Sabah uyandım, rüyamda gördüklerim çok etkilemişti beni. Kararım değişti annemin o sözlerinden sonra. Dışarıya çıkıp saçlarımı, sakallarımı kestirdim.Açıkçası insana benzedim diyebilirim. Aklıma kitabım geldi. Bir yayın eviyle anlaşıp o hafta bastıracaktım. Sadece isminin kaldığını onu da bu gece bulacağımı, yarın kitabı çıkarmak için yayın evine geleceğimi söyledim. İsim düşünürken annemin söylediği o söz yine geldi aklıma "Ihlamur çiçek açacağı zaman geleceğim demişti" Ama ıhlamur çiçek açmayan bitkilerdi. Bu sözü kitabın en son sayfasına yazdım ve kitabın ismini "Ihlamur Çiçeği" yaptım. Kitabımı bastırdım. Az zamanda çok ilgi gördü. İlk haftası bitmeden ikinci baskısına geçtik. Kitapta ismimden bahsedilmediği için herkes merak ediyordu beni. Bu yüzden kitabın basıldığı yayın evine baskı yapıyorlardı. İmza günü istiyoruz ve bize kısa olsa bile konuşma yapsın yazar, diyorlarmış. Bir gün evde oturuyorum, telefon çaldı. Açtım, arayan yayın eviydi "Umut Bey kitapta isminizden bahsetmediniz ama kitap çıkalı bir hafta olmadan ikinci baskıya geçtik, çok ilgi gördü, çok sevdiler kitabı." dedi.Ve konuşmasına devam etti "Ben artık gelen insanları oyalamaktan yoruldum. Siz ne kadar direnirseniz direnin onlar gelmeye devam edecek. Her gün gelen insanlara aynı cümleleri kullanıyorum ama anlamak istemiyorlar. İnanın bu gelenlerin acısı sizin gibi olduğu için size sarılmak istiyorlar. Zor durumda kalıyorum. Ben ne desem de yine gelecekler. Yine de hayır diyorsanız ben de nazik bir dille bunu onlara anlatayım. Ama unutmayın ki yine hayır derseniz bu onların hiç beklemediği bir cevap olur, çok üzülürler.Siz de onların üzülmesini istemezsiniz bu yüzden bir yer ayarlayalım. Hem kitabı imzalarsınız hem de soruları cevaplarsınız. Biraz düşünün. "Düşündüğüm zaman yayın evine hak vermiştim. "Siz bir yer tutun ve zamanı ayarlayın. Ben gelip hem kitapları imzalayacağım hem de sorularını cevaplandıracağım." Bu cevap onu mutlu etti ve telefonu kapattı. O büyük günden bir gün önceydi. Okurlarıma neler söyleyeceğimi tekrar edip durdum. Ya ilgi görmezse söylediklerim gibi sorular sordum kendi kendime. Defalarca yazı değiştirdim aklımdan... Nihayet o gün gelmişti. Hem konuşma yapacaktım hem de kitap imzalayacaktım. O kadar öğrenciye ders anlattım, okulda konuşma yaptım ama bu çok başkaydı. O kadar oturma yeri vardı hepsi dolmuştu ve üstelik ayakta olanlar oturanlardan fazlaydı.Ayakta kalmalarına üzülsem de aslında bu kadar kişinin gelmesi beni çok mutlu etti. Gelen insanlara son üç ayda yaşadıklarımı ve buna rağmen ayakta nasıl durduğumu anlattım. Ben bunları anlatırken ağladım istemsizce. Benim ağladığımı gören okurlarım da ağladı. Ortaya acı ama güzel tablo çıktı. Konuşmayı yaptıktan sonra kitabı imzalamaya geçtim. Hem imzalıyorum hem de gelenlere sarılıyorum. Gelenler arasında Bahar da vardı. Beni görünce şaşırdı. Tabii ki ben de şaşırdım. İstanbul'dan kitabımın okunması mutlu etti ama onu karşımda gördüğüm için mutsuz olmuştum.Gelenlere: "Bakın bu beni salak yerine koydu, bilerek üzdü, bilerek kırdı ona aldığım hediyeyle dalga geçti." Diyemedim. Keşke diyebilseydim de herkes Bahar'ın gerçek yüzünü görebilseydi ama ben Bahar'a yine kıyamadım ve onlardan sakladım. Onun getirdiği kitabı imzaladım ve ona sarılmadan başka bir kişiye geçtim. Arkasını döndü "Başın sağ olsun dedi ve gitti. "Her zaman yaptığı olayı yaptı, gitti. O kadar kişinin sonu gelmeyecek sandım. Yorulmuştum, halim kalmamıştı. Eve giderek yattım. Ertesi günün öğle saatlerine kadar yattım. Kitabı çıkaralı az zaman olmuştu. İmzalamaya gelen kişiler benim o kitabı yazdığımı biliyor ama gelmeyenler bilmiyor ve bilemeyecek. Kitabı çıkardıktan sonra hayatıma girmek isteyen insanlar oldu ama ben kabul etmedim.Hayatımın sonuna kadar kimseyi hayatıma almayacaktım. Bu kararım bir insan yüzünden değil ama ben artık yorulmak istemiyordum. Ben Bahar'dan önce kimseyi sevmeyen sevmeyi bilmeyen bir adamdım.Yalan bir gülüşe inandım. O gülüşün içten geldiğini düşünerek kandırdım kendimi. Ama yanılmışım içten bir inanış, içten bir yanma bu. Yaşadığımız hayat adil bir hayat değil... İyi insanlar için çok adaletsiz bir yerdir bu dünya.Sevgiyi hak edenleri ağlatır, hak etmeyenleri ise haddinden fazla güldürür. Bu yüzden sevenler hep iyi insanlar oluyor çünkü her zaman kalpleriyle hareket ediyor ve haksızlık yapmalarına vicdanları izin vermiyor. Kimseyi bilerek üzmez ağlatmazlar. Kendisine iyilik yapmayan insanlara bile iyilik yaparlar. Biz doğru bildiğimiz yolda kaybedersek fazla üzülmeyiz ama onlar bizim gibi seveni kaybettiklerini anlayınca ne kadar üzülecek çok merak ediyorum. Her neyse... Bahardan sonra kimseyi hayatıma almamıştım.Tek başıma yaşıyordum. Sevdiklerimin hayatımda olmaması çok üzmüştü beni. Annemin sıkı sıkı sarılmasını çok özlemiştim. Annemin yanımda durmasını özlemiştim. Çok yorulmuştum. Bu kadar acı çektiğim için hayatı sevmiyordum ve sonuna kadar haklıydım. Hatta bazı gecelerde anneme kavuşmak için dua bile ediyordum. Acı ama yaşamak istemiyordum.Son zamanlarda annemi rüyamda göremiyordum.Neler yapmam gerektiğini söylemiyordu. Çok zorluk çekiyordum. Bir gün evdeki telefon çaldı açtım. Ses Baharın sesiydi. Konuşmaya başladı: "Umut ben İzmir'e teyzemlere tatile geleceğim. Eğer yüzümü görmek istemiyorsan gelmeyeceğim ama yok gelebilirsin diyorsan geleceğim." dedi "Benim için problem yok. Gel Fatma Teyzelere, zaten o da seni özledi.Gel, gör." Dedim. Sonra bir şeyler söylemek için hazırlanırken "Kapatmam lazım hoşça kal." dedim ve telefonu kapattım. Aslında bana yaşattıklarını bir başkasına yaşatsaydı bu kadar sakin karşılanmazdı,bu kadar anlayış görmezdi. Zaten ne geldiyse başıma hep iyi niyetim yüzümden geldi. Aslınca çok korkuyordum. Tekrar görürsem onu, tekrar aynı yalan sözlere, aynı yalan bakışlara inanacaktım. Buna izin vermemem lazımdı ve ben de öyle hareketler yapacaktım. Tekrar salak yerine koyulmak istemiyordum eğer benimle olsa tekrar Kerem'i içinde yaşatmak için olacağını biliyordum. Her şeye hazırlıklıydım.Karnım toktu yalan sözlere, bakışlara. Bahar inan bir kere kalbin varmış gibi davransaydın bu halde olmazdık. Ama bu hale gelmişsek hep senin yüzünden.Mutsuz olmayı hak ediyordun ama sen çok mutlusun.Bir gün vurduğun ekmeği yiyeceksin. Şimdi başkalarının vurduğu ekmeği yiyorsun ama tadı en güzel yerinde boğazında kalacak biliyorum. Ihlamur çiçeği kitabım çok satıldı çok ilgi gördü.Herkes ikinci kitabı bekliyordu haklılardı tabii ki. Bir gün telefon çaldı açtım arayan yayın eviydi. "İkinci kitabı yazmayı düşünmüyor musun? Okurların yeni kitap bekliyor senden." diye konuştu. "Size haber vereceğim." diyerek kapattım telefonu. Yeni kitap yazmayı düşünüyordum ama zamanı aklımda yoktu.Ne zaman yazarım, ne zaman biter hiç bilmiyordum. Bahar yarın İzmir'de olacaktı. Tatildi zaten, bende evden çıkmayı düşünmüyordum. Hem o dışarıya çıkmadığım sürede ikinci kitabıma aklımı verecektim. Okurlarım ikinci kitabı bekliyordu benden Bahar geleli bir hafta olmuştu. Geldiği ilk gün görmüştüm. O ilk gün dışında dışarıya çıkmıyordum. Sadece evin penceresinden onu izliyordum. Ara sıra geceleri balkona çıkıyorum belki rüzgar, kokusunu yukarıya çeker diye. Yine yanılıyordum.