chapter eighteen.

1.7K 111 7
                                    

Geç gelen bölüm için hepinizden özür diliyorum, zaten son bölümlere çok yakınız bunlar kitabımın son demleri. Sadece bir süre uzak kalıp kafa dinlemek istedim, şimdi ise daha iyiyim ve size keyifli bir bölüm ile geldim.

Yazım hataları varsa özür dilerim, kontrol edecek zamanım yok. İyi okumalar <3

                                         

Sonra kendisi yeniden diz çöktü, kutuyu açtı ve yüzündeki hafif utangaç gülümseme ile gözlerini gözlerime dikti.

"Her gün birine evlenme teklifi etmem ben, acemiliğim için özür dilerim. Jeon Jeongguk, bundan sonraki hayatlarımızı birleştirmek istiyorum, her sabaha, istisnasız her sabah seninle uyanmak istiyorum. Evlenir misin benimle?"

Her bir kelimesinde heyecanım artıyordu, son cümle ise tavan yaptırmıştı. Yere çöküp kafamı boynuna gömerek bağırdım.

"Evet! Seninle evlenirim Kim Taehyung!"

                                         

(Üç Ay Sonra, Jeongguk)

Hayatımın belki de en iyi günlerini, yanımda yatan sevgilim, yarın eşim olacak kişinin yanında geçiyordum. Kore'de eşcinsel evlilikleri tanınmadığı için yasal olan bir ülkeye, İspanya'da hayatlarımızı birleştirmeye karar vermiştik. 

Deniz kenarındaki gayet güzel, tatlı bir butik otelde kalıyorduk son beş gündür. Yeminlerimizi yazmıştık, saklamıştık birbirimizden düne kadar. Düğünümüzün kısa provasında okumuştuk ve dünden beri birbirimize utandığımız için zor bakıyorduk. Normalde birbirimizden hiç utanmasak da şu günler zor çıkıyordu sesimiz.

Tanrı; beni sarsacak büyük bir şeyden sonra Taehyung'u bana hediye olarak göndermişti resmen, o yanımdayken mutluydum fazlasıyla. Şu an ise hemen yanımda,o kucağında Hwayoung ile uyurken bana Mona Lisa'yı getirseler dönüp bakmazdım; arkada kalan Akdeniz'in görünen kısmı ile mükemmel bir uyum sağlamışlardı ve bu eşsiz tabloyu almak için ölümsüzlüğü sunsalar, yine de Taehyung'u seçerdim.

Uyandırmam lazımdı onu, bu akşam nikah işlemleri halledilecek ve son gecemizi burada yalnızca ikimiz geçirip ülkemize geri dönecektik.

Yavaş yavaş saçlarıyla oynamaya başladım, bana bol gelen beyaz tişört Hwayoung'a sürtününce gözlerini açıp bana baktı; huysuzlanmasın diye kucağıma alıp uzun bir öpücük bıraktım yanağına.

"Babayı uyandıralım mı bebeğim? Bu gün çook önemli, biliyorsun."

Usulca kafasını salladığında gayet sakince uyandıracağını düşünmüştüm ama yanılmışım, hiç sakin değildi.

"Baba!" 'a' harflerini uzatarak bastığı çığlıktan sonra yüzümü buruşturup başımı Hwayoung'dan biraz uzaklaştırmış, ardından Taehyung'a bakmıştım.

İspanya'ya gelmeden önce perma yaptırdığı saçları iyice kabarmış, tek dirseği üzerinde doğrulmuş ve sağ gözü hala kapalı halde bakıyordu bize.

"Bir şey mi oldu? Gayet iyi görünüyorsunuz, ne oldu?" İçinde bulunduğu panik hali tebessüm etmeme sebep olurken önüne gelen birkaç kıvırcık tutamı geriye attım ve Hwayoung ile ayağa kalktım.

"Hayır, hiçbir şey olmadı. Sadece kızımız bu akşamki düğününe geç kalmanı istememiş. Değil mi meleğim?"

"Evet, geç kalırsın sonra Jeongguk babam üzülür." Hwayoung ile küçüklüğünden beri konuşuyor olmam, daha iki yaşındayken düzgünce konuşmasına sebep olmuştu, doktoru hala Taehyung olduğu için tuhaf karşılamamıştı. Zaten çok konuşan biriydim, Hwayoung da bütün gün yanımda olduğunda bütün gün onunla konuşuyor ve akşama gram enerjim kalmıyordu konuşmaktan ve koşuşturmaktan.

for baby, taegguk.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin