Hayal Kırıklığı

12 2 0
                                    

O yurdu ilk aradığımda konuştuğum kadın çıktı yine, sesinden tanıdım: "Buyurun efendim, neden aradınız?" dedi. Baharla konuşmak istiyorum."dedim. Pazar olduğu için yurtta olmadığını, akşam sekizde aramamı, o zaman onunla konuşabileceğimi söyledi. Teşekkür edip kapattım telefonu. İçime kuşku düştü. Ya pazar gününü sevdiği insanla geçirmişse ya onu sevdiğim gibi o da başkasını seviyorsa. Artık onu düşünmekten o kadar çok yoruldum ki ona hissettiklerimi o da bir başkasına karşı hissediyorsa kaldıramam bu kadar acıyı. Zaten o benim ilkimdi. ben sevmeyi, özlemeyi, ağlamayı, uyumayıp onu düşünmeyi, onun için dua etmeyi ilk onda gördüm. Ona kendimi yakın hissediyorum. Eğer ona uzak olduğumu görürsem bir daha insanları sevmeyeceğim. Belki bir insan için tüm insanlara karşı olumsuz düşüyorum ama elimden başka bir şey gelmiyor. Bir insan nasıl böyle güzel duygulara karşı kör olur anlamış değilim.Sonunda akşam sekiz olmuştu. Elim telefona gitmekte zorlanıyordu. Bir yandan arayıp sesini duymaya ihtiyacım olduğunu düşünüyordum, bir yandan da başka birini sevdiğini söylerse diye korkumdan aramak istemiyordum. Her ne olacaksa bugün olsun deyip aradım sonunda. Telefona Bahar çıktı, öyle havadan sudan konuştuk. Başta aklımda bugün ne yaptın sorusu vardı, en sonunda sorabildim. "Nereye gittin bugün Bahar?" dedim. "Sabah arkadaşım geldi,onunla kahvaltı yaptık, biraz gezdik." dedi. Sormadım arkadaş kim diye, sormaya cesaret edemedim.Telefon süresi bitmek üzereydi. "Bahar, yarın öğretmenlikle alakalı işlerim için İstanbul'a geleceğim.Seni de görmek isterim eğer sen de istersen tabii kide." "İsterim." dedi. "Yarın öğlen dörtte otobüsten ineceğim eğer gelirsen seninle bir şeyler yeriz. Sonra seni yurda bırakırım. "dedim. "Gelmeye çalışırım."Bu cevap sevindirmese de en azından hayır demediği için hafiften mutlu oldum. Sabah evdekilerle vedalaşıp İstanbul otobüsüne bindim. İçimden acaba durağa gelir mi gelmez mi, diye geçirdim. Uyumuşum,en sonunda adamın son durak İstanbul dediğini duydum. Otobüsten çantamı alarak indim. Bekledim,bekledim, gelmedi. Kalbimin beni buraya getirdiğini ama aklımın haklı çıktığını gördüm. Güzel kızdı sonuçta. Üniversitede olduğu için kalbini kaptırmıştır birine diye geçirdim içimden. Bir saat falan bekledim, gelmedi. Kızmadım yine de ona. Belki unutmuştur dedim. Açıkçası kandırdım kendimi. Küçük pansiyon gibi bir yer buldum, geçirdim o geceyi.Sabah pansiyonun telefonundan yurdu arayarak okulunun adresini aldım ve çıkacağı zamanı öğrenerek oraya gittim. O gelmemiş olabilir ama ben buraya onun için geldim ve onu görmeden geri dönmeyecektim.Okul çıkışına gittim. Keşke gitmeseydim gördüklerim beni yıkmıştı. Bir çocukla el ele tutuşmuşlar yürüyorlardı. O an gözlerim doldu, hafiften döküldü yere gözyaşlarım. Yine de onun yanına gittim. Selamlaştık yanındaki gencin kim olduğunu sorduğumda ise "Sevdiğim çocuk" diyebildi. Sevdiğimin sevdiği vardı. O kadar yol gelmiştim onun için. Çocuk onların okulundaydı. Cumartesi doğum günü olduğunu söyledi. Eğer o güne kadar burada olursam benimde gelmemi istedi. Aslında gitmek istemiyordum orada çocukla dans ederse kaldıramazdım. Ama yinede orada olmaya karar verdim. Olayları kaçırmamam lazımdı. "Gelirim." dedim. Yurda kadar yürüdük.Ben, sevdiğim kız ve sevdiği çocuk... Öğretmen olunca kitap yazma gibi bir hayalim vardı zaten bende onun doğum gününde kendi duygularımla yazacağım kitabı hediye etmek istiyordum. O güne kadar nasıl yetiştireceğim derken yazmaya başladım. Beş gün boyunca yatmamam gerekiyordu bitirmem için.Günde yirmi sayfa yazarak beş gün sonunda yüz sayfalık bir kitap ortaya çıkardım ve adını "Baharda Açan Papatyalar" koydum. Cumartesi erkenden kalkıp kitap basılan yere gittim ve kitabı bastırdım. Kapağına iki gencin ele ele tutuştuğu bir fotoğraf koydum, hayalimdeki resimdi. Bir pastane tutmuşlardı doğum günü için. Gittim oraya, selamlaştık doğum günü kızıyla. Sıra hediye vermeye geldi. Herkes hediyesini uzatıyordu, herkesin hediyesi pahalıydı ve o hediyeleri görünce çok mutlu oluyordu. Sıra bana gelmişti. Ben de uzattım hediyemi. Dalga geçer gibi o ortamda olan herkes yüksek bir sesle güldü. "Hediyen bu mu?" dediler. Daha içindekinin ne olduğunu görmeden hediyeyle dalga geçtiler. Açmadı Bahar hediyemi. Oradan hızlı bir şekilde ağlayarak çıktım.Vicdanları olmadığını düşünüp durdum. Kaldığım yere gidip çantamı hazırlayıp oradan ayrıldım ve İzmir bileti alarak ailemin yanına döndüm. O olayın üzerinden otuz gün geçmişti. Bir gün evdeki telefon çaldı. Arayan Bahardı, konuşmaya başladı: "Affet beni daha hediyeni görmeden dalga geçer gibi güldüm. Kendi ellerinle, kelimelerinle ve duygularınla yazdığın kitabı okuduğum zaman ise ağladım. "İçim acıdı ama ona değil ona olan duygularıma üzüldüm. Hak etmiyordu o güzel duyguları."İstanbul'a gelir misin? Tekrar görüşmek istiyorum seninle hem bana olan duyguların belki karşılık bulur." dedi. Şaşırdım. Bunları söylediğine göre o çocuğu sevmiyor diye geçirdim içimden. O çocuğa ne oldu deyince sustu biraz, sesi çıkmadı. "Sevmiyorum artık onu, o yok hayatımda." dedi. "Neden?" dedim."Aldattı beni." dedi. O an onun için üzüldüm ama her zaman inandığım o söz geldi aklıma. O söz aynen şöyleydi: "İlahi adalet" Her zaman inandım birinin hayallerini yıkıp kimseye bahar, bahçe olmayacaksın biliyorum. Sen de kimseye çiçek açmadın. Açmak üzere olan çiçek gibiydin, güzel kokmak üzereydin ama kopardılar seni. İstanbul'a gitmek istemiyordum.Yine yıkılacaktım, yine üzülecektim, yine kaybedecekti, biliyordum ama ona olan aşkım belki karşılık bulur ümidiyle gitmeye karar verdim. Ertesi güne annemin yüksek ve heyecanlı sesiyle uyandım. "Kalk oğlum kalk. İlk görev yerin belli olmuş. ""Kaldırmak için şaka yapıyorsun." Dedim. Bu sefer bağırdı:"Kalk diyorum sana. "Kalktım, yarı kapalı gözlerimle okumaya başladım. Annem haklıydı ilk okulum İstanbul'daydı. Ben de İstanbul'a gidecektim iyi oldu bu, diye geçirdim içimden. O hafta iki güzel haber aldım ve aldığım en güzel en sevindiren iki haberdi.Ailemle vedalaşıp İstanbul'a yola koyuldum.

Umut'suz Bir Bahar Akşamı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin