"Mira. "
"Kalksana kızım. "
"Hadi ama, saatlerce uyuyacak mısın?"Brian'ın homurdanmasıyla gözlerimi açmıştım. Hemen başucumda duruyordu. En son hatırladığım anneme duyduğum nefreti dile getirmemle birlikte ağlayarak uyuya kalmıştım.
"Noldu?" diye sordum.
Elini başıma koyarak "İyi misin, uykunu aldın mı?"
"Git başımdan Brian. Hem beni uyandırıp ardından uykunu aldın mı diye soruyorsun." Uyku sersemliğiyle birlikte sinirlenmiştim.
Güldü. İstemsiz biri şekilde ben de güldüm. "Güzellik uykundan uyandırdım diye mi bunlar?"
"Hadi o zaman yarım saate hazırlan çıkacacığız. " diyerek devam etti. Şaşkın bir şekilde yüzüne baktım. "Nereye?"
"Gidince görürsün, acele et?" diyerek odamdan çıkmak için ayağa kalktı.
"Ha bu arada bu geceden sonra yeni bir hayata başlıyoruz, " diyerek göz kırptı. Bunlar Brian'ın süslü sözleriydi. "Umarım yarın güzel bir gün olur. " diyerek gülümsedim.
Brian odadan çıktıktan sonra dolabıma yönelip kıyafet seçmeye başladım. Siyah bluz, üstüne klasik çizgili gömleğimi ve kahverengi bol paça pantolonumu giyip aynada kendime göz kestirdikten sonra masanın üzerindeki telefonumu alıp aşağı indim.
Brian da hazırlanmış mutfakta telefonuyla ilgileniyordu. Beni görünce başını kaldırıp "Hani filmlerde olur ya, kız merdivenden iner erkek gözlerini alamaz ortam büyülenir falan." Cıklayarak kafasını salladı ve güldü.
Rahat giyinmeyi seviyordum ve yakıştığını da düşünüyordum. "Yok canım istemem." diyerek omuz silktim.
"Sen her halinle güzelsin çirkin ördeğim benim." diyerek yanağımdan makas aldı.
Bu lafı üzerine yine kafasına vuracaktım fakat son olan olaylar yüzünden buna cesaret edemiyordum. "Sen de her halinle yakışıklısın Shaggy, " diyerek sırıttım.
"Hadi ama Shaggy'i beğenmiyor musun?"
Konuyu değiştirmek için "Abim nerde?" diye sordum.
"İşi varmış çıktı."
"Ne işi?" Abimin bu saate ne işi olabilirdi. Gecenin bi saatinde ofise gidip çizim mi yapacaktı.
"Söylemedi. Telefon geldi ve çıktı."
"Biz şimdi nereye gidicez, abim de yok. Gecenin bu saatinde dışarı mı çıkacağız? " Saat 1'e geliyordu.
Ben de abin sayılıyorum. "İkiz olduğumuz abin olduğum gerçeğini değiştirmez."
"Bakıyorum neşen yerinde ama rica ediyorum bu gece bana bulaşma."
Gülerek başıyla onayladı.
Brianla ikizdik ve o benden on dakika erken doğmuştu. Her seferinde aklınca bana abilik yapıyordu. Bu pek hoşum gitmese de kendimi şanslı hissediyordum. Birbirimizin kopyasıydık. Kumral saçlar, yeşil gözler, fındık burun ve uzun boy. Anne ve babamız birdi . Abim Henry'le ise sadece babalarımız birdi. Babamın kumral saçlı ve yeşil gözlü olması abim Henry 'e taşıdığı mükemmel bir gendi. İyiki karakterinden almamıştı. Babamın annemi aldatması üzerine annem babamdan ayrıldı ve bize kocaman bir ev satın alıp bir miktar para vermişti. Aklınca kendini rahat ettirmek istiyordu ama her ne olursa olsun bizi bırakmamalıydı. Bu olaylardan sonra ne babam dediğim adamın yüzünü görecek ne de annem dediğim kadınla birlikte yaşayacaktım.
Abim Henry de bizimle aynı kaderi yaşıyordu. Bizden sadece üç yaş büyüktü. Babamın bir başkasıyla hayat yaşıyıp ardından annemle birlikte hiçbir şey olmamış gibi devam etmesi gerçekten çok acımasızcaydı. Abim yaşı ilerleyince her şeyi idrak etmeye başladığında annesine olan nefretini kusup bizi aramaya başlamış. Aslında birbirimizi bulmamız çok zor olmamıştı. Çünkü yıllardır iki site önümüzde oturuyorlarmış. Bu olanlardan sonra onun şokunu atlatmam da çok uzun sürmemişti. Başkalarının yaşadığı hayatın cezasını neden biz çekiyorduk? Henry annesinin yalvarışlarına aldırmadan evi terk etmişti. Ardından annemin bize tuttuğu evde yaşamaya başlamıştık. Yaklaşık dört sene oluyordu. Ve birbirimize o kadar bağlanmıştık ki.