Derin bir nefes aldım ve yıllardır içinde yaşadığım küçük dünyama (aslında kaldığım yetimhanenin alt katındaki yemekhaneydi) baktım. Uzun zamandır dışarı çıkmamıştım. Yaklaşık, kıyamet koptuğundan beridir...
Ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum.
Dış dünya ile iletişimim küçük radyo kutusundan hiçbir ses gelmemeye başlaması ile bundan tam sekiz buçuk yıl önce kıyametin ilk safhasının tamamlanmasından sonra kesilmişti.
On yıl gelip geçtiği gibi benimde dışarı çıkma vaktim gelmişti. Yetimhane Şehrin biraz dış kısımlarında kalsada yürümek benim için sorun değildi. Eğer şehirde hala birileri yaşıyorsa onlara ulaşmam gerekliydi. Çünkü daha fazla saklanamazdım.
Yemekhanenin tek sıcak yeri olan hafif nemli kilerde ne yapacağımı düşünüyordum.
Küçük yer yatağımda uzanır şekildeyken çürümeye yüz tutmuş tahta tavana baktım. Duvarlar soyulmaya başlamış ve demir kapının kenarları örümcek ağlarıyla donatılmıştı. Başımım hemen ucunda duran gaz lambasının gazını biraz daha açtım ve etrafı daha çok aydınlatmasını sağladım. Duvarın dibinde duran çantamı aldım ve eşyalarımı içine koydum. Boğazlı kirden kahverengiye dönmüş neredeyse tek sıcak tutan kıyafetim olan kazağı hızlıca üzerime geçirmiştim. Siyah kot pantolonum ise ondan bahsetmek bile istemiyordum. En sonunda müdürenin odasında bulduğum büyük siyah kaban ve botları üzerime geçirmiştim. Üstümdeki herşey çalıntıydı. Kıyafetler bile yemekhanede çalışan ablaların eski unuttukları çöplerdi. Çantamı açmış ve içine siyah deri kapaklı defterimi (yine müdürenin ofisinde bulmuştum) çocukken yanımdan ayıramadığım küçük ayıcığımı koymuş ve ayağa kalkmıştım. Ilk geldiğimde odanın tavanına kadar olan konserve yemek ve su şişelerinden sadece iki tane kalmıştı. Onları da çantama atıp birkaç gün önce yetimhanenin çok amaçlı salonunda bulduğum beyzbol sopasını elime almış ve sıkıca kavramıştım.Şehir kıyametin habercisi olan doğal afetler nedeni ile tahliye edilirken bir talihsizlik sonucu yetimhanede kilitli kalmıştım. Gözlerden ırak bir yetimhane olan bu yere daha başka asker gelmemiş ve bende dışarı çıkmaya cesaret edememiştim.
Birkaç hafta önce yetimhaneyi gezmek için cesaret toplamıştım. Işime yarayacak şeyler bulmuştum ama gördüğüm şeyler hiç iç açıcı değildi.Yetimhane hizmetçilerinin kemiklerini sınıflarda bulmuştum. Onun dışına kimsecikler yoktu koca binada.
Duvarlarda yanık izleri vardı. Herşey kül olup gitmişti. Sanırım askerler içindeki kimseyi umursamayıp ateşe vermişti. Ama ben neredeyse yer altında olduğumdan bunu fark etmemiştim. Çocuktum nasılsa. Kıyametin izlerini silmek isteyenler çareyi ateşte bulmuştu.
Gördüklerim gözlerimin önünden film şeridi gibi geçmişti. En sonunda kendime gelip bulduğum bir iple saçlarımı bağladım.
Demir kapıya ilerlemiş kazağı elime doğru çekerek kapıyı açmıştım. Kapı çok kirli ve örümcek ağı doluydu dokunmak istemiyordum. Gıcırtı sesi tüm binada yankılanmıştı. Toz duman yüzünden birkaç kere öksürmüş ve ilerlemeye başlamıştım. Taş merdivenlerden ana hole çıktığımda elimdeki sopayı daha çok sıkmıştım. Saat kaçtı bilmiyordum. Ama etraf karanlıktı.Kilere tekrar inip gaz lambamı almış ve tekrar yukarı çıkmıştım. Etrafa bakındım. Belki bir şeyler bulurum diye. Çünkü tekrar buraya dönmeyecektim. Derin bir nefes alıp kalın tabanlı botlarım elimde lambam ile çok amaçlı salona yürümeye başlamıştım. Daha kapsamlı bir araştırma yapsam iyi olabilirdi. Malzeme odası kimsenin giremediği ama gizli saklı eşyaların olduğu daracık bir odaydı.
Salon bomboştu. Karanlık ve pis kokuyordu. Önümü göremediğim için duvara elimi koyarak yürümeye başladım. Ama gördüğüm şey ile duraksamıştım. Duvarda bir yazı vardı ama lamba etrafı çok aydınlatmadığı için göremiyordum. Lambanın yağını iyice açıp duvardaki harfleri takip ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RISING| SKZ × ITZY (DÜZENLENİYOR)
FanfictionKıyamet yeni bitti. Yer küre üzerinde neredeyse kimse kalmadı. Hayatta kalanlar ise hala mücadele veriyor. Her zaman bir şeylerle baş etmek için gücümüz vardı. Artık yok. Yeni çağa hoşgeldiniz. ♡#itzy etiketinde 1. sıra (2022/02/28) ♡#yeji etiketind...