1

646 33 31
                                    







"Hyuck!"

Kendisine doğru koşan bedenin sesini duymasıyla kollarını açması bir oldu. Elindeki valizi çoktan yeri boylamış, kendisine adeta yapışan bedenin belinden kavramıştı. Sıkı sıkıya birbirlerine tutundukları dakikalar kendilerine seslenen Lee teyzeyle son bulmuştu.

"Özleminizi içerde giderirsiniz. Dışarıda kucaklaşmak için fazla sıcak bir gün Chenle!"

Yere devrilen valizi ve Donghyuck'un elini kavrayan Chenle, burada günlerini yalnız geçirmeyecek olmanın sevinciyle koşarak Lee teyzenin yazlığına varmıştı. Valizi girdiği geniş evin bir köşesine adeta atmış ardından da elinden tuttuğu bedeni koltuğa çekiştirmişti.

"Geleceğini Lee teyze söylemedi. Ben de yalnız başıma burada geçireceğim günlere dert yanıyordum! Teyzen beni hiç sevmiyor Hyuck!"

Heyecandan dolayı ayarlayamadığı sesi yanındaki bedenin yüzünü buruşturmasına ve ardından da küçük bir kıkırdama bırakmasına neden olmuştu.

"Ne güzel sürpriz oldu işte Lele."

"Zaten yaz ayları dışında pek konuşamıyoruz. Bir de gelmeyeceğini düşününce kendimi gerçekten çok yalnız hissettim. Bir daha sürpriz yapma bana Hyuck."

Birden ağırlaşan ortamla birlikte ikisinin de yüzündeki gülücük donmuştu. Birbirlerine özlemle bakan gözler şimdi halı desenlerini ezberliyordu.

Chenle Çin'de yaşıyordu ve yoğun aile-eğitim hayatının Kore'deki arkadaşları ile konuşmasına olanak sağladığı da pek söylenemezdi. Ailesinin dediklerini harfi harfine dinleyen biri olarak Chenle, arkada bıraktığı arkadaşlıklarının acısıyla Çin'e geri dönerdi her sene. Geçen sene yaşananlar ise ailesinin Kore ile tüm bağlarını koparmaya zorlamıştı onu. İstese de konuşamıyordu Donghyuck ile.
İkilinin yüzünün düşmesi ve bu kavurucu sıcakta bile tüylerinin diken diken olması da bu yüzdendi.

"Üzgünüm Lele. Bir dahaki sefere sana haber vermesi için ben zorlayacağım teyzemi."

Buruk tebessümleri ile birlikte ayrı geçirdikleri ayları özetleyen koyu bir sohbete dalmış, çoktan unutmuşlardı kötü günleri. Havanın kararmasıyla birlikte ise Lee teyzenin güzel yemeklerinden yemiş ve hazırlanmak için bir köşeye attıkları valizi alıp Hyuck'un odasına doğru ilerlemişlerdi. birkaç saate çıkmaları gerekecekti.

Hyuck yaz tatillerini severdi. Teyzesinin şehirden uzakta bir tatil köyünde bulunan yazlığına her sene gelir; denizin, güneşin ve burada edindiği dostlarıyla yazın keyfini çıkarırdı. Sahildeki küçük kafe-bar temalı mekanları değişmezdi mesela. Pazartesi akşamlarını orada geçirirlerdi, aralarında bir anlaşmaydı bu. Küçük kafe pazartesileri pek iş yapamazdı, onlar da bomboş kafenin sahilini sahibiymiş gibi kullanırlardı. Loş bir ortam oluşturur, mumlarla aydınlatılan mekanda sadece sohbet ederlerdi. Genelde eğlenmek yerine birbirlerinin sıkıntılarını dinler, şarkı söylerlerdi. Pazartesi onlar için hüzünlü olurdu ama haftanın geriye kalan günlerini doya doya eğlenerek geçirdikleri için bunu çok da umursamazlardı. Yaş aralığının oldukça geniş olduğu grupları neşesini hiç kaybetmezdi. Bugün de pazartesiydi ve buluşma saatlerine çok az kalmıştı.

Hyuck titreyen telefonunu açarken yatağına atmıştı bedenini. Chenle da fazla gecikmeden yanına yerleşmiş, tavanı izlemeye koyulmuştu.

"Lele! gruba yeni birini ekliyorlarmış. Bu akşam mekana gelecekmiş."

"Kimmiş?"

"Jaem'in evlerinin yanı boştu. Oraya yeni birileri taşınmış. O da tanımıyormuş tam, tanışırız diyor."

Chenle duyduğu isimle bozulan moralini arkadaşından saklamak için ayaklanıp ufak bir onaylamayla arkadaşının valizine ilerlemişti.

"Valizini yerleştirmene yardım edeyim. Sonra eve geçer hazırlanırım."

Birlikte valizi yerleştirdikten sonra Chenle yarım saate kapının önünde buluşma sözüyle evden ayrılmıştı. Yalnız kalan Donghyuck kısa bir duş almış dolabının önüne geçmişti. Gruplarına yeni biri nadiren eklendiği için diğerlerinin de normalden fazla özeneceği düşüncesiyle o da günlük kıyafetleri yerine daha bir özenmişti görünüşüne.

Chenle ile sahildeki mekanlarına gitmek için yola koyulduklarında saat çoktan 22.00'yi gösteriyordu. Sahilin en köşesindeki, biraz kuytuda kalan mekanın içine girmeden sahildeki armutlarda oturan arkadaş gruplarına yüzlerindeki bir gülümsemeyle ilerlediler. Onların geldiğini uzaktan gören Jaemin'in ayaklanmasıyla diğerleri de onlardan tarafa dönmüşlerdi. Tüm arkadaşlarını bir arada gören Donghyuck Chenle'dan ayrılıp hızla özlediği arkadaşlarına ilerlemişti.

"Hyuck!" diye hepsi bir ağızdan bağırmış ve gruplarının neşesi olan arkadaşlarına sarılmışlardı. Yaz tatillerinin vazgeçilmezi olan Donghyuck, gördüğü karşılama ve hissettiği özlemle gözlerinin dolmasını engelleyemezken geriye kalanlarla da sarılmış yerine kurulmak için hareketlenmişti ki arkasından duyduğu sesle kafasını çevirmişti.

"Merhaba, sen donghyuck olmalısın." Diyerek elini sıkmak üzere kendisine uzatan çocuğa döndü.

Bedenini ona seslenen yabancı ama bir o kadar da yumuşak sese çevirirken donghyuck; bunu beklemiyordu.

"Ben Jeno, tanıştığımıza memnun oldum."

Kesinlikle sarışının gözlerinde kaybolmayı beklemiyordu.

Kendisine gülümseyerek bakan çocuğun gözlerinde gördüğü parlak okyanusun onu içine çektiğini fark ettiğinde ise kaçmak için çok geç kaldığını anlamıştı.

Bütün bir yazını o gözlere bakarak geçirmek isteyecek kadar çok geç kalmıştı gözlerini kaçırmak için.

...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
O Sole Mio | NoHyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin