Bölüm 23: Pay

1K 175 147
                                    

Ryujin'den

Changbin ve Wooyoung bizim arkamızdan kaybolduktan yarım saat sonra tekrar gelmiş ve arabalara dağılmışlardı. Changbin biraz huzursuz görünüyordu. Wooyoung ise onu tanıdığımdan beri yüzünde oluşan o umursamaz maske vardı yine. Geldiğimiz yonün tam tersine ilerlemeye başlamıştık. Açıklık alanlardan geçmiş ve rüzgar güllerini görmüştük. Daha sonra tekrar ağaçlık bir alanda durmuştuk. Arabaları saklayıp ormanın içine ilerlemeye başladık.

Yine aynı şekildeki tepecik ve demir kapının aynısının olduğunu görünce rahat bir nefes vermiştim. Az daha yürürsem çatlayacak haldeydim.
Chan elindeki kağıda göz gezdirmiş hareket sensörü ile açılan üstünde klavyesi olan ekrana bakmıştı. Tuşlara bastıktan sonra kapı tıslayarak açılmış ve ittirmemize gerek kalmamıştı. Çantam omuzlarımdan düşecekken tutmuş ve yer altına doğru uzanan merdivenleri inmeye başlamıştım.
Sensörlü ışıklar ben gelince anında açılmış ve etrafı aydınlatmıştı. Diğer gittiğimiz sığınak ile aynı dizaynda ama derli topluydu. Konserve yemek ve su şişeleri bir duvarda tavana kadar istiflenmişti. Onların yanında büyük bir metal kasa vardı. İçinde ise silah olduğunu düşünüyordum. Youngjo beni es geçip metal kasanın kapağını açmış ve mutluluk ile bakınmıştı. Chan arkamdan onu izlerken konuştu.

"Sizi götürecek adamlar ne istemişti?"

Youngjo kasanın kapağını kapatıp yuvarlak masanın etrafındaki sandalyelerden birine kendini atmıştı.
"Altmış tane silah ve her silaha bir kutu mermi olacak şekilde anlaşmıştık. Teslim edersek bizi karşı tarafa güvenli bir şekilde geçireceklerini söylediler."

Chan kafasını sallayıp sandalyeye oturmuş ve yorulduğunu belli eder gibi konuşmuştu.
"Bugün nasılsa burada kalacağız, gece yatmadan önce sayım yapar paylaşırız."

Youngjo ona kafasını sallayıp geriye doğru iyice yaslandı. Ben kendimi ranzalardan birine atmış ve yanımda kendi kendine konuşan Chaeryeong'u görmezden gelmeye çalışmıştım. Bağırışlar yükselmeye başladığında hızla kafamı kaldırmış ve bakınmaya başlamıştım.

Felix Yunho'nun kafasını koluna sıkıştırmış çekiştirirken bir yandan sırtındaki Yuna onun kolunu bırakması için çekistiriyordu. Daha sonra kavgaya onları ayırmak için Hwanwoong girince Felix onu ittirip konuştu.
"Çekil sen bok böceği"

Şuanda resmen birbirlerini boğuyorlardı. Ama gülmeden edememiştim. Seonghwa kızarmadan başlayan Yunho'yu kurtarmak için Felix'e çok sert olmayan bir yumruk yollamıştı. Felix olduğu yerde sarsılırken Minhi yerde nefes almaya çalışan arkadaşını kaldırmaya gitmişti. Felix kendine gelmeye başladığında Mingi'nin karnına bir tekme atınca herkes kavgaya girmişti. Jisung Jongho'yu devirmeye uğraşırken Hyunjin ise üstündeki Leedo'yu ittirmişti. Chan, Changbin, Minho ve Youngjo sükunet içerisinde onları izlerken karışmamaları daha iyi olabilir diye düşünmüştüm. Çünkü Chan kaslıydı ve kolayca bir iki kisiyi yere devirebilirdi. Minho hızlı olduğu için kavga etmeyen kişilerin birbirlerine düşmesini sağlardı ve bu felaket olurdu. Changbin ise oda kaslıydı kolay kolay birinin yumruğu veya ittirmesi ile devrilecek bir yapısı yoktu.

Youngjo ise, onu bilmiyorum...

Chaeryeong dayanamayıp ağzı yüzü dağılmış olan Jongho ve Jisung ikilisini tatlı dili ile durdurmuştu. Yeonjun, Soobin, Taehyun diğerlerini durdururken Yeji Hyunjin'in yanına gidip konuşmuştu. Dedikelerini az buçuk duymuştum.

"Bana futbol öğretmeden ölürsen mezarına tüküreceğim."

Hyunjin duyduğu gibi yerden fırlayıp Yeji'ye gülümsemişti. Ben orada öylece dururken izlenmeye hissi ile kafami çevirdim. Changbin bana bakarken bende ona bakıyordum. Ama suratını ilk çeviren o olmuştu. Çoğu kişinin yüzü hafif morluklar veya çizikler ile dolu olsada Felix ve Yunho birbirlerini öldürmek istercesine saldırmışlardı. Chaeryeong uğraşmak istemediğini hareketleri ile belli ederken yanıma gelmiş ve nereden bulduğunu bilmediğim uno kartlarını gözümün önüne sermişti.

"Iskambiller gitti şimdide uno mu oynayacağız? Hem nereden buldun ki bunları?"

Bana gülümsemiş ve kartları dağıtırken konuşmuştu.
"Villadayken üst katlarda bir çocuk odası vardı. Oradan dızladım."

Garip fiili ile kahkahamı durduramamıştım. Bana kuralları ve nasıl oynayacağımı anlatırken Yeonjun ve Taehyun'da bize katılmış ve karnımız ağrıyan kadar gülerken oyun oynamıştık. Hayatımda ilk defa bu kadar gülmüş ve eğlenmiştim. Sayım yapılacağı zaman geldiğinde raflardaki konserveler ve sular indirilmiş kişi sayısına göre eşit bir şekilde bölünmüştü. Sıra en kritik noktaya gelmişti. Silahlar

Youngjo Chan'a paylaşmak için öneriler sunuyordu. Ama onların umudu buradaki silahlar ile açıklarını kapatmak ve ellerini kollarını sallayarak gitmekti. Sonuçta bizimde silaha ihtiyacımız vardı. Hararetli bir tartışmanın sonunda elli silah ikiye bölünmüş ve her iki tarafa 25 silah ve birer kutu mermi düşmüştü. Youngjo sıkıntı ile kafasını kaşırken homurdandı.

"Hala açığımız var. Bir şekilde o silahları bulmamız lazım."

Seonghwa arkadaşının omzunu patpatlayıp halledecekleri ile ilgili söylenmeye başlamıştı.
Diğer sığınaklardaki silahlarıda almak istemişti Youngjo ama Chan buna kesinlikle müsaade etmemiş yerlerini ve bilgilerini vermeyeceğini keskin bir dille belirtmişti. Sonuçta ihanet eden taraf onlardı. Pek bilgim olmasada arkadaşlarına bile pek güvenmemen gerektiğini anlamıştım.
Akşam yemeğini yavaş yavaş sohbet muhabbet ile geçirirken herkes yataklarına dağılmıştı. Ben üst kattaki ranzama uzanırken Yeonjun altıma yatmıştı.

~
Genç herkes uyuduğunda yerinden kalkmış ve paylaşılan iki tabancanın mermi kutusundan birkaç mermi alıp cebine atmıştı.
Hareketlenmeye uyanan birkaç gündür arkadaşını gözetleyen genç yavaşça yerinden kalkıp durdurmak istercesine silahların başında bekleyen gencin kolunu tuttu.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen!"

Fısıldarken sessiz olmaya özen gösteriyordu.
Genç yakalanmayın adrenalini ile hızla arkasını dönmüş ve bakmıştı. Rahat bir nefes alıp sinirle sessizce cevap verdi.
"Hazırlık yapıyorum. Yakında bu gruptan ayrılacağım, sende yapsan iyi olur. Çünkü buradayken her gün ölüm ile yüz yüze geliyoruz."

Tuttuğu kolu hayal kırıklığı ile bıraktı genç.
"Bunu arkadaşlarının emeklerinden çalarak mı yapacaksın?! Onlar iyi insanlar ve sen eger onlara zarar vermeye çalışırsan seni karşıma alırım."

Ismini söylemeye dili varmamıştı. Tehdit ile dona kalan genç tekrar cevap verdi.
"Ne dersen de, ben yokum o kızlar ve diğerleri beni o kadar yavaşlatıyorlar ki ölüme ilerliyor gibiyim ve bana engel olmaya çalışırsan bende seni karşıma alırım Yeonjun."

Daha sonra yatağına gidip yatmıştı zaten.

~

Sabah huzurla uyanmış ve hazırlanmaya başlayan Chaeryeong, Yuna ve Yeji'ye yardım etmiştim. Kahvaltımızı yapıp sığınaktan ayrıldığımızda diger grup ile yollarımızda ayrılmıştı. Yani şimdiye kadar ben öyle sanıyordum.

Youngjo ve Chan son konuşmalarını yaparken Yunho elini sallayıp Felix'e laf atmıştı.
"Görüşürüz dostum! Tekrar buluşalım!"

Felix burun kıvırmış ve benim Minho'nun ve Yuna'nın bineceği arabaya binmişti. Homurdandı.

"Bende senden nefret ediyorum."

Yanımdaki Minho'ya dönüp buradan sonra nereye gideceğimizi sormuştum.
Sıradaki durak Yongin'di. Arabaya binmiş ve bu bilgiyi Felix'e iletmiştim. Bana çapkın bir bakış ile oranın Changbin'in doğduğu yer olduğunu söylemişti. Birşey ima etmişti.

Ama salak ben yine anlamamıştım.


















Naberrrr bebeqlerim nasılsıniz
Oy sınırı +60 çünkü yazmaya vaktim olmuyor ve sizide bekletmek istemiyorum sınırı geçince

Herneyse bana shifting ile ilgili detaylı bilgisi olan yazabilir mi kendi kitabımdaki gerçekliğe girmeyi deneyecegimde jxlsxkdbdicbjd fk

Haydi bays

RISING| SKZ × ITZY (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin