Selam! Zeytin'in 6. bölümüne hoş geldiniz!!
Medya*The Four Seasons- Can't take my eyes off you*
Bugün annemler evde değillerdi, geç saatlerde geleceklerdi. Aynı şekilde Aysel teyze de evde değildi. Ahmet işteydi ve birazdan gelecekti. Bugünkü yemekler bendendi yani. Ama benim yemek yapmaya dair hiçbir fikrim yok. Arada mutfağa girerim ama yanımda annem olur hep ve neyi nasıl yapmam gerektiğini söyler. Fakat şu an tek başımayım ve telefonumdan bir sürü tarif videoları izledim, hiçbirini de anlamadım.
Aysel teyze geç saatlere kadar çalıştığı için Ahmet'in mutfak bilgisi benden daha iyiydi. Ahmet'i beklemeyi düşünüyorum ama yorgun olacağı için de kıyamıyorum. İşten çıkıp eve geldiğinde onun için hazırladığım yemekleri yesin istiyorum, ona hazırlatmayı değil.
Annem, marketten dondurulmuş yemeklerden almamı önermişti ama ben onu da istemiyorum. Dondurulmuş alacağıma hazırını da sipariş edebilirim sonuçta. Ama ben ev yemeği hazırlamak istiyorum.
İzlediğim tarif videosuyla gaza geldim ve kalkıp mutfağa gittim. "Sen yaparsın Ecrin. Sen okulda kadavra incelemiş kızsın, bir soğan mı soyamayacaksın?"
Çorba olarak tarhana çorbası yapma kararı aldım. Annem kolay demişti ve bir kâse tarhanayı ıslatıp kenarı koymuştu. Benim yapacağım tek şey onu pişirmekti. Evet, çok kolaydı ama ocağı nasıl yakıyorduk?
Annemi arayıp ocak ve fırın hakkında bilgi aldım. Bu sırada annem biraz kızmış olabilir. Nasıl bir kız olduğumu sorguluyordu. Sanırım... Haklıydı.
Çorba yavaş yavaş kaynamaya başlamıştı. Çekmeceden kaşık alıp tadına baktım. Vay be. Güzel olmuştu. "Benim yapamayacağım bir şey mi var yaa! Ah, canım kendim."
Çorbayı biraz daha kaynattıktan sonra ocağı kapatıp çorbayı kenarı koydum. Şimdi sıra ana yemekte. Fırında patatesli, soğanlı tavuk yapmayı düşünüyorum. Ama sadece düşünüyorum. Nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yok.
Düşünmeye devam et Ecrin. Fırına kendiliğinden girer onlar.
Soğanları soymaya hazırlanırken zil çaldı. Koşarak kapıyı açtım, Ahmet gelişti. Boynuna sarıldığımda o da belime sarılmıştı. "Hoş geldin. Yorgun musun?"
Yanağımı öpüp belimi bıraktı ve eğilip ayakkabısını çıkardı. "Yorgun değilim de hasta olacağım sanırım." Elimden tutup içeri giderken beni de peşinden götürüyordu.
"Yaa, ne oldu ki? Bu yaz gününde nasıl başardın hasta olmayı." Sırıttı. Kesin yapılamayacak bir şey yapmıştı. "Dün gece büyük bir kutu dondurmayı tek başıma yiyip ardından buz gibi su içmiş ve sonrada duş almış olabilirim. Ha, bir de gece sadece şortla yatıp üstümü de örtmedim, camlar da açıktı. Sanırım üşüttüm."
Ahmet, her zamanki Ahmet... Çok uçuk bir insandı Ahmet. Hayatı çılgın şeyler yapmakla geçerdi. Hatta bir keresinde ikinci kattan aşağı atlamıştı. Biz lisedeyken sınıfımız ikinci kattaydı ve Ahmet, derste birden kendini camdan aşağı atmıştı. O an herkese kal gelmişti. Ahmet'in ise sağ bacağı kırılmıştı ve buna rağmen mutluydu. Canı yanmıyormuş gibi kahkaha atmış 'Çok eğlenceliydi. Sen de denemelisin Ecrin!' demişti. Hatta sırf bu yüzden psikoloğa yönlendirilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEYTİN
RomanceZeytin; Ahmet ve Ecrin, Yeşil gözlü bir adam ve siyah gözlü bir kız, Yaşama ait anlar, Hayata dair gerçekler. "Kısa, tatlı bir hikaye"