14

191 14 6
                                    





Oda kapısı tıklatıldı.

Sabahın erken saatleriydi. Eve dönen Lee ailesi, yoklukları sırasında oğullarının ne yaptığını kontrol etmek üzere kapıyı tıklatmışlardı. Ancak en ufak sese uyanan oğulları hiçbir ses vermeyince endişeyle kapıyı aralamışlardı. En son bekledikleri şey ise yatakta uyuyan ikiliydi.
Bu sıcak yaz gününde bile birbirlerinden ayrılmayıp sarılırcasına uyuyan ikiliyi rahatsız etmek içlerinden gelmiyordu. Donghyuck'un ağaca tutunan bir koala gibi Jeno'ya yapışması ve Jeno'nun huzurla uyuduğunu oldukça belli eden yatışı ile bayan Lee yüzüne küçük bir tebessüm kondurarak çiff kişilik yatağa ilerledi. Önce oğluna böylesine sarılan bedenin yüzünü görmeye çalışsa da Jeno'nun göğsüne adeta gömülmüş suratı doğru düzgün göremedi. Sonrasında ise oğlunun tarafına yöneldi ve birkaç kere omzuna dokunmasıyla Jeno oldukça hafif olan uykusundan kolayca sıyrıldı. Bir annesinin gülümseyen yüzüne bir de kendisine yapışmış uyuyan bedenr baktı ve utançla gözlerini tekrardan kapattı. Bay ve Bayan Lee ise oğullarının bu haline gülmeden edemedi.

"Mutfakta bekliyor olacağım." Dedikten sonra kocasını da alarak odadan ayrılan Bayan Lee'nin ses tonundan neyle karşılaşacağını çoktan anlamıştı Jeno.

Yatağında melekler gibi uyuyan bedenden her ne kadar ayrılmak istemese de uykusu çoktan açılmıştı. Donghyuck'un yastığa saçılmış yumuşak bal rengi saçlarında parmaklarını birkaç saniye gezdirdikten ve bu sayede güneşinden yeterli enerjiyi almış gibi hızla doğrulduktan sonra mutfağa ilerledi. Annesinin kahve hazırlamasını beklerken yemek masasına, babasının yanına oturdu ve yeni uyanmışlığın verdiği mahmurlukla kafasını yanına yerleştiği bedenin omzuna koydu. Sadı saçlarında hissettiği dokunuşlarla bedeni çoktan rahatlamıştı.

Elindeki üç fincan kahveyle masaya oturan Bayan Lee ile aile tamamlanmıştı.

"Dışarı mı çıktın?"
Bay Lee'nin cümlesiyle beklenen konu açılmıştı.

"Hm."

"Peki evimizdeki yabancı da kim?"

"Lee Donghyuck. Arkadaşım."

Jeno hiçbir zaman ailesine arkadaşlarını, özel hayatını ya da sırlarını anlatan bir tip olmamıştı ancak şimdi farklıydı. İçine öyle bir arzu doğmuştu ki annesine yaşadıkları tüm romantik anları anlatmak, ondan ne kadar çok hoşlandığından bahsetmek için yanıp tutuşuyordu. 'Aşk böyle bir şey demek ki. Onun hakkındaki her şeyi anlatmak, paylaşmak istiyorsun. Herkes bilsin istiyorsun.' Diye de içinden geçirmeden edemedi.

"Pekii. Zamanı geldiğinde ya da anlatmak istediğinde ben her zaman dinlerim oğlum. Hazır hissettiğin an ben buradayım." Bayan Lee her ne kadar meraktan ölüyor olsa da oğlunu sıkmak istemiyordu. Jeno'nun kırılgan ve dengesiz halleri oğlu için endişelenmesini sağlıyorken üstüne giderek tekrardan depresif Jeno'yu getirmek istemiyordu. Ondandı bu teselli edici sözleri.

Bay Lee ise eşinin ne yapmaya çalıştığını anlayarak sessizce kahvesini yudumlamaya başladı.

Jeno ise annesinin biraz daha zorlamamasına sevinerek kahvaltı hazırlamak üzere ayaklandı. Biliyordu ki birkaç kelime daha ederse Donghyuck hakkındaki her düşüncesi ağzından sular seller gibi akacaktı.

Üzerindeki beyaz pijama takımının üstüne önlüğünü geçirdi ve kahvaltı için gerekli malzemeleri çıkarttı, işe koyuldu. Bay ve Bayan Lee oğullarını oldukça uzun bir sürenin ardından mutfakta görmenin mutluluğunun yanında aynı zamanda oğullarını  elinden çıkan o leziz yemeklerin tadını tekrar alacak olmalarının mutluğunu yaşıyorlardı.

Koridorun diğer ucundan duyulan kapı, parkelere sürünen terliklerin sesleri ve Jeno'nun yemekleri hazırlarken çıkarttığı sesler dışında sessiz olan evde duyulan "Jeno-yah." Kelimesi Bay ve Bayan Lee'nin put kesilmiş gibi merakla kapıya doğru dönmelerine sebep olmuştu.

O Sole Mio | NoHyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin