~~timeskip~~
"Bu nedir peki?!" diye bağırdı Sasha heyecanla. Ellerini birleştirmiş yüzünün önünde tutarak ağzı sulana sulana tezgahtakilere bakıyordu. Satıcı adam ona garip garip baktı.
"Dondurma?"
"Dondurma mı?" dedi şaşkınlıkla. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Ofladım. Bu gidişle bizi ele verecekti.
"Siz buranın yabancısı mısınız? Nasıl bilmezsiniz bunun ne olduğunu?" Sasha afallayarak satıcıya bakarken korkuyla dişlerimi sıktım. Jean araya girip hızlıca konuştu.
"Ah kendisi biraz unutkandır da." Yaklaşıp adama doğru fısıldadı. "Akli melikeleri ciddi derecede bozuk." Adam ağzından bir haaa kaçırdı ve Sasha'ya tip tip baktı.
"Ne kadar? Alıyorum." dedi Sasha cüzdanını çıkarırken. Bu gidişle parası kalmayacaktı. Levi elleri cebinde yanıma geldi ve Sasha'ya baktı.
"Tch. Aptal velet. Böyle giderse bizim nereden geldiğimizi anlayacaklar."
"Umarım bir şey olmaz." dedim elimi cebime sokarken. "Sen de ister misin?"
Başını iki yana salladıktan sonra bana baktı ve beni baştan aşağı süzdü. "Takım yakışmış." Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı.
"Öyle mi? Sen iltifat eder miydin?" Omuz silkti ve Sasha diğer tezgaha dadanırken Jean ve Connie'ye işaret verip ona göz kulak olmalarını istedi. İkisi hemen emrine uyarken gözlerim ilerideki Eren ve Mikasa'ya kaydı.
Yaklaşık 4 sene önce yaptığımız seferden sonra kazandığımız zafer için Kraliçe Historia tarafından ödüllendirilmiştik. Ödül töreninden sonra Eren asla eskisi gibi olmamıştı. Şu an karşımızdaki tamamen farklı birisi gibiydi.
Bir anda Mikasa'dan uzaklaşmıştı. Şu an aralarındaki ilişki arkadaşlığa bile benzemiyordu. Halbuki önceden birbirlerini ne kadar sevdikleri gözlerinin içinden belli olurdu.
"Ne oldu daldın?" Bir anda Levi'ın dürtmesiyle kendime geldim.
"Ha? Özür dilerim. Aklıma bir şey geldi de." Kafasını sallayıp etrafa baktı. Hange uzakta yoldan geçen arabaları inceliyordu. Erwin ise Hange'nin yanında onun uzaklaşmaması için duruyordu. -evet erwini ölmemiş şeyettim final mutlu olcak demiştim zaten de hiçbir karakteri öldürmek istemiyom-
Onların uzakta olduğunu anlayınca tekrar bana döndü ve boğazını temizledi. Ben anlamayarak ona bakarken elini cebine soktu ve iki tane yüzük çıkardı.
"Bu ne?" dedim avucunu bana doğru açıp gösterdiğinde. Tekrar boğazını temizledi ve bana baktı.
"Evlilik hakkında ne düşündüğümü biliyorsun." Başımı salladım. Uzun süre önce Hange masada evlilik sözünü açmıştı. Evlilik çok fazla umurumda olmadığından konu üzerinde hiç durmamıştım. Ama Levi o günün akşamında benimle konuşmuş ve evliliği istemediğini bu şekilde devam etmenin de aynı şey olacağını söylemişti.
"Ben düşündüm de..." bakışlarını kaçırdı. Aradan kaç yıl geçerse geçsin Levi bazı konularda konuşmayı hâlâ beceremiyordu. "Bu bizim evliliğimiz olabilir. Yani aynı şey değil tabii ama... Bunları takmamız bizim nişanımız olur. Ne dersin?" Kıkırdadım ve eğilip iyice suratına baktım.
"Vay vay ince düşünceler he?" Göz devirip elime uzandı ve elindeki yüzüğü parmağıma geçirdi.
"Bunu bir kaybet de o sıra görürsün inceliği. Bana verilen bütün parayı bunlara verdim." Gülümsemem daha da artarken diğer yüzüğü parmağına geçirdi.