Ofise geri döndüğümüzde dilim tutulmuştu konuşamıyordum. Sehun'la tekrardan karşılaşmak... Kader mi desem? Şans mı? Hayatımın kurtaran ama sonra mahveden adam yeni Ceo'muzdu.
***
"Çocuklar, akşam Bay Oh'un gelişini kutlayacağız bu yüzden hazır olsanız iyi olur. Başkan özellikle sizin katılmanızı istiyor. Aynı yaşlarda olduğunuz için sorun çıkmayacaktır."
Sekreter bunları söyledikten sonra kapıdan çıktı ve arkasında şaşkın üç göz bıraktı. Herkes ne yapacağımızı düşünürken aklıma bir fikir geldi.
"Hey! Buraya bakın." Ardından bana dönen iki çift göz. "Dediklerimi dikkatle dinleyin tamam mı?" Bunlar herşeyi neden birlikte yapıyor? Ah, konumuz bu değil. "Şimdi, Sehun burada ve kaçınılmaz sonu hepimiz biliyoruz." Elimi göğsümde birleştirip odada yürümeye başladım. "Bu yüzden ondan bir intikam almak istiyorum."
"Ha?!" "Ha?!" İkiside aynı şeyleri söylerken ayağa kalmışlardı. Soo yanıma gelip;
"Nasıl bir intikam? Bu işin içinde bizde olacak mıyız?" "Sen değil ama Jongin olacak."
Jonginde durduğu yerden ayrılıp yanıma geldi. "Nasıl ben olacağım? Ne yapacağız?"
"Biraz saçma gelecek ama oturun ve dediklerimi bölmeden dinleyin."
İkiside yerine geçti ve beni dinlemeye başladı. Oyun bundan sonra başlıyordu. Göreceğiz Bay Oh. Kazanan kimmiş.
***
[Sehun]
Bugün ilk iş günümdü. Pekte hoşnut değildim burada çalışmaktan. Ama mecburdum, ailemin soyunu devam ettirmem gerekiyordu.
Arabadan inip şirkete giriş yaptığımda tüm gözler her zaman ki gibi üzerimdeydi. Binaya giriş yaptığımdan beri kadın erkek demeden herkes fısıldaşıyordu. Onları dinleyip egomu yükselttikten sonra amcamın yanına gittim.
"Amca!"
"Oh... Benim küçük yeğenim gelmiş!"
Sıkıca sarıldıktan sonra şirket hakkında biraz daha bilgi verdi. Hepsini ezberlemiştim. Hangi katta nelerin bulunduğu, bölmelerin kodlaması, şifreler, sekreterlerin isimleri...
***
Çalışanlarla selamlaşırken gözüme takılan üç kişi oldu. Sıra onlara doğru gelirken ayrıldılar. Fazla umursamadım. Sonuçta bu akşam ki partide hepsiyle tekrardan tanışacaktım. Elimden kaçamazsınız sizi küçükler!
Akşam saatlerine doğru eve yol aldım. Yeni evim iki katlıydı ama küçüktü. Villaya benziyordu ama değildi. Anlarsınız ya, diğer evde fazlasıyla yalnız hissediyordum bu yüzden taşındım. O ev... üç günlük aşkımı aklıma getiriyordu. Luhan... adını söyleyince bile tüylerim diken diken oluyordu. Acaba şimdi ne yapıyordur? Merak ettiğimden değil. Sadece...sadece... ah tamam merak ediyorum. Küçük burnunu, çilek kokan saçlarını, kırmızı dudaklarını, bir şeyi anlamayacınca gözlerini kırpıştırmasını... Özledim galiba. Üç gün, kısacık üç günde beni nasıl bu kadar etkileyebilmişti? O'nu evden kovduğumda ilk birkaç ay çok yalnız hissetmiştim sonra alıştım. Bir sürü insanla yattım, bir sürü insanı öptüm ama o'nu öptüğüm gibi hissetmedim. Hissedemedim.
***
Kısa bir duş aldıktan sonra saçıma şekil verip banyodan çıktım. Şimdi gelmiştik en sevdiğim bölüme. Giyinmek! Güzel giyinmek!