"Dediğimi duydun, ondan hoşlanıyorum. Geç de olsa fark ettim bunu, Chaeyoung. Ve ben onu kaybetmek istemiyorum."Chaeyoung, saçlarını karıştırdı. Aslında bekliyordu ama ani bir şekilde söylemesi şok etkisi yaratmıştı. "Anlıyorum abi ama ben ne yapabilirim? Eğer seviyorsan, git söyle. Ne diyebilirim başka?"
Taehyung, Chaeyoung'un elini tuttu. "Bak abiciğim, ben senden sadece bir soruya cevap istiyorum. Yoongi ile aralarında ne var? Bana bu sorunun cevabını verirsen ben kendi işime bakacağım zaten."
Chaeyoung, ofladı. Jisoo özellikle tembihlemişti. Söyleme demişti ona, sürünsün demişti. Şimdi Taehyung'a ne diyecekti? Aralarında bir şey var dese olmazdı, yok dese Jisoo onu keserdi.
"Abi, ben bilmiyorum. Yani Jennie unnie bize pek bir şey anlatmıyor. Bu yüzden kesin bir şey diyemem sana."
Taehyung, kafasını salladı ve Chaeyoung'un ellerini bıraktı. "Peki, Chae. Senin dediğin gibi olsun. Sen demezsen ben öğrenirim o zaman."
Taehyung, Chaeyoung'un yanından uzaklaşırken ofladı. Nasıl öğrenebilirim diye düşünmeye başladı. Yoongi'nin arkadaşlarına sorsa neden sordun deyip sorguya çekerlerdi. Son çare Jennie'ye gidip bizzat sormalıydı. Onu biraz sıkıştırsa kesin söyler diye düşündü. Evet, Jennie'ye sormalıydı.
Bahçede etrafına bakınırken Jennie'nin, Lalisa ile sohbet ettiğini gördü. Telefonunu çıkarıp Jungkook'u aradı. "Jungkook, Lalisa'yı ara ve yanına gelmesini söyle."
"Niye ki?"
Taehyung, göz devirdi. "Sence niye, Jungkook'cuğum? Jennie ile konuşacağım da ondan. Şimdi ben desem imkanı yok gitmez. Sen çağırırsan hemen gelir. Bu yüzden arayıp sevgilini yanına çağırıyorsun. Hadi koçum."
Jungkook, güldü. "Demek ilerleme var. Ben demiştim sana içten içe ondan hoşlanıyorsun diye. Farkında değildin. Yoongi gelince kıskandın ve duyguların ortaya çıktı."
Taehyung, alnını ovuşturdu. "Tamam, Jungkook. Hadi, ara Lalisa'yı."
"Aman be, adam akıllı konuşturmuyorsun."
Taehyung, sırıttı. "Senin adam olmak için biraz daha büyümen lazım. Daha veletsin sen."
Jungkook, telefondan küfür etmeye başladı. Ettiği yaratıcı küfürler karşısında Taehyung, yüzünü buruşturup telefonu kulağından ayırdı. "Bitti mi, küfür etmen?"
"Bitti, bitti. Rahatladım. Neyse, ben arayıp yanıma çağırıyorum Lalisa'yı. Sen de konuş, hallet. Aksi taktirde Jisoo'yu üzerine salarım. Artık sana ne yapar bilemem."
"Ulan, Jungkook ne şerefsiz birisin sen? Tamam, kapat."
Jungkook, güldü ve telefonu kapattı. Bir süre sonra Lalisa, Jennie'ye bir şeyler söylerek yanından kalkıp gittiğinde Taehyung son hızla Jennie'nin yanına gitti.
Oturduğunda elinde duran papatyayı Jennie'nin kulağının arkasına koydu ve samimi olduğunu düşündüğü gülüşünü, Jennie'nin önüne serdi. "Nasılsın bakalım, güzellik?"
Jennie, Taehyung'a baktı şaşkınca. "İyiyim, yakışıklım da sen neden buraya geldin?"
Taehyung, tek kolunu bankın arkasına koydu. "Bilmem, kalbim beni buraya getirdi. Ben de ona uyup geldim. Kalbimin işi hep bunlar yani."
Jennie, bir süre durdu ve sonra gülmeye başladı. Mutluydu, fazlası ile. Taehyung'un son zamanlarda kendisine ilgili davranması onu mutlu ediyordu ama düşündürmüyor da değildi. Eğer kendisini sevmiyorsa neden etrafında dolaşıyordu ki? Bunu anlamıyordu.
"Anladım, peki benimle bir şey mi konuşacaksın? Sen yanıma pek gelmezsin de ondan sordum."
Taehyung, yüzünü düşürdü. Jennie'nin böyle demesi onu üzmüştü. Tekrar gülümsedi. "Artık hep yanındayım. Benden bıkmazsın değil mi?"
Jennie, gülümsedi. "Ben senden hiç bıkmadım ve bıkmayacağım da. Hayatta bıkmayacağım tek insan olabilirsin. Seni sonsuza kadar dinleyebilirim. Çünkü seni çok seviyorum."
Taehyung, Jennie'nin sözünü kesti. "İki bin dokuz yüz seksen iki oldu." deyip gülümsediğinde Jennie yüzüne baktı hayranlık ile.
Biraz daha baktığında bir anda elini kalbine götürdü. Gözlerini Taehyung'un gözlerine çıkardığında gülümsedi. Kalbini işaret etti, gülümserken. "İşte bendeki etkin de bu. Kalbimi hiç olmadığı kadar hızlı attırıyorsun."
Taehyung, gülümsedi ve elini Jennie'nin kalbine koydu. "Her daim burada olmak istiyorum, Jennie. Beni asla buradan çıkarma, olur mu?"
Jennie, kafasını salladı. "Asla, Taehyung. Asla çıkarmam çünkü seni çok seviyorum. İki bin dokuz yüz seksen üç oldu."
Taehyung, güldü. Elini indirdiğinde Jennie'ye bakmaya başladı. Yüzüne uzun uzun baktı. Jennie, eli ile yüzünü kapattı. "Yüzüme neden bu kadar fazla bakıyorsun? Utanıyorum."
Taehyung, sırıtıp gözlerini Jennie'nin yüzünden çekti. Bahçeye bakmaya başladığında bir anda karşıdan gelen basketbol topu ile refleks olarak Jennie'nin başını göğsüne yasladı ve topu engelledi.
Jennie'nin kafasını kaldırdı. "İyi misin?"
Jennie, kafasını salladı. "İyiyim, teşekkür ederim."
Taehyung, gülümsedi. "Rica ederim, güzelim."
Jennie, gülümsedi ve bir anda Taehyung'a yaklaştı. Tereddüt ile yüzüne baktı. Acaba rahatsız olmuş muydu? Pek olmuşa benzemiyordu. Bu yüzden biraz daha yaklaştı ve yanağına küçük bir öpücük kondurdu.
Ayağa kalkarken gülümsedi. "Teşekkür ederim, Taehyung. Seni seviyorum. İki bin dokuz yüz seksen dört oldu."
Yanından uzaklaşırken kalbi dört nala koşan bir Taehyung'u ortada bıraktı.
💙💙💙
bu bölüm çok hoşuma gitti. umarım sizin de gitmiştir.
sizi çok seviyorum, kendinize iyi bakın. 🤍
diğer bölümü bugün atabilirsem atacağım.🤍

ŞİMDİ OKUDUĞUN
i love u 3000
Fanfictionjennie, taehyung'a kendisini sevdiğini 3000 kez söyler. jennie & taehyung.