13

176 14 2
                                    




"Güzel bir gündü."

Yağmurun dinmesiyle birlikte evlerinin yolunu tutan ekip dağılmıştı. Herkes kendi mahallesine ilerlerken Jeno ve Donghyuck kimin kimi evine bırakacağı üzerine bir süre tartışmış ardından da Jeno'nun uzun ısrarları sonucu Donghyuck'un Jeno'yu evine bırakmasına karar verilmişti.

İkili kararan havayla birlikte yanan sokak lambaları altında yağmur nedeniyle boşalmış sokaklarda yan yana ilerliyorlardı.

"Hm."

Jeno'nun memnuniyetsiz çıkan homurdanmasıyla birlikte Donghyuck derin bir iç çekmeden edememişti. Jeno her ne kadar arkadaşlarının yanında hiçbir sorun yokmuş gibi davranmaya çalışsa da Donghyuck bir şeylerin hala ters gittiğini hissedebiliyordu. Jeno konusunda bir şeyler yanlıştı. Ancak bu konuyu şu an açıp hem kendi keyfini hem de ikilinin huzurlu geçen dakikalarını bozmak hiç istemiyordu.

Jeno'nun evine yaklaştıkça yavaşlayan adımlar ikisinin de birbirlerinden ayrılmak istemediğini açıkça gösteriyordu. Yavaşlayan adımlara eklenen bir diğer şey de her adımlarına uyumlu bir şekilde birbirlerine sürtünen parmaklardı. Donghyuck daha fazla dayanamayıp avcunun içine Jeno'nun iki parmağını hafifçe almış, elini tutmak için can attığı bedenin tepkisini merak etmişti. Ancak bir anda parmakları arasından ayrılan parmakların birden belini kavramasını ve mümkünmüşçesine daha da kendisine çekmesini asla beklemezdi. Ve yine beklenmedik bir şekilde Donghyuck'un yanaklarına kırmızılıklar düşmüştü, ilk defa gerçekten utandığını hissediyordu.
Birbirleriyle uyumlu ancak yavaş adım sesleri ve Donghyuck'un beline dolanmış kol yüzünden duyumsadıkları nefesleri eşliğinde ilerlerken Donghyuck daha fazla dayanamadı.

"Bazen o kadar savunmasız ve korumama muhtaç gözüküyorsun ki böyle hareketler yaptığın an afallamadan edemiyorum."

Belinde bir yılan edasıyla salınan kolun kendisini durdurmasıyla yüzünü yanındaki bedene çevirdi. Ve o an fark ettiği ilk şey yüzünün birkaç santim uzağındaki bedenin yüzüne vuran nefesleri oldu.

"Nasıl hareketler Lee Donghyuck?"

Sert, cüretkar ama bir o kadar da yumuşak olan fısıltıyla karşılaştığında önce irkilse de yüzüne aynı cüretkarlıkta bir sırıtış koymakta da hiç geç kalmamıştı Donghyuck.

"Dengemi bozuyorsun, Lee Jeno..."

İnatçı ve hiçbir şeyden geri kalmayan kişiliği yine ön plana çıkan Donghyuck; ellerini önce sarışının ensesine çıkarttı ve ardından yavaşça göğsüne, ardından da hareketlerini bir tüy kadar hafif tutmaya özen göstererek beline yerleştirdi. Yüzündeki cüretkar gülümseme gittikçe büyürken ve meydan okurcasına karşısındaki gözlere derin derin bakarken fısıldayan bu sefer o oldu. Ve saniyeler önce dediklerine bir ekleme yaptı.

"... bunu sevdim."

Daha fazla ortamdaki gerilimi arttırmamak için ellerini-her be kasar istemese de- uzaklaştırdı ve görüş hizalarına çoktan girmiş olan eve doğru yola devam etti. Arkasında duyduğu adım sesleri ve sırtında hissedebildiği delici bakışlarla Jeno'nun kendisini birkaç adım arkasından takip ettiğini biliyordu.

Donghyuck 'Artık ayrılma vakti geldi' diye içinden geçirmeye başlayan Donghyuck'u şaşırtan şey evlerin ışıkları oldu.

"Annenler bu kadar erken mi yatıyorlar?"

Merakla arkasını dönmüşken Jeno'nun sırıtışını görmesiyle kaşlarını kaldırdı.

"Sence beni evime bırakman için niye o kadar ısrar etmiş olabilirim, Donghyuck-ah?"

O Sole Mio | NoHyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin