12

161 14 11
                                    




Üç hafta...

Yaşananlar üzerinden üç haftaya yakın bir zaman geçip gitmişti. Ne Donghyuck arkadaşlarıyla yazın keyfini çıkartıyordu ne de Jeno yeni taşındığı kasabada yüz gösteriyordu. Sanki ikilinin üzüntüsü havaya yansımış gibi yağmurlu bi gün geçip gidiyordu.

"Jeno-ya! Dışarı çıkalım hadi!"

Kapısına dayanan Jaemin'i her ne kadar görmezden gelmek istese de annesinin de Jaemin'in tarafını tutarak kendisini dışarı çıkmaya zorlaması yüzünden birden evinin verandasında buldu kendini.

"Bu yağmurda nereye gidiyoruz ki?"

"Hava o kadar da kötü değil. Hem gideceğimiz yeri seveceksin, yağmurlu havalarda oldukça eğleniyoruz orada."

Jeno üzerine geçirdiği yağmurluğunun kapüşonuna daha da gömüldü.
"Yani diğerleri de geliyor demek mi bu?"

Jeno'nun açıkça fark edilen sıkkın ses tonu Jaemin'in adımlarının durmasına sebep oldu.

"Hala üç hafta önceki olayda mısın sen?"
Gözlerini devirerek kurduğu cümle Jeno'nun daha da boynunu bükmesine sebep oldu. Olay bu üç hafta içinde kulaktan kulağa tüm arkadaş grubu arasında duyulmuştu.
Derin bir iç çekti, ardından da gözlerindeki sevgi dolu ifadeyle Jeno'nun omzunu sıktı Jaemin.

"Herkes bana sürtükmüşüm gibi davranacak."

Sokağın ortasında, sadece asfalt yola damlayan yağmur damlalarının sesinin duyulduğu anda ikili dönüp birbirlerine baktı. Jaemin gözlerindeki öfkeyi saklayamadan meydan okurcasına karşısındaki kederli gözlere dikti bakışlarını.

"Hayır."

Jeno'nun bu olay yüzünden ne kadar üzüldüğünü fark etmiş, konuyu daha fazla uzatmadan yüzünü yola çevirmişti.

...

Yatağında uzanırken telefonunun çalmasıyla iç çekti, arayan numarayı görmesiyle hemen cevapladı.
Arayan Yuta'ydı.

"Efendim?"

"10 dakikaya tepedeki kafede ol."

"Hiç havamda değil-"

"Yarım saate Jeno ve Jaem gelecek. 10 dakikan var Donghyuck, geç kalma."

Karşı taraftan gelen tehditkar ama sakin ses tonu tüylerini diken diken etmişti birden. Hızla yataktan doğruldu ve üzerine rastgele bir şeyler geçirmeye başladı. Pencereden gelen damla sesleriyle yağmurluklarından birini kaptığı gibi dışarı fırladı.

...


"Kimin cenazesindeyiz böyle?"

Küçük kasabanın en uç noktası sayılan ve tüm mahalleleri, sahilleri mükemmel bir manzara içinde toplayan bu tepedeki kafe, yağmurlu havalar için birebirdi.
Donghyuck içeri girdiği gibi kendisini karşılayan suratsız arkadaşlarına laf etmeden geçememişti. Kendisine Yuta'nın yanında bir yer bulduktan sonra ortamdaki ses karmaşasına o da dahil olmuştu.

"Dediklerimden hiçbir ders çıkartmadın, değil mi?" Dedi Yuta, kimse duymasın diye sessizce konuşuyordu.

Doğruydu. Üç haftadır tek yaptığı şey evde vakit öldürmekten başka bir şey değildi.

"Ne düşüneceğimi bilmiyorum. Beni alakadar eden bir durum bile yok ortada!"

"Hoşlandığın çocuğun eskiden hoşlandığı-belki de hala hoşlanıyor- adamın kırklarında bir peofesör olduğunu öğrendin. Gerçekten de umrunda değil mi?"

O Sole Mio | NoHyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin