Sabah sırtımın ağrısı yüzünden herkesten önce uyandım. Sasha her zaman yaptığı gibi bana koala gibi yapıştığından yataktan zor bela çıktım.
Diğerlerini uyandırmadan üstümü giydim ve odadan çıktım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra salona geçecektim. Ama salonda Kaptan'ın olduğunu görünce vazgeçtim ve diğer odaya gittim. Bu odada sadece koltuklar ve bir kitaplık vardı.
Bir kitap alıp okumaya başladım.
Birisinin sesini duyduğunda Y/N olduğunu düşünerek hemen yerinde kıpırdandı Levi. Umursamaz bir ifade takınmaya çalışıyordu. Zaten uyuyamıyordu. Tüm gece onu düşünmüştü.
Tuvaletten çıkmasını bekledi. Uyanan kişi Y/N ise eğer ve gelip konu açarsa konuşmayacaktı. Uzak durmak en iyisiydi. Birisine karşı asla böyle şeyler hissetmemişti. Bu da bir yanlış anlaşılma olmalıydı.
Duvarın ucundan baktı ve Y/N'i görünce hemen kalbi hızlandı. Kalbimde bir sorun mu var acaba diye düşündü. Suratının yavaşça ısındığını hissediyordu. Heyecanlanmıştı.
Ama Y/N içeri gelmek yerine diğer odaya geçince şaşkınlıkla oraya bakakaldı. Neden gelmemişti? İçten içe üzülmüştü. Beni görmemiş olmalı diye düşündü Levi. Belki şimdi gelir diye beklemeye başladı.
Kitap okurken sırtımın acımaması için yüzüstü yatmıştım. O sırada uyumuş olmalıyım. Ne kadar okuduğumu ya da nerede kaldığımı bile hatırlamıyordum.
Birden kapı açılınca o tarafa baktım.
"Lan neredesin hadi gel kahvaltı yapıcaz." Dedi Jean. Sonra durdu ve "Sırtın ne durumda?" Diye sordu.
"İyiyim bebişim." Dedim gülümseyerek.
"Bebişin miyim gerçekten?" Dedi şakasına etkilenmiş gibi yaparak.
"Benim titan formum bile senin bebekliğinden tatlıdır." Eren arkadan geçerken bunu söyleyince Jean delirip laf atmaya başladı. Her zaman ki gibilerdi. Bunlar hayatta akıllanmazdı.
Bebişim neydi lan? Neden böyle yakındı herkese. Levi sinirle çayını doldurdu ve sandalyesine oturdu. Kimseyle konuşmuyordu. Y/N odaya geldiğinde onunla da konuşmayacaktı. Çok sinirlenmişti. Sabahtan beri onu bekliyordu ama o odadan çıkmamıştı bile.
Mikasa sonunda ikisini durdururken ben de ayağa kalkmıştım.
"Sırtın nasıl oldu Y/N?" Diye sordu Mikasa.
"Çok az bir ağrı var o kadar." Dedim yalandan. Başını salladı ve içeri geçti.
Herkese günaydın dedikten sonra Hange zorla ben ve Moblit'in arasına oturmuştu. Bugün deneylerde kesin sonuç alacağından emin olduğunu söylüyordu.
Masada Kaptan'a hiç bakmıyordum ama gözümün ucuyla bana baktığını farketmiştim. Yemek boyunca öyle durdu. En sonunda biraz o tarafa döndüm. Kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. Ben de bakınca hemen kaçırdı gözlerini ama hâlâ sinirli gibiydi.
Ulan yine ne yaptım amk
Günün geri kalanı da aynı şekilde geçmişti. Sanırım bir şey yapmıştım çünkü tüm gün Kaptan'ın sinirli bakışlarına maruz kalmıştım. Hatta Hange bile bunu farketmiş ve Kaptan'ın ağzını aramıştı ama bir bilgi edinememişti.
Eren kristalize olmakla ilgili bir gelişme kaydedememişti bugün de. Hange pes edecek gibi durmuyordu. Ereni o kadar zorlamıştı ki burnu bile kanamıştı.
Ama eninde sonunda bunu başaracağından hepimiz emindik.
---timeskip---
Bir-iki hafta geçmişti buraya geleli. Eren biraz daha rahat dönüşebiliyordu artık. Ama kristalize olmakla ilgili bir gelişme sağlayamamıştık.