhan'ın şiirini okuyacağız inşallah, hocam. Ben Sana Mecburum..."
Başını sallayıp memnun hâlde bize baktı. Sonra nasıl okuyacağımız hakkında bilgiler vermişti. Takıldığımız kısımlarda yardım alabilirsiniz, dedi. Ve bunun gibi birkaç şeyler.
"Okulun konferans salonunda rahatça çalışırsınız. Bugünlük bu kadar yeter. İyi iş çıkaracağınıza inanıyorum."
Gülümseyerek hocaya bakarken gözlerim Arif'e gitmişti. Gergin bir hâli vardı. Bu hâline yüzümdeki gülümseme silinirken yutkundum. Benimle çalışmak istemiyor mu? Allahım bende ne var?
Zil sesiyle hocamız sınıftan çıktı. Arif sırasına doğru giderken peşinden gittim.
"Arif bi bakar mısın?"
Arkasına döndüğünde sinirlerime hâkim olmaya çalışarak konuşmaya başladım. Bana haksızlık yapıyordu. Ben ona kötülük yapmadım!
"Arif, bak anlarım benimle okumak istemediğini ama-"
"Arif, matematik defterini alabilir miyim? Tammış."
Başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde Zeynep'i gördüm. Başı eğik hâlde duruyordu. Gözlerim Arif'e gittiğinde sırasının altından defterini alıp ona uzattı. Havalanan kaşlarımla kollarımı bağladım. Çok uygunlar gerçekten!
Kız sözümü kesti ya!
Zeynep, teşekkür ettikten sonra Arif başını sallamıştı. O an bende bir sorun olduğunu düşünmeye başladım. Boğazıma oturan yumruyla sinirlerim daha çok bozulmuştu.
"Seni dinliyorum, Amine."
Ona bakmayı sürdürdüm. Başı eğik duruyordu hâlâ. Kollarımı birbirinden ayrılıp kısa konuşma yaptıktan sonra yanından ayrıldım. İki ay sonra yüzünü görmemek dileğiyle.
"Neyse ya boşver."
🕊️
Bölüm nasıldı?
Amine Cennet?
Dayısı?
Arif?
Zeynep?
Köpekcik?
🖼️ Amine Cennet'e hediye edilen köpekcik :)
Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim.
Kendinize iyi bakın. En güzele emanetsiniz. Selamün Aleyküm🕊️🌿
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennet
Spiritual"Neden bana soğuk davranıyorsun? Bilmiyorum, aklında ne var ama kırıcı oluyor. Benimle yan yana olmaktan hoşlanmıyor gibisin. Ben sadece güzelce şiiri okumak için arkadaşça anlaşmak istiyorum seninle. Kimseyi ayrıştırmam. Nuri hocanın şiir okumamızı...