Şüphe

3K 243 49
                                    



Sabah uyandığımda ilk işim,bahçemize çıkıp Vanilyalarımı koklamaktı.Tabiki hiçbirşeyi tek başıma yapamadığım için bunu da yapamamıştım.Vanilyalarıma doğru giderken,ayağım büyük bir taşa çarpmış,yere yüzüstü düşmüştüm ellerimle engel olmasaydım bebeklerimi kaybedebilirdim.Dizimde büyük bir acı hissedince bağırmaya başlamıştım.

"Majesteleri! Majesteleri!" Ellerimden tutup kaldırmaya çalışan kişi Yuta'ydı.Kaldırmayı başaramamıştı.

Çünkü artık beş aylık hamileydim ve ziyadesiyle kilo almıştım.Evet ikizlere hamile olduğum için karnım bir hayli büyümüştü.Yuta'da ziyadesiyle zayıftı anladığım kadarıyla.O yüzden kaldırmakta zorluk çekiyordu.Lakin asıl neden benim dizlerimdeki ağrıydı.Tıpkı taştan yapılma bir yolda gibiydim.Dizlerim çiçeklerle dolu bahçemizde taşlara çarpmıştı ve bem dayanılmaz bir acı çekiyordum.

Jeonguk'un yokluğunda başıma gelmeyen kalmamıştı.Çünkü bazen inatçılığım tutuyor ve Yuta'ya haber vermeden kendi işimi halletmeye çalışıyordum.Ancak hepsi kötü sonuçlanıyordu.Jeonguk bunu bilseydi eminim çok kızardı.

"Majesteleri kalkın rica ediyorum! Neden beni çağırmadınız?" Demiştim ya bazen inadım tutuyordu.Hamile olduğumdan beri huyum çok değişmişti.Bazen dik başlı olabiliyordum.Beceremeyeceğimi bildiğim halde kendimi ispatlamaya uğraşıyordum.

Jeonguk'un gönderdiği mektubun üzerinden bir ay geçmişti.Mektupta yazdıkları kalbimi okşamıştı.

"Sevgilim...Eşim;
İnan seni orada bırakıp gittiğim günden bu yana,kalbimi de orada seninle bıraktım.Sana olan özlemim bir çığ gibi gün geçtikçe artıyor.

Yanındayken su gibi akan vakit,sensiz durmuş vaziyette.Gözlerini,kıvır kıvır saçlarını ve güzel burnunu ziyadesiyle özledim.Lakin "En çok neremi özledin?" Diye soracak olursan;Eşsiz kokunu özledim,en çok da kiraz dudaklarını...

Bu hasret yakında bitecak sevgilim.Vuslatımız yakındır sabret.Bebeklerimizi ve seni çok seviyorum meleğim.Tanrı sizi korusun.

Ve son bir şey,isteklerin aklımda...
                            Jeon Jeonguk. -

Ne kadar da nazik bir Alfaydı.Onun herşeyini özlemiştim.Ona deli gibi bağlıydım.Benim hissedip kağıda dökemediklerimi,o bana yazmıştı.Demek oluyor ki ikimiz de aynı hisleri taşıyorduk.Kavuşacağımız günün yakın olduğunu söylemişti ancak bir tarih belirtmemişti.

Onun yokluğunda odamdan pek çıkmıyor doğru düzgün kimseyle konuşmuyordum.Yalnızca kahvaltı ve akşam yemeği gibi  fasıllara katılıyordum.Ancak daha sonrasında odama çekiliyor,biricik eşimin giysilerini koklayıp hasret gideriyordum.Çok özlediğim zamanlarda da tıpkı eşim gibi kokan vanilya bahçesine gidiyordum.

Babam ve annemin bu duruma canlarının sıkıldğının farkındaydım,lakin bana karşı çok anlayışlı davranıyorlardı.Onlara bu anlayışından dolayı minnettardım.Bazen yemeğe inemediğim zaman bile odama yemek yolluyorlardı

Yatağımda öylece uzanıp düşünürken,kapım tıklatıldı. "Majesteleri ?"  Gelenler Ten ve Hyunjin'di. "Gelebilir miyiz?" Gülümsedim "Elbette lütfen gelin ve artık bana majesteleri demeyin utanıyorum" ikisi de yanıma oturup "Ama siz artık baş alfamızın eşisiniz,bu durumda majesteleri oluyorsunuz" Evet öyleydi ama utanıyordum yine de elimde değildi işte .

"Hakkınız var lakin utanılacak bir şey işte.Bir hizmetçiyken baş omega olmak tuhaf hessettiriyor" Bir tanesi elini omzuma koydu "Anlıyorum ancak alışmalısınız ,artık bir prensessiniz aynı zamanda" Başımı yukarı kaldırıp daldım.Prenses ne güzel bir kelimeydi.Bunu hep duyuyordum.Hayranlıkla bahsediyorlardı. Beni görürlerse halâ hayranlıkla bahsederlermiydi.

 Sound Of Him (TaeKook) TRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin