21

1.5K 136 86
                                    

~~timeskip~~

Eren ve Historia'nın kaçırılması, Rod Reiss olayları derken hepimiz yorgun düşmüştük. Onların kaybolduğu günden bu yana çok fazla şey olmuştu ama sonunda yine hep birlikteydik. Historia ve Ymir dışında.

Şimdi Historia kraliçemiz olmuş, onun özel isteği ile de Ymir onun yanında kalmıştı. Onları eskisi kadar çok göremesek de iyi olduklarını bilmek bizi mutlu ediyordu. Historia sık sık yanımıza gelmeye çalışıyor ve bize yardım ediyordu.

Levi ile uzun süredir yakın olamamıştım. Yaşanılan sıkıntılar yüzünden birbirimize vaktimiz bile olmamıştı. Karargâhâ döndüğümüzden beri onu sadece birlik yemeğinde üst rütbelerin masasında görmüştüm. Bana birkaç kaçamak bakış atmıştı.

Şimdiyse eskisi gibi sabah antremanlarından birindeydik. Bölük başkanı ebemiz sikilene kadar bizi çalıştırmıştı. Ter içinde kendimi banyoya attım.

"Y/N sabun atsana üstten." Suyun sesinin arasından Sasha'yı duydum. Sabun yüzünden yanan gözlerimi zar zor açtım. "Az ye de kendine sabun al hıyar!" dedim sabunlarımdan birine uzanıp kabinin üstündeki boşluktan diğer tarafa atarken.

"Senin gibi enayi varken niye alayım?"

"Orospu."

"Acele edin de akşam yemeğine yetişelim." diye seslendi Mikasa yan kabinden. Onaylarcasına bir ses çıkarttım ve son kez vücudumu durulayıp arkamdaki havluyu aldım. Sıcak su bitmeden yetiştiğime şükrederek havluyu vücuduma sardım ve kabinden çıktım.

Mikasa çoktan çıkmış eliyle saçını sıkarak suyunu akıtıyordu. Ben de aynısını yaparken diğer kabinden de Sasha çıktı. Az önceki sözü yüzünden ayağımla arkasına bir tekme attım.

Kurulandıktan sonra üstümüzü giydik ve yemekhaneye doğru ilerledik. Her zaman oturduğumuz masaya otururken gözlerim Levi'ı aradı. Hep oturduğu yerde gözlerini masaya dikmiş duruyordu. Birkaç saniye sonra bakışlarını bana doğru çevirdi. Ona gülümserken kafasını biraz yana eğdi ve kaşlarını kaldırdı.

Ben gözlerimi kısmış ne yapıyor bu aq diye düşünürken anlamadığımı görünce nefesini verdi ve elini yanağına koyarak masaya yaslandı. Sonra da üst katı işaret etti. Buranın tam üstünde kalan odasını işaret ediyor olmalıydı. Başımı salladım.

"Ne kaş göz yapıyon?" Connie'nin dediği şeyle ona döndüm. Omuz silkip kaşığımı çorbaya daldırdım. Sonunda beni çağırmıştı. Ne zamandır yanına gitmeye çalışıyordum ama üst rütbelerden birisinin odasına girmek bütün dikkati üstüme çekerdi.

Eğer beni çağırmış olsaydı çoktan yanına gelmiş olurdum. Bazen bu utangaçlığı ve çekingenliği insanı deli ediyordu.

Daldığımı Sasha yemeğimin son lokmasını da yediği sırada farkettim. Hızla ona dönerken çatalı ağzına tıktı. Göz devirdim ve kuru kuru ekmek yemeye başladım. Hata bendeydi. Sasha varken insan yemeğinden başka yere bakar mıydı?

Sonunda yemeği bitirip tepsilerimizi bıraktıktan sonra diğerlerine haber verip üst kata çıktım. Kalbim hızla atmaya başlamıştı. Heyecandan gülmeden duramıyordum. Levi'ın kapısına geldiğimde birkaç saniye bekleyip nefesimi düzenledim.

Hazır olduğumda kapıyı tıklattım ve içeriden komut alınca açıp içeri girdim. Levi masada oturmuştu. Kafasını kaldırıp geldiğimi görünce hemen elindeki dosyayı kenara koydu ve ayağa kalkıp yanıma ilerledi. Gülümseyerek ona bakarken uzanıp kapıyı kapattı.

"Hoşgeldin." dedi ikili koltuğa ilerlerken. Elini koltuğun arkasına koydu ve omuzunun üzerinden gelmem için bana baktı.

"Çağırmasaydın?" dedim sitemle. Bir yandan da yanına doğru geliyordum.

"Tch. Halletmem gereken işler vardı. Bir de askerler sana yakınlığımı anlamamalı. Seni kayırdığımı düşünebilirler." Masadaki iki fincandan birine uzandı ve bana uzattı. Diğer fincanı da kendine aldı.

"Tamam tamam bir şey demiyorum." dedim çaydan bir yudum alırken. Uzun zamandır onu yakından görememiştim. Gülümsemeden duramıyordum. Göz ucuyla bana baktı.

"Ne güldün?" -levi tekinoğlu- Omuz silktim. "Öylesine." dedim ve işaret parmağımla yanağına dokundum. Temaslarıma çok olmasa bile alışıktı. Bir şey yapmadan öylece durdu.

Özledi özledi

"Çay içiyorum çeksene." dedi fincanını ağzına götürürken. Oflayıp elimi çektim. "Hâlâ sinir bozucusun."

"Tch."

Levi benimleyken bile çoğu zaman kısa kısa cevaplar veriyordu. Onun uzun cümle kurduğunu görmek bile zordu.

"Yaraların nasıl?" dedi sonunda vücudunu bana doğru döndürüp beni süzerken.

"Çok iyi! Sasha ve Mikasa bana çok iyi bakıyor." dedim gülümserken. Rod Reiss olaylarında teçhizatımda bir sıkıntı çıkmıştı. Neredeyse duvardan düşecektim. Son anda kancamı sabitlemiştim ama bu seferde aşağıdaki devin hareketiyle gelen rüzgar dalgası halatı sallandırmıştı. Bedenim birkaç kere duvara çarpmıştı.

O an Levi'ın bana gelişini hatırlıyordum. Gerçekten çok korkmuştu. O an dev bile beni yiyebilirdi. Ama ben mal olduğum için bir tek Levi'ın telaşını görüp sevinmiştim.

"Aferin onlara. Sana kalsa sargıyı bile değiştirmezsin aptal." İfadesizce ona bakınca aptal dediği için nefesini verdi ve önüne döndü. Fincanını masaya bıraktığı anda dayanamayıp üstüne atıldım ve göğsüne sarıldım. Ani hareketim onu hemen harekete geçirmiş kollarını kaldırmıştı. Vücudu kasılırken kollarını iki yana indirdi ve öylece durdu.

"Oi ne yapıyorsun velet?" diye mırıldandı yavaşça. Ama bir yandan da elini kafama koymuştu. Elini yavaşça aşağı kaydırdı ve saçlarımın uçlarıyla oynamaya başladı.

"Özledim Levi. Sen özlemedin mi?" Yoğun kokusu içimi doldururken bir yandan da sıcak vücuduyla ısınıyordum. Kulağım tam kalbinin üzerindeydi. O kadar hızlı atıyordu ki gülümsemeden edemedim. Levi'ı etkilemek bir başarıydı.

"Kalbin çok hızlı atıyor Levi. Hemen etkileniyorsun he!"

"Kes sesini." dedi yavaşça arkasına yaslanırken. "Buradan çayıma uzanamıyorum."

Dayanamayıp kıkırdadım. "Amk cücesi."

"Ne dedin sen?"

Lan sesli söylemişim aq qhxpehwpjd

"Bir şey demiyorum." dedim daha da sıkı sarılırken. Sinirlendiğini belli etmek için alnıma bir şaplak attı. Sonra ondan beklenmeyecek bir şekilde diğer kolunu da bana sardı.

"Oiii temass..." Bir anda ellerini çekti ve vücudumu ittirip kendinden uzaklaştırdı. Sonra da üstünü silkeledi.

"Ne kadar sırnaşıksın velet!" dedi hâlâ silkelenirken. İnanamayarak ona bakıyordum.

"Mızmız."

"Kaptan'ınla böyle konuşma. Terbiyesiz." Pis herif. Arada böyle tartışmalarımız olurdu ama o kadar aradan sonra olacağını düşünmemiştim. Kahbelik yapıyordu.

"Al çayını tek başına iç." dedim sinirle yerimden kalkarken. Anlayamıyormuş gibi bana bakıyordu. Tam bir beceriksizdi. İnsan sevgilisiyle böyle mi iletişim kurardı aq

"Nereye?"

Ananın amına

Cevap vermeyip hâlâ beni izlerken odadan çıktım. İbneye bak. Bir sarılmaya bile ağlıyor.

Kardeşim biz sevişince ne yapacaksın sen aq

"Oi oi ne bu sinir?" dedi ileriden gelen Jean. Kafamı kaldırıp ona baktım.

"Bir şey yok." Bir bana bir de Levi'ın kapalı kapısına baktı ve anladığını belli eden bir şekilde kafasını salladı.

Levi gidip Hange'den tavsiye alsa iyi olurdu. Kaba davranmaktan başka bir şey yapmıyordu.

"Hadi gidelim."

Levi x ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin