4

205 19 53
                                    





"En sevdiğin filmi falan sorsam fazla mı klişe durur?"
Hyuck duyduğu cümle ile kıkırdamadan duramadı.
"Büyük ihtimalle, evet."
Kahvaltılarını çoktan bitirmiş karşılıklı kahvelerini yudumluyorlardı.

Geldikleri kafe Hyuck'un favori mekanlarından biriydi. Uzun zamandır gelmediği için elbette değişmişti, en son geçen yaz Chenle ile geldiğini hatırlıyordu, ancak hala o samimiyeti hissettiriyordu. Manzarası olsun güler yüzlü çalışanları olsun her zaman favorisi olarak kalacaktı, pazartesileri gittikleri mekan dışında tabii.

"O halde daha orijinal bir şeyler sormama izin ver."
Merakla kafasını sallamıştı Hyuck. Üzerinde hissettiği gözler sanki delip geçiyordu bedenini.
"Buralarda akşamları kafa dağıtmak için gidebileceğim bir yerler var mı? Bilirsin işte."

Yarım bırakmış sayılabilecek olan cümle fazlasıyla belli ediyordu niyetini. Soruyu sorarken bile birkaç ton kalınlaşan ses tonuyla beraber oldukça tehlikeli ve bir o kadar da ucu açık bir soruydu. Ancak Hyuck'un fazlaca düşünmesine gerek yoktu tabii.

"Bildiğim birkaç mekan var tabii. İstersen favorilerimden birine götürebilirim seni hm?"

Donghyuck kesinlikle oynamayı seviyordu. Ne olursa olsun altta kalmıyordu. Jeno ise her seferinde düşüyordu bu huyuna.

"Seve seve kabul ediyorum bu teklifini. Bir ara götürmelisin beni."

Ve önceki gülüşlerine göre biraz farklı bir gülüş bıraktı ikisi de. Daha samimiyetten uzak, daha müstehcen ve daha sakin.

Sessizlik çöktüğünde oluşan garip ortam hem aradaki tuhaf gülüşleri ortadan kaldırmış hem de ikisi için de düşünme fırsatı vermişti sonradan. Hyuck geldiklerinden beri sürekli kendisiyle konuşan, kendisi hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışan bedenin çocuksu hareketlerine gülmekten kendini alamıyordu ve onun bu kadar çok gülmesi arkadaşı sayılan çalışanları bile şaşırtıyordu. Arada gözleri dalıp kalıyordu Jeno'da.

Jeno'nun ise ondan farkı yoktu. Karşısındaki beden her güldüğünde o daha fazla gülsün diye kendini küçük duruma düşürmek koymazmış gibi hissediyordu.

"Çok güzel gülüyorsun Hyuck."

Sessizliği bozup da böyle bir iltifat beklemediği için elinde tuttuğu kahve fincanı tir tir titremeye başlamış gibiydi sanki. Elleri titriyormuş gibi hissediyordu ama görünüşte hiçbir şry yoktu. Aldığı en ufak bir iltifatta vücuduna yayılan bu elektrik dalgasını iltifatın Jeno tarafından gelmesine bağlıyordu Hyuck.
Ondan gerçekten etkileniyordu.

"Gülmemin sebebi olduğun içindir belki Jeno-ah?"

Dudağının kenarı kıvrılmıştı ağzından çıkan sözlerle. Jeno ise kafasını eğmiş, kızarmaya başlayan yüzüyle saklammaya çalışıyor, aynı zamamda sırıtıyordu aptal aşıklar gibi.

Tahmin etmesi gerekirdi. Hyuck ile tanışalı sadece bir gün olmasına rağmen kişiliğini az çok anlamıştı ve basit bir iltifatta utanacak biri değildi. Karşısındakini utandırmak daha çok hoşuna gidiyor, edilem iltifatı asla karşılıksız bırakmıyordu. Hem gizliden gizliye dinlediği Chenle ile olan konuşmaları hem de birlikte kahvaltı ettikleri süre boyunca bunu anlamıştı. Hyuck yakınlık kurmaktan hoşlanan birisiydi.

"Kızardığına inanamıyorum."
Şaşkın gözlerle Jeno'nun kızarmış suratına baktı ve keyifle neredeyse bitirmiş olduğu kahvesinden son yudumlarını aldı.

"Karşılık beklemiyordum. Şaşırdım açıkçası."

Birkaç sahte öksürük ve kıkırdamadan sonra keyif aldıkları kahvaltı ve kahve faslı bitmiş, kesaplarını ödeyip kafeden çıkmışlardı.

O Sole Mio | NoHyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin