Eve ayağımı bastığımda önüme çıkan adamla irkildim. Bana ve Sehun'a bakarak bir şeyler diyordu. Ama ben dinleyecek kadar boş değildim.
Sehun beni salona oturup beklememi istedi. Ev oldukça büyüktü. Bembeyaz bir salon, büyük L şeklinde koltuklar, amerikan mutfak.. Tabii ki de oturacak değildim. Hemen yukarı çıktım ve evinde kalacağım adamın odasını (tahminimce) gezmeye başladım. Odası ev aksine siyahlarla döşenmişti. Büyük bir yatak vardı platforumun üstünde. Tam ortadaydı yatak. Biraz daha yürüyüp odanın içinde ki kitaplığa ilerledim. Beyaz çerçeveler içinde bir sürü fotoğrafı vardı tek tek bakmaya başladım.
Salıncakta sallanan Sehun, bisiklete binen Sehun, ağlayan Sehun... Bunların içinden ilgimi sadece yeni çekilmiş fotoğrafı çekti. Gülmüyordu, eskisi gibi cenneti andırmıyordu o gülüşü. Daha bir buruk bir tebessümü vardı. Çerçeveyi elime aldığımda içinden bir kağıdın düştüğünü gördüm, eğilip aldım ve yazanı okudum.
'Aşk terk edince değil, vazgeçince biter.' -Park
Bu neydi? Sevgilisi vardı ve yalnızım mı diyordu? Oh.. bu kadarı fazlaydı iki kişiyi aynı anda mı götürüyordu? Soyadı Park'tı erkekte olabilirdi kızda.
Aniden kapı açıldı ve elimde ki çerçevenin yere düşüp parçalanmasına sebep oldu.
-"Ne yapıyorsun burda?!" Konuşmama izin vermeden devam etti.
-"Dur tahmin edeyim, evi dolaşmak için yukarı çıktın sonra karşına bu oda çıktı. Sende girdin ve yanlışlıkla odamı karıştırdın değil mi?" Niye bu kadar aşağlayıcı konuşmak zorundaydı ki? Hem eve kendisi davet ediyor. Sonrada beni azarlıyordu. Hemde bugünün onun en kötü günü olduğunu bile bile.
-"Aşağlayıcı konuşman bittiyse odamı öğrenmek istiyorum. Tabii hala burada kalmama izin verirsen." Oh Sehun benim kişiliğimi çözmen zor olacak. Ve sonra bana bağlanacaksın.
***
Odama girip yatağa uzandım. Otel odası gibi bir yerdi. Kahverengi ve beyaz renklerle döşenmişti. Loş sarı bir ışıkla ayndınlatılmıştı. Ama en sevdiğimde yatağımın büyük ve konforlu olmasıydı. Odamda kendi banyom bile vardı!
Hiç vakit kaybetmeden duşa girdim. Biraz oyalandıktan sonra tekrar yatağa uzandım. Müzik dinleyerek uyumaya çalıştım. Ama uyuyamıyordum, babam aklıma geliyordu. Anılarımız. Ne kadar sevmesem bile sonuçta beni aç bırakmıyordu ve bana yatacak sıcak bir yatak veriyordu. Işıklar kapalı olduğu için ay ışığı odama giriyordu. En sevdiğim şey ay ışığı altına oturup düşünmekti.
Yataktan kalkıp ışığın en fazla vurduğu duvara yaslanıp kendimi aşağı kaydırdım, yüzümüde bacaklarıma yerleştirip ellerimle dizlerimi kavrayıp ağlamaya başladım. Hayatımın ne kadar saçma olduğunu düşündüm. Fazlasıyla yorulduğumu. Terk eden mi daha hatalıydı yoksa terk edilmeye alışıp ses çıkarmayan mı?
***
Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. En son bir köşede ağlarken ne zaman buraya gelmiştim? Belkide hatırlamıyorumdur. Tatlı uyku sersemliğimi çalınan kapı bozdu. İçeri gelmesini söylediğimde gözlerim iki katı kadar açılmıştı.
[SEHUN]
Dün ondan özür dilemek için odasına gittiğimde duvarın bir kenarına sinmiş uyumuştu. Böyle davranırsa kısa sürede ona vurulacağım sanırım. Onu kaldırıp yatağına yatırdım. Odasından çıkarken aklımda tek bir şey vardı, sabah ona çok güzel bir kahvaltı hazırlamak.
Sabahın erken saatlerimde kurduğum alarmla uyandım. Luhan için erken kalkıp ona kahvaltı hazırlayacaktım. Bugün bende okula gitmeyip biraz evde takılacaktım. Evde ki uşağı yollayıp en az beş gün gelmemesini söyledim. Hızla duştan çıkıp tüm ıslaklığımla (!) kahvaltı hazırlamaya başladım. Acemi olduğum bir yumurtayı üç kez yakışımdan belli oluyordu. Ama sonunda bir şaheser çıktı ortaya. Omlet, portakal suyu, çilekler.. Ve dahası. Hepsini bir tepsiye yerleştirip Luhan'ın odasına yol aldım. İçeri girdiğimde bir adet tüm tatlılığıyla bana bakan çocukla karşılaştım. Gözleri ilk önce gözlerime sonrada kahvaltı tepsisine indi. Aniden yataktan kalkıp yanıma geldi.