"Ne yaptın sen, nefret ediyorum senden, ne yaptın onlara, söyle." diyordum, Bir taraftan da yakasından sımsıkı tutuyordum.
Elleriyle saçlarıma dokundu "yapmam gerekeni yaptım, bu iş artık çok uzadı, her şeyi anlatmaları gerek"
"Evet her şeyi anlatmaları gerek ve senin gibi bir aptal yüzünden anlatmadanda ölecekler. Hepsi senin yüzünden, nefret ediyorum senden" diyerek onu ittirdim. Koşar adımlarla evden çıkarak arabaya ilerledim.
Arkamdan ayak seslerinin geldiğini duyabiliyordum. Şoför koltuğuna oturduğumda Poyraz da yanıma oturdu. Esin ve silvada. Ona sert bir bakış atarak in arabadan dedim, ama niyeti yok gibiydi, benim de vakit kaybetmeye.
Hızla arabayı çevirerek yol almaya başladım, "nerede onlar" dedim, sinirli bir şekilde.
"Bilmiyorum seni takip ettik, sen evden çıkınca tekrar senin ardına düştüm ben. Avar onların yanına gitti" dedi.
"Avar öyle mi? ona mı teslim ettin onları. sana şu anda tek bir şey söylüyorum, bakalım bu vicdan azabının altından nasıl kalkacaksın" diyerek, konuşmama son verdim.
Elimden geldiği kadar hızlı kullanıyordum. Ben araba kullanırken silvan'ın bir şeyler anlattığı belliydi, sanırım dinlediğimiz konuların hepsini anlatıyordu.
Bir süre sonra poyraz'ın kafasını iki elinin arasında gördüm, ama nafile artık çok geçti. Onun yüzünden babam ölecekti. Peki ben bu acıyla ne yapardım, bilmiyorum.
Eve geldiğimizde hızlı bir şekilde arabadan indim, koşar adımlarla eve geldim, ama kimse yoktu.Çığlık atıyor Baba diyordum devamlı olarak, ama yoktu, babam gitmişdi. Hayatım boyunca bir babam olmamıştı.
Baba ne demekti onu bile bilmiyordum, ama hayatıma giren bu adama ben ısınmıştım, kötü de olsa, güç için hatalar da yapsa, o adam benim babamdı.
Evden çıktığımda, Poyraz dizlerinin üzerine çökmüş, kumun üstünde öylece duruyordu. Ona yaklaşarak karşısına geçtim "bul onları bana, eğer bulmazsan bir ömür boyu ellerim yakanda olur. Sana yemin ediyorum hayatında yaptığın en büyük hata yapmış olursun, babamın bana getir" Diyerek, kendimi yere bıraktım.
Poyraz ayağa kalkarken yanımdan uzaklaştı, o kadar çok gözyaşı döküyordum ki gözlerimin kızardığını hissedebiliyordum. Görüş alanım daralmıştı, sanki kulaklarım sağır olmuştu, ne görüyor, ne duyabiliyordum.
Esin bir taraftan, silva bir taraftan beni toparlamaya çalışıyordu, ama bunun imkanı yoktu. İçimde sanki bir şeyler yok oluyordu yavaş yavaş.
Birkaç dakika sonra Poyraz geldi "Yankı, yankı'ya gidiyoruz, bize yardım edecek" dedi.
Arabaya bindik ama bu sefer arka koltuğa oturdum. Araba kullanamayacak kadar bitkindim.
Ne kadar süre geçti, ne kadar zamanda oraya gittik bilmiyorum. Yankı'nın atölyesine gittiğimizde bizi kapıda karşıladı. Yaklaşık 10 dakika sonra yerini bulmuştu. Tekrar yola koyulduk.Poyraz elinden geldiğince hızlı kullanıyordu ama benim umrumda bile değildi, kendi babasını ve benim babamı ölüme atmış. İnsanların gerçeği öğrenme delillerini ortadan kaldırmıştı.
Poyraz kendi elleriyle vermişti ve onlardan sonra sıradaki hedef de bizdik. Neden bana güvenmemişti, ondan sadece zaman istemiştim, biraz zaman.
Kendimi bu düşüncelere kaptırmışken araba birden durdu. Dördümüz birden arabadan inerek sanayi gibi bir yere geldik. Büyük ambarlar vardı.
Ambarlara bakmaya başladık, elimizden geldiği kadar sessiz olmaya çalışıyorduk, çünkü geldiğimizi anladığında onları öldürebilirler di.
