Bölüm 17: Santral

1.5K 211 147
                                    

Ryujin'den

Sabah uyandığımda daha kimse uyanmamıştı.  Saat çok erken olmalıydı çünkü bulunduğumuz hücrenin küçük demir parmaklık olan bir penceresi vardı ve içeriye turuncu ışıklar süzüyordu. Hava daha yeni aydınlanıyordu.

Yattığım yerden yavaşça kalkıp ses çıkarmadan hücreden çıkıp merdivenlerden hızlıca inmiş ve kiler haline getirdiğimiz yerden bir konserve yemek ve kaşık alıp bahçeye çıkmıştım. Midem kazınıyordu ve beklemeye tahammülüm yoktu. Bahçeye çıktığım gibi üstümdeki hurmaya iyice sarınıp kendimi çimlere atmıştım. İçerisi o kadar boğucuydu ki. Suçlulara acımıştım. Ama kısa sürmüştü.

Güneş iyice tepeye çıktığında bitirdiğim konserveyi bir kenara fırlatıp kaşığıda temizleyip yerimden kalkmıştım. Hava o kadar soğuktu ki içim titriyordu ama içeride durmak yerine üşümeyi tercih ederdim.
İçeri girdiğimde Seungmin uykulu gözler ile bana dönmüş ve konuşmuştu.

"Sana günaydın ben uyumaya gidiyorum. Beomgyu nöbeti herkes uyanana kadar üstlendi."

Kafamı sallamış ve hücreye geri dönmüştüm. O soğukta sabaha kadar nasıl durduğunu tahmin etmek bile istemiyordum. Korkutucu olmalıydı.

Yatağıma uzanınca birisi ayaklarımın ucuna oturmuş ve fısıldayarak bana seslenmişti. Gözlerimi açmış ve bakmıştım. Chaeryeong uykulu gözler ile bana bakıyordu.

"Nerdesin sen? Seni göremeyince korktum!"

Hafif sesli bir şekilde beni azarlayınca gülmüş ve cevap vermiştim.
"Erken uyandım karnım açlıktan ağrıyınca bende dışarıda yemek yiyip geri geldim."

Kafasını sallayıp yanımdaki büyük boşluğa uzanmış ve tavanı izlemeye koyulmuştu.
Gözlerim yavaş yavaş kapanınca tekrar uykuma dönmüştüm.

Ama bu sadece birkaç saat sürmüştü. Yuna başımda durmuş;

"KOĞUŞ KALK!"

Diye bağırınca hafif sinir ile kafamı yastığa gömmüş ve bende ona bağırmıştım.
"Tanrıdan kork!"

Bana gülüp beni yataktan çekiştirmiş ve yere düşmemi sağlamıştı. Sırtımın acısıyla yerde kıvranırken Yuna çoktan hücreden tüymüş aşağıdan kahkahalarını duyabiliyordum. Soğuk beton uykumu iyice kaçırırken yattığım yerden kalkıp etrafıma bakınmıştım. Kimsecikler yoktu hepsi aşağıda olmalıydı.

Ben aşağı paytak adımlar ile inince bütün gözler bana dönmüştü herkes hazırlanmıştı. Yerde altı tane sırt çantası vardı. Ben ne olduğunu sorunca Yeji beni cevaplamıştı.

"Yakınlarda eski nükleer santraller varmış. Gidip bakacağız, gelecek misin?"

Yalnız kalmak istemiyordum. Kafamı olumlu anlamda sallayınca Jisu bana kabanımı uzatmış ve silahında elime sıkıştırmıştı.

Jisu, Chaeryeong, Kai, Jeongin, Felix, Soobin ve Seungmin burada kalacaklarını söylemişti. Daha doğrusu Seungmin gece nöbetinden dolayı halâ yorgun olduğu bahanesini öne sürmüş ve digerleride ona katılmıştı. Arabalar Busan'da öldüğü için yürüyecektik ama Yeji yakın olduğunu söyleyince içim rahatlamıştı. Hepimiz sıra sıra tel duvardaki kestikten geçmiş ve önümdeki Chan'ı takip etmeye başlamıştım. Yeji ve Hyunjin yan tarafımda sohbet ederek ilerlerken, Changbi, Minho ve Chan bize liderlik ederek kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Elimdeki silah bileğimi ağrıttığında silahı kabanımın cebine lazım olduğunda kolayca ulaşabileceğim şekilde yerleştirmiş ve ilerlemeye devam etmiştim. Kırsal alanda birkaç dakikalık yürüyüşten sonra önümüze üç tane sıra şeklinde büyük silindir şeklinde bina çıkmıştı. Ama yıkılmış ve dökülmüşlerdi.

RISING| SKZ × ITZY (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin