DİKKAT 2
Eksik bölümler olacak anlamadığınız yeri sorarsanız yardımcı olurum
2> ejderha şansı
*
Yeniliklerin hayatıma girmeyi çok uzun süre önce bıraktığını sanıyordum. En azından çoğu beklentimden kurtulmayı da başarmıştım, hayattaki tek dileğim kardeşimin iyileşmesi olmuştu. Ya da en azından benden önce ölmesi, böylece gelmemi beklerken aç bir şekilde hayata gözlerini kapatmazdı. Tanrım... O henüz çok küçüktü, böyle bir işkenceyi hiç hak etmemişti. Dünyaya en zayıf ırklardan biri olarak gelmemiz bizim suçumuz değildi fakat herkesin bir güç yarışı içinde olması kesinlikle onların suçuydu.
"Yaşayan her canlı gibi senin de kirpiklerin titriyor, uyandığını biliyorum."
Yalnızca nefes alırken çıkardığım kısık hırıltıları duyduğum sessizlikte onun kalın sesini algılamak gözlerimi korkuyla açmama, sıçramama ve tutulan kaslarımın el verdiği hızla doğrulmak istememe neden olmuştu.
En son ne zaman bir yatakta uyandığımı hatırlayamaz halde yaşıyordum. Şanslıysam yattığım zemin yumuşak olurdu fakat çoğu zaman sert olmasına da alışıktım, artık bu sertlik sırtımı ağrıtmıyor ve uyanmama neden olmuyordu. Yine de, altımda hareket eden şeyin bir yatak olduğunun daha yeni uyanırken bile farkındaydım.
Kalkma çabam tam olarak olmasa da başarısızlıkla sonuçlanmış gibiydi, dudaklarımdan bir yakarış, bir inleme kaçarken dişlerimi etime sertçe bastırdım. Işık gözlerimi yakacak kadar parlak değil, loştu. Tıpkı girişte olduğu gibi o tatlı koku buradan da alınabiliyordu ve ilk fark ettiğim şey bu büyük, etrafından tüller sarkan yatağın karşısında havaya küller saçarak yanan bir şömine olduğuydu. Parmaklarım bilinmezliğin içine düşme korkusu ile göğsümden belime toplanan örtüye saplandı, dizlerim kalkıp kaçma dürtüsüyle hafifçe kıvrılmıştı.
Kont üzerinde hala aynı gömlekle duruyordu, havadaki gölgeler yeleğinin yokluğunda karnındaki kıvrımlara toplanmıştı. Yüzünde okunamayan, düz bir ifade vardı ve gözlerindeki alev parçaları da en az şömine kadar parlaktı. Boynunu hafifçe kıvırdı, çenesi aşağı doğru eğildi ve boynuzlarından birinin ucundaki beyazlıktan kör edici bir ışık demeti sekti. "Nerede olduğunu biliyor musun?" diye sordu ilgili çıkan sesi ile. Sanıyorum ki içinde bulunduğum durumu çözmeye çalışıyordu fakat ne düşündüğüm ve ne düşünmem gerektiği hakkında benim de çok fikrim olduğu söylenemezdi.
"Lordum..." Adamın adını bilmiyordum ama bilsem bile ağzıma almaya cesaret edemezdim. Bir elimden neredeyse vazgeçebiliyor olsam da dilim kaybetmeye hazır olduğum bir şey değildi.
"Sehun." Adım dudaklarından herkese iletilmesi gereken bir kraliyet emri gibi çıktı. Sırtını yaslandığı duvardan ayırıp bana doğru bir adım attı. Bedenim tüm sinir uçlarıma kadar uyarıldığında o köşeye sıkışma dürtüm aniden uyanıvermişti, bacaklarımdan biri yana kayarak yataktan aşağı ve örtüden dışarı sarktı. Yumuşak kumaş kırışırken havanın tenime çarpması ile bakışlarım aşağı, çıplak bacağıma kaydı. Çok geçmeden, tüm üst gövdemin de çıplak olduğunu fark ettim. Sırtım, göğsüm, karnım ve kollarım... Bedenimdeki tüm morluklar, kesikler ve izini sonsuza kadar taşıyacakmışım gibi görünen tüm eski yaralarım gözler önündeydi. Çoktan görülmüş olmayı düşünemeden önce parmaklarım kumaşı bıraktı ve kollarım kapatmak istercesine gövdeme sarıldı.
"Ne... N-neden?"
Uzun boyu ve geniş cüssesi önümden geçip yanımda sabitlendi, yatak ağırlığı ile sallandığında nefesimi tutup gözlerimi kırptım. "Çok şanslısın. Bir insanın bu kadar şanslı olabileceğini bilmezdim." Ellerini uzattığında bacağımı tekrar örtünün altına çekmek için hareket ettirdim ama parmakları bileğime bir kelepçe gibi dolandı, kesiklerle kaplı ayağım saniyeler sonra kaliteli görünen kumaşla kaplı dizlerinin üzerindeydi. O bir vampirdi ve kurumuş kanla kaplı ayağım kucağında duruyordu. "Ve aynı zamanda bu kadar şanssız." Pürüzlü parmak ucu yaralarımdan birine dokunduğunda yüzüm kasıldı, dudaklarımı sıkıca birbirine bastırıp yanağımın içini dişledim. Beni bırakmasını söylemek istesem de ses tonu ağzımı açmamı engelliyordu. Hayatın her koşulunda yaşamak için tırnaklarımı dünyaya saplayan ben, onun karşısında titrememi bastıramıyordum.