Koştu Luhan, belki kurtarırdı Sehun'u. Bağırır, kırar, dökerdi. Kendini rahatlatırdı. Ama işe yaramazdı. Eğer Sehun'a bir şey olursa... Luhan ölürdü.
***
Neredeyse beş saattir hastanedeydiler. Hava çoktan aydınlanmıştı. Sehun hakkında en ufak bir bilgi bile yoktu.
Bir odanın önünde bekliyorlardı ama Luhan bu odanın içinde Sehun'un olduğuna bile emin değildi. Sürekli kendi kendine fısıldıyor, bağırıyor, ağlıyor ve sonunda bir köşede uyuya kalıyordu.
Düşündü Luhan, 'Eğer şimdiden böyleysem eğer Sehun'a bir şey olursa ne yaparım ben?'
Sonra bu düşünceyi unutmak için kafasını iki yana salladı ve ayağa kalktı. Hastanenin içi aydınlıktı. Hayır hiç olmayacağı kadar aydınlık. Koridor boştu, sadece Kai, Kyungsoo ve Dr.Byun vardı.
Luhan ileriye doğru yürümeye başladı. Koridor ince ve uzundu. En sonda ki duvardan içeriye güneş ışığı giriyordu.
Cam kenarına geldiğinde ellerini iki yana açarak duavara yasladı.
Güneşe bakarak:
"Sehun? Beni duyuyor musun? Duyuyorsun tabii seni aptal." Elleri yavaşca kaydı ve kafasını eğdi.
"U-uyuyor musun? Aç mısın? B-ben özür dilerim. Hepsi benim suçum değil mi? Seni dinlemedim. Belki bir açıklaman vardı. B-belki o-o seni habersiz öptü? Sehun-ah! Uyan. Uyan. Sen olmazsan ben koca bir boşluğum. O boşluğu yok edemem. Dolduramamda. Sen kaldın hayatımda sadece. Yalnızım. Sen sakın kuşlara uyma tamam mı? Sende onlar gibi uçma. Sen gidersen bende giderim. Sehun... Erken. Daha erken... G-gidemezsin..."
Luhan bunları söylerken hava kararmış, olmadığı kadar kararmış. Bulutlar bir savaşa hazırlanıyor gibi zırhlarını giymiş, yağmur taneciklerini hazırlıyordu.
İlk yağmur tanesi düştüğünde...
Luhan göz yaşlarını bıraktı..
***
[Sehun]
'Gök gürültüsü?' Sehun gözlerini gök gürültüsü ile açmıştı. Bulutların beyazı olmadığı kadar beyaz, grisi olmadığı kadar siyah...
'B-bana ne oldu?'
'Y-yardım edin!'
'Luhan?'
Sehun aniden gözlerini tekrar kapattı. Hissediyordu. Bu, bu Luhan'ın sesiydi. Ama zihninde yankılanıyordu.
" Sen sakın kuşlara uyma tamam mı? Sende onlar gibi uçma. Sen gidersen bende giderim. Sehun... Erken. Daha erken... G-gidemezsin..."
O zaman anladı Sehun... Gidemezdi. Bırakamazdı Luhan'ı. Gitmek istesede gidemezdi. Luhan'ı seviyordu. Anlatamayacağı kadar fazla seviyordu. O an sessizce fısıldadı.
"Gitmeyeceğim Luhan. Sen söyle yeter ki... Gidemem, bırakamam seni. En büyük ortak noktamızı biliyor musun Luhan?"
Gülümsedi. Evet tek başınaydı, odada tek başına konuşuyordu ama biliyordu. Luhan'ın onu hissettiğini biliyordu.
"İkimizde birbirimize aşık değiliz... Biz, beraber yaşayacağımız hayallerimize aşığız..."
***
Luhan başını kaldırdı ve tekrar açan güneşe baktı. Gülümsedi. Hızla arkasına döndü ve koştu. Sehun'un odasına koştu.
Koridor o yokken biraz daha dolmuştu.
"Uyandı!"
Kai'ın önünde durdu ve bağırdı.
"Sehun uyandı!"
Herkes ona deliymiş gibi baksada Luhan onları fazla takmayarak Sehun'un odasına daldı. Dr.Byun izin vermiyordu ve bu yüzden o odaya girememişti.
Şimdi hayatının kaderi karşısında ona bakıyordu.
***
Sehun tekrar açan güneşe gülümsedi. Ve kafasını kapı tarafına çevirdi. Luhan'ın sesini duyduğunda gözlerinden bir yaş aktı. Mutluydu. Ve mutlu olacaktı. Sadece Luhan olacaktı bundan sonra hayatında. Luhan, Sehun'u affetmese bile koşacaktı peşinden. Tekrar aşık olacaktı. Evet belki Chanyeol onun kafasını karıştırmış olsa bile, o Luhan'ı sevecekti.
Kapı açıldı ve karşısında Luhan'ı gördü. Göz göze geldiklerinde, içlerinden bir şey daha eksildi. İkiside aynı anda:
"Özür dilerim."
"Özür dilerim."
Luhan kıkırdadı ve Sehun'un yanına yaklaştı. Yüzüne bakamıyordu. Eline baktı ve tuttu. Sanki bir daha hiç bırakmayacakmış gibi. Sanki artık sadece onu görecekmiş gibi...
"Hun... Özür dilerim. Beni affetmeye bilirsin ama özür dilerim."
"Luhan, asıl ben özür dilerim. Seni üzdüğüm için. Senin özür dilemeni gerektirecek bir şey yok ortada. Lütfen affet beni."
Luhan hiç bir şey demeden Sehun'un dudaklarına eğildi. Dudakları kazadan dolayı şişmiş, kanadığı için ufak tefek yaralar vardı. Ama bu Sehun'un dudaklarının tadını değiştirmemişti.
Öpüşmeleri yavaşca hızlanmış ve araya dilleri girmişti. Sehun Luhan'ın alt dudağını emiyor, Luhan ise Sehun'un üst dudağını emiyordu.
"Öhö öhö öhö."
Arkadan gelen öksürük-sahte- onları ayırmıştı. Luhan arkasına döndü ve Dr.Byun'u gördü. Arkasında sırıtan Kai ve Soo gerçekten sinir bozucuydu.
"Luhan fazla hızlısın bence. Daha tehlikeyi atlatmadı. Dinlenmesi lazım. Kafası ve bacakları büyük hasar görmüş. Ama iyileşecek. Hatta eskisinden bile iyi olacak. Ama biraz yavaş ol tamam mı?"
Herkes kıkırdadı ve doktor Luhan'a biraz daha kalıp çıkmasını söyledi. Sehun'un kontrollerini yaptı ve odadan çıktı. Odada yine tek kaldıklarında Luhan eğildi ve tekrar Sehun'un dudaklarını öpmeye başladı.
Sehun dudaklardan biraz ayrılarak konuşmaya başladı. Ama hala dudakları Luhan'ın dudakları üzerindeydi, gözleride buna dahil.
"Luhan..."
"Hm?"
Luhan geri çekilerek Sehun'un yüzünü iki eli arasına aldı.
"B-ben Chanyeol'u isteyerek öpmedim-"
"Şşh, bunları konuşmayacağız tamam mı? Yeni bir sayfa. Bembeyaz bir sayfa."
Sehun kafasını salladı ve tekrar o şeker tadındaki dudakları öpmeye başladı.
"Luhan..."
"Sehun sabrımı mı deniyorsun? Hastasın diye sana iyi davranmamı bekleme ve hemen öp beni!"
"Luhan? Evlenir miyiz?"
"Ha?"
***
Finale az bölümler kaldı arkadaşlar. Imm.. eğer beğendiyseniz bu bölümü lütfen oy verin. Bakın yorum istemiyorum artık. :( Kimse yorum yapmıyor zaten... Ama lütfen oy verin.
Bir de bir şey daha söyleyeceğim. Ben bu sene Teog sınavına hazırlandığım için fazla iyi yazamıyorum. Ama Teog bittikten sonra bir KAİSOO fici yazmayı düşünüyorum.
Konusundan bahsedersem...
Amerika'da geçecek olan bir fic... Çok detay vermek istemiyorum. Eğer böyle bir şey yazarsam okursunuz değil mi? Yorum yazmak istemiyorsanız görüşünüzü oy vererek gösterebilirsiniz!
Şimdiden teşekkürler ^-^