7.Bölüm

981 52 0
                                    

***
İyi okumalar...
***

   Yetenek Kontrolü dersine geçmiştik. Fırtına'yla yaptığımız benim için gösteri, Bayan Elizabeth için facia olan olaydan sonra ders çok sürmeden bitmişti. Teneffüs de olmadığı için çocuklar beni soru yağmuruna tutamamıştı. Yetenek Kontrolü'nde zaten iyi olduğum için bu derse çok çalışmıyordum. Sınıftaki herkesten daha iyiydim. Neden kendimi yoracaktım ki ? Can sıkıntısından insanların düşüncelerine odaklanmaya başladım. Bir süre sonra tanıdık bir zihin hissettiğimde duraksamıştım. Sakin ol. Nefes al, ver, al, ver. Tekrar. OLMUYOR ! Bu kız nasıl kalkandan çıktı ? Müdür yollamış olamaz değil mi ? Niye korkuyorum ben ? İstersem onu rahatlıkla alt edebilirim. Öf, gerginim. Odaklanamıyorum. Hocanın da dikkati bende. Acaba akşam hangi kitaba başlasam ? Yoksa kütüphaneden kitap mı ödünç alsam ?  Tamam. Bu Rüzgardı. Cidden bu kadar aklına takılacağımı düşünmemiştim. Kahkaha atmamak için kendimi sıkıyordum. Müdürün casusluk için yolladığını düşünmüştü ! Dudağımı ısırdım. Acı kahkaha atma isteğimi biraz hafifletirken derse odaklanmaya karar verdim. Yoksa bir kaza çıkacaktı. Tam o anda çalan zil dersin gereksiz olduğunu söylemişti sanki. Yanılıyorsun zilciğim ! Eğer dersime çalışmasaydım şu an ekstradan çalışmak zorunda kalırdım. Yani ders önemli. Anladın mı bakayım ?... Zille mi konuşuyorum ben ? Kafamı düşünceleri zihnimden atmak istercesine sallayıp ayağa kalktım.

Kısa bir molamız vardı. Ardından son ders olan Avcılığa girecektik. Tabanca ve tüfek gibi silahları kullanmayı biliyordum. Defin öğretmişti. Fark ettim de ben bu çocuğu çok özledim. Sürekli aklıma gelip duruyordu. Sadece birkaç saniye içinde başıma toplanmış arkadaşlarıma baktım. "Meraklı Melahatler ! Yine neyi merak ettiniz ?" dedim gülerek. Sara anlamadan bana bakarken diğerleri gülmeye başlamıştı bile. Doğu "Öncelikle Alef Hanım, atınızın niçin bir anda kontrolden çıktığını sorabilir miyiz ?" dedi. Gülerek "Hadi, hadi. Ağaca gidelim de öyle anlatayım herşeyi." dedim. Başlarıyla onaylayıp beklemeden koşmaya başladılar. Ben de peşlerinden giderken normal olsak, yani tüm bu güçlere sahip olmasak karşılaşıp karşılaşmayacağımızı düşünmeden edemedim. Ağaca vardığımda hepsi oturmuş beni bekliyordu. Yerime geçtim. Konuşmaya başlamadan önce biraz düşündüm ve yaşadıklarımı gözümün önünden geçirdim. "Fırtına. Adını Fırtına koydum." dedim. Bana devam etmemi istediklerini belli ederek bakınca baştan başlasam daha iyi olacağını düşündüm. "Onu ben yönlendirmedim. Kendisi bir anda koşmaya başladı. Bu kadarını zaten biliyorsunuz. Sonra ormanın içine daldı. Sanki yolları biliyormuş gibiydi. Bildiği yollardan geçiyormuşçasına rahattı. Korktuğu için veya benzer bir şeyden dolayı değildi bir anda...". Ne diyeceğimi bilemeden onlara baktığımda Melisa "Kontrolden çıkması ?" diyerek bana yardımcı oldu. "Evet. Sonra benimle konuştu. Zihnimden. Düşünce değildi. Yani düşüncelerimi duymuyordu. Ona söylemek istediklerimi duyuyordu. Ne olduğunu bilmiyorum ama sanki aramızda bir bağ var gibi hissettim." deyip sustum. Devamını söyleyemezdim. Gerçi söylenecek bir şey de yoktu. Onlar da konuşmuyordu. Çalan zil bizi bu tuhaf durumdan kurtarırken zile içimden defalarca teşekkür ettim.

Son ders: Avcılık. Ders için ormana girecektik. Önce odalarımıza gidip üstümüzü değiştirmeliydik. Sara'yla odaya çıktık. Ben kıyafetlerimi alıp banyoya geçerken o da kendi kıyafetlerini alıp kapıyı kilitledi. Odada giyinecekti. Banyo kapısını içerden kilitledikten sonra siyah kumaş taytımı ve siyah ince kazağımı giydim. Ayağıma botlarımı, üzerime de kot ceketimi geçirdikten sonra saçımı tepeden at kuyruğu şeklinde toplarken kapıdan seslendim "Sara, giyindin mi ?". Cevap gecikmedi "Evet. Hazırsan çıkalım.". Ben de banyodan çıktıktan sonra birlikte ormanın girişine gittik.

  Çocuklar sınıfın geri kalanıyla bizi bekliyordu. Yanlarına ulaştığımızda Bay Work konuşmaya başladı "Çocuklar, şimdi ormana gireceğiz. Sakın kimse birbirinden ayrılmasın. Gerçi av gereği ayrılacaksınız. O zaman... 6'lı gruplar oluşturun ! Grup içinde kimse birbirinden ayrılmasın. Şimdi gruplara ayrılabilirsiniz. Çabuk olun !". Herkes arkadaşları ile grup olurken biz birbirimize baktık. Birbirimizden başka kimseyi tanımıyorduk. Ya da tanıyor muyduk ? "Doğu, Kuzey, Sara ? Biz beş kişiyiz. Birini daha tanıyor musunuz ?" dedim. Üçü de kafalarını hayır anlamında salladılar. Biz hocaya gitmemiz gerekip gerekmediğini tartışırken biri "Size katılabilir miyim ? Galiba aranızda bir kişi eksik." dedi. Hepimiz ona döndüğümüzde Rüzgar olduğunu fark ettim. Biraz tedirgin gibiydi. Hızlıca bizimkilerin düşüncelerini yokladım. Olumlulardı. "Katılabilirsin tabi ki. Ben Alef. Bunlar da Doğu, Kuzey, Sara ve Melisa." dedim. Onu tanıdığımı belli etmek istememiştim. Onun da isteyeceğini sanmıyordum. Başlarıyla onayladıklarında Rüzgar "Ben Rüzgar. Memnun oldum." dedi. Tam bir şey diyecekken Bay Work konuştu "Herkes toplandıysa gidiyoruz. Hadi !". Herkes gruplar halinde hocanın arkasından ilerlerken biz de hiç konuşmadan onlara ayak uydurduk. İlk kez ava çıkıyordum. İçerilere doğru ilerlediğimizde Bay Work bize gruplar halinde ayrılmamızı söylemiş ve ortadan kaybolmuştu. Daha sonra da herkes kafasına göre bir yöne gitmişti. Şu an Defin'e içimden teşekkür ediyordum. Bana silah kullanmayı ve doğada hayatta kalmayı, avlanmanın püf noktalarını o öğretmişti. Daha önce pratik yapmamış olsam da bilmek işime yarardı. Aslında Defin bana pek çok şey öğretmişti.

  Düşüncelerim gittikçe ona kayarken kendimi topladım. Şu an ava odaklanmalıydım. Kafamı kaldırıp baktığımda fazla ilerlediğimizi fark ettim. Diğerleri neredeydi bilmiyorum ama biz okuldan çok fazla uzaklaşmıştık. Melisa "Biz nereye geldik ?" dedi, sesi titremişti. Belki de daha önce hiç ormana gitmemişti. "Bilmiyorum ama çok ilerlemişiz. Okulun ne tarafta olduğunu kestiremiyorum." dedi Kuzey. Korkuyordu. O da korkuyordu. Kaybolmuş olabilirdik ve bizi bulmaları günler sürerdi. Doğu da tedirgin duruyordu. Yol boyu hiç konuşmamıştı. Sadece Sara ve Rüzgar rahat gözüküyordu. Gerçi Sara her konuda aynı duruyordu. Kız resmen tepkisizdi ! Ama Rüzgar galiba gerçekten çok rahattı. Dikkatimi onlardan çekip etrafa baktım tekrar. Bir şey arıyordum. Hayvan olabilirdi. Ormanın ayırt edici bir özelliği olabilirdi. İstediğim işaret geldi. Yakınlardan bir hışırtı sesi gelmişti. Soldan, hayır, sağdan ! Hızla kafamı sağ tarafa çevirdim. Bütün bedenim yay gibi gerilirken en ufak ses ve harekete dikkat kesildim. Hışırtı sesleri devam ediyordu. Tüfeği kaldırdım ve çalılara doğrulttum. Bir geyik çalıların arasından fırladığında hızımı kullanarak nişan aldım ve ateş ettim. Daha önce de silah kullanmıştım. Babam beni bazen poligona atış yapmaya götürürdü. Yani rahattım. Geyiğin ardından bir tilki fırlamıştı. Ne olduğunu anlayamadan biri ateş etti ve tilki yere düştü. Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde Rüzgar'ı elinde tüfekle görmüştüm. "İyi hamleydi." dedim. Gerçekten iyiydi. "Sanırım iyi bir avdı. Bu arada sen de iyiydin. Ee ? Geri dönüp Bay Work'a avları verelim mi ?" dediğinde çocuklara baktım. Kafalarını sallayarak onayladıklarında sadece Sara tepkisizdi. Ben de aynı çekilde onay verdiğimde hayvanları yanımızdaki torbaya koyup geldiğimiz yönden geri dönmeye başladık. Yolu bulmak zor olmuştu ama nihayet bulmuştuk. İlk toplandığımız alana, güvenli okul sınırları içine vardığımızda sadece bir grup eksikti. Bir süre sonra onlarda geldiğinde Bay Work yeniden ortaya çıkmış ve konuşma yapmıştı. Avlanan hayvanları almış ve tekrar ortadan kaybolmuştu. Son ders de bittiği için kimi odasına çıkmış, kimi arkadaşlarıyla bahçeye yayılmış oturuyordu. Sara kütüphaneye gideceğini söylemişti. Kuzey de onun peşinden gitmişti. Doğu, Rüzgarı da peşine takmış okulun içinde kaybolmuştu. Melisa da yorulduğunu söyleyip odasına gittiğinde ben tek kalmıştım. Bahçede bir tur attıktan sonra odaya çıktım. Yapacağım çok şey vardı. Onları önce zihnimde toplamalı sonra da kağıda aktarmalıydım. Kendimi yatağa attım. Defin'i özlemiştim. Ona sarılmayı, onunla konuşmayı, bana bakmasını, beni görmesini, anlamasını özlemiştim. Bazen hiçbir şey dememe gerek kalmadan beni anlardı. Onu çok özlemiştim. Dayanamayacaktım. Üzerimi değiştirip balkona çıktım. Kanatlarımı açtım ve kendimi aşağı bıraktım. Anında tekrar yükselirken yolu zihnim olmasa da kalbim biliyordu.

Ateş KraliçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin