Bölüm 27: Canavarlar

1.1K 160 64
                                    

Yaslandığım duvardan duruşumu düzeltip bana doğru gelen Changbin'e bakmaya başladım.

İstikrarlı adımlarla yanıma gelip oturdu. Konuşmaya başlayınca kafamı ona çevirdim.
"Burayı oldukça sevmişe benziyorsun."
Bahsettiği yer nöbet tuttuğumuz binanın tepesi olmalıydı. Burası sessiz ve sakindi, ben sürekli olarak ortadan kaybolmaya başlayınca bunu fark etmişti.
"Şehir çok sessiz."
Bana bakıp kollarını birbirini bağladı ve konuşmaya devam etti.
"Şehirde kimsecikler yok herkes uzun zaman önce öldü."

"Savaşın bu kadar büyük olacağı kimin aklına gelirdi."
Tek kaşını kaldırıp bana bakınca ne dediğimi düşünmeye başladım.
"Dünya'yı bu hale sadece savaş mı getirdi sanıyorsun?"
Şaşkınlıkla ona döndüm.
"Hastalanan sadece insanlar değildi. Hastalık hayvanları da etkiledi."

On yıl içeride kısılı kalmış birisi olarak dış dünya hakkında pek bir bilgim yoktu. Söyledikleri dikkatimi çekmişti.
"Soğuk kanlı hayvanlar saldırganlaşmaya başladığı zaman gerçek bir savaş çıktı. İnsanlar öldü, kalanlar ise bir sığınak bulup kendini oraya kapattı."

Canavarlardan bahsediyordu ama biz dışarıda olduğumuz süre boyunca hiç canavara rastlamamıştık. Kuşlar dışında hiç bir hayvana rastlamamıştık. Bu normal miydi, hayır değildi.
"Ama biz hiç canavar görmedik."

"Kalabalık bölgelerde canavarlar artmaya başladığında askerler şehirlerden kurtarabildikleri kadarını kurtarıp şehri boşalttı, geri kalanlar ise ölüme terk edildi. Bir canavarla karşılaşmadığımız için şanslıyız."

Soğuk kanlı canlılar olarak bildiğim sürüngenler ve omurgasızlardı. Yılanları ve balıkların saldırganlaşmasını anlayabilirdim. Ama herhangi bir canavar kıyametinde hamam böceklerinin veya kırkayakların koca şehirleri talan etmesi bana mantıklı gelmiyordu.

"Saldırganlaşmadan bahsettin?"

Kafasını duvara yaslayıp derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Hastalık hayvanları etkileyici mutasyona gözle görülür bir şekilde arttı. Boyutları büyüdü yavru bir hamam böceği bile insan boyutundan üç kat büyük hale geldi. Kurşun geçirmez kabukları ve keskin kol ve bacakları ortaya çıktı. İnsanları ve sıcak kanlı hayvanları öldürmeye başladılar."

Sanki intikam alıyorlar gibiydi. Şuana kadar gözlerimle görmediğim için kendimi şanslı saymaya başlamıştım. Bir böcek tarafından yenerek ölmek yapılacaklar listemde yoktu açıkçası. Konuşmaya devam etmesiyle birlikte kafamı çevirip dinlemeye devam ettim.

"Kurtulan insanları bir deliğe soktular ve deliğide bir kuyuya attılar. Toplama kampı olarak bahsettiğimiz yerler bir grup çocuğun yemek için kavga ettiği bir oyun parkı gibiydi. Daha sonra kamp saldırıya uğradı. Önce bir kırkayak 15 metrelik beton duvarı aşındırmayı başarınca panik felaketi, felaket ise ölümleri getirdi. Sanırım kamptan geriye bir tek biz kaldık."

Ben sormadan bütün sorularımı teker teker cevaplamıştı. Anlatmak zorunda değildi ama merak ettiğimi biliyordu.

"Teşekkür ederim."

Tek kaşını kaldırıp bana baktı ve konuştu.

"Ne için?"

"Anlattığın için."

Tamam anlamında kafasını sallayıp oturduğu yerden kalktı ve saçlarını karıştırdı. Hava soğumaya ve kararmaya başlamıştı. Bende yerimden kalkıp kapıya doğru ilerleyen Changbin'e katıldım.

Bu canavar saçmalığı her ne kadar inanılmaz gelsede doğru olabilir diye düşünmeden edemedim. Görmüş geçirmiş birinin anlatımı hem inanmamı hemde şaşırmamı sağlamıştı.
En sonunda kendi gözlerimle görmeden bu konuda endişe etmeme kararı aldım.

Merdivenleri seri adımlar ile indik ve akşam yemeğine katıldık. Yeji birkaç dakika sorar gözler ile beni izlemişti. Büyük ihtimalle rengim atmıştı. Bir kırkayağın beton duvarı aşındırması beni yeterince korkutmuştu. Yemek bittiği gibi Kızlar ile bir kenara çekilip canavar meselesini sorgulamaya koydum. Yuna kendi kampının havalandırma borularından solucan saldırısına uğradığını söyleyince tam anlamıyla inanmaya başladım.

Oldukça saldırgan olduklarını söylemişti. Kampından birçok kişi solucanlar tarafından parçalanarak yenen bir kız için zor günler geçirmiş gibi durmuyordu.

"Hiç korkmadın mı yani?"

Yuna bakıp omzunu silkti ve cevap verdi.

"Kampataki askerler dahil her bir çocuk veya genç bencil orospu çocuğunun önde gideniydi. Askerler herhangi bir saldırı durumunda yem olarak bizi kullanırdı. Hepsinin ölmesi üzüleceğim birşey değil."

Tamam, işte bu çok korkunçtu.








Öncelikle bölümün yarısını kendi elleriyle benim söylemem ile yazan, birbirini zorluk ve yazım hatasından sonra başaran en iyi arkım
iqueen00 e çok teşekkür ediyorum. Bunu bir daha yapmayalım çünkü canım çıktı

Bölüm aşırı kısaydı hatta bölüm bile diyemem ama asıl olaylara giriş yapıyoruz janlarım

Burası biraz tanıtım gibiydi.
Size sürpriz oldu ama kitap sanirim devam edecek

Oy sınırı koymuyorum ama siz lütfen oylarını eksik etmeyin ayrıca yorumlarını ve fikirlerinizi bekliyorum

🥰🔥🧡

RISING| SKZ × ITZY (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin