15. Bölüm

510 26 2
                                    

***
İyi okumalar...
***
Medya: Ateş Sarayı (görüntü değişebilir)

   Saray hakkında anladığım ilk şey fazlasıyla ıssız bir yerde olmasıydı. Bahçesi çok genişti. Etrafında kaç hektarlık olduğunu tahmin edemediğim kadar büyük bir arazi vardı. Eğitim yapmak için çok uygundu. Sarayın bir tarafı iç tarafta bahçe kalacak şekilde kare olarak inşa edilmişti. Orası sanki kullanıcılar için yapılmış gibiydi. Yaklaşık olarak yüz odası vardı. Odaların çoğu iki kişilikti. Bazıları ise üç kişilikti. Sarayın ana bölümünden daha sadeydi. Genel hatlarıyla mavi, yeşil, altın ve beyaz renkler vardı. Aralarda kırmızı da vardı ama diğerlerine oranla çok daha azdı. Her odada yataklar, komodinler, gömme dolaplar ve çalışma masaları, bir de odadan ayrılan bir banyo vardı. Tabi banyo odanın alanına dahil sayılıyordu. Konforlu bir yatılı okula benziyordu.

Ana bölümde -ki bu bölüm çok büyüktü- daha çok altın, turuncu, canlı kırmızı, bordo ve beyaz renkler kullanılmıştı. Duvarlar beyazdı, kabartmalı bazı desenlere sahipti. Önlerinde altından sütunlar vardı. Yerler beyaz ve altın renkli bir mermerdendi. Yerde sert görünmesine rağmen yumuşacık olan bordo halılar vardı. Tavan duvar gibiydi, tek farkı elementlerin sembollerinin altınla tavana işlenmiş olmasıydı. Sadece elementler de yoktu, sanırım bütün yetenekler vardı ve ben bir kısmını bilmiyordum bile.

  Yemek odasında beyaz, altın varaklı bir masa vardı. Normalde altın varağı sevmezdim ama o kadar naif, zarif bir şekilde işlenmişti ki mükemmel duruyordu. Sandalyeler de beyaz ve sadece baş kısmında olan altın varaklı bir modeldi. Minderleri ise bordoydu. Yemek odasında diğer yerlerin aksine sade sayılabilecek çok hafif turuncu bir halı vardı. Etrafta beyaz ve mavi orkideler sıralanmıştı. Çok güzellerdi. Masanın başındaki sandalye diğerlerinden farklı olarak daha çok taht havası veriyordu. Kraliçe'ye ait olduğu belliydi. Duvarlardan biri boydan boya camdı ve karşısındaki ormanı gösteriyordu.

  Kabul odası daha sadeydi. Taht odasının hemen önündeydi ve bir kapıyla ayrılıyorlardı. Taht odasının bilinen girişi burasıydı. Turuncu minderli, koyu ahşaptan koltuklar vardı. Yerdeki halı beyazdı. Duvarlar, tavan ve yerler tabi ki bütün sarayla aynıydı. Bir de her köşede beyaz yuvarlak uzun boylu bir sehpada mor bir orkide vardı. Turuncu koltukların bordo yastıkları vardı. İçeri girildiğinde etraftaki güzel koku dikkat çekiyordu. Ziyaretçiler için hoş ve aldatıcı bir ortamdı.

  Taht odasına koyu renk ahşaptan yapılma oymalı bir kapıdan geçiliyordu. Burada sütunlar yoktu. Duvarlar da tamamen beyaz değildi, aralarda altın detaylar vardı. Kapının tam karşısında taht duruyordu. Oraya uzanan yol uzundu. Yerde parlak kırmızı bir halı vardı. Her iki yanında altın çerçeveli birer su yolu vardı. İçerisinde japon balıkları yüzüyordu. Bu sefer tavanda sadece ateş elementinin işareti vardı. Büyük bir şekilde tam ortaya yerleştirilmiş, onun ortasından da gösterişli bir avize sarkıtılmıştı. Tüm odalarda altın avizeler vardı ama buradaki daha şaşaalıydı. Taht altından yapılmıştı. Sadece oturma yerinde minderi vardı ve rengi doğal bir kırmızıydı. Tahtın sırt kısmında yakutlar, ametistler ve topazlar gömülüydü. Tam tepesinde yakuttan ateş elementinin işareti vardı. Odada sadece bir taht vardı. Bu bile kral olmadığını gösteriyordu.

  Ateş elementi sadece bir hükümdar kabul ediyordu, diğer elementlerin aksine. Gerçi okuduğuma göre onların krallıkları yıkılmıştı.   Yürüyüp tahta oturmak istiyordum ama bunu şimdi yapmamalıydım. Kral ve Kraliçe tahta ilk kez taç giydikleri gün otururlardı. Burada kurallar böyleydi. Ayrıca tam tahtın arkası tamamen camdı. Güneş içeri giriyor tahtı loş bir hale getiriyordu ama giren kişinin önce güneşten gözleri kamaşıyordu. Yani ilk kez gelen birinin dilinin tutulması için herşey düşünülmüştü.

Ateş KraliçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin