Levi o andan beri yüzüme bakmıyordu. Ben yanına gelince hemen başka bir odaya kaçıyordu. Aldırış etmedim çünkü ben de yerimde duramıyordum. İlk öpücüğümü ondan alacağım aklımın ucundan dahi geçmezdi.
"Her an Erwin'den bir mektup gelebilir. Eşyalarınızı hazırda bulundurun. Buradan gitme ihtimalimiz var." dedi yemekteyken. Gözlerimi kırpmadan onu izliyordum. O da bunu hissettiğinden bana bakmamak için binbir türlü uğraşa giriyordu.
"Sizde bir haller var." diye fısıldadı Hange kulağıma yaklaşarak.
"Yoo aynıyız." dedim hâlâ Levi'a bakarken. Yemeği bittiği anda ayağa kalkıp odasına çıkmıştı. Oflayıp önüme döndüm.
"Oi Mikasa! Sizi ormanlık alanda gördüm he!" dedi Hange sadece Mikasa ve benim duyabileceğim bir sesle. Ağzımdaki suyu püskürtürken şaşkınlıkla ona döndüm. Bizi görmüş müydü acaba?
"Y/N senin ağzının ayarını sikeyim!" dedi Jean ıslak yüzüyle bana bakarak. Sonra ayağa kalkıp banyoya gitti.
"Y/N keşke sen de görseydin." dedi Hange sinsi sinsi gülerken. Mikasa utanmış kafasını çevirmişti. İşi şakaya vurmanın en iyisi olacağını düşündüğüm için bir şeyden haberim yokmuş gibi davrandım.
"Mikasa Eren'le şeyi yaparken tatake diye bağırıyor mu?"
Mikasa elindeki ekmek sepetini kafama fırlatırken Hange ile hayvan gibi gülmeye başladık.
"Biz öyle şeyler yapmıyoruz! Sadece..."
"Sadece birbirimizi yiyoruz o kadar." dedi Sasha da araya girerek. Onlar aralarında konuşup gülüşürken tabağımı aldım ve mutfağa gittim.
"Oi nereye?" diye seslendi Hange arkamdan.
"Doydum ben. Yukarı çıkacağım." dediğimde Levi'a gideceğimi anlayıp başını salladı. Tabağımı yıkadıktan sonra iki fincan çay alıp yukarı çıktım. Kalbim hızla atmaya başlamıştı bile.
İki insan öpüştüyse daha sonra birbirlerine nasıl davranmalılardı bilmiyorum. Ama tek isteğim benden kaçmamasıydı. Buradaki son günlerimizde daha çok vakit geçirmek istiyordum onunla. Daha sonra bu çok zor olacaktı.
Kapıyı tıklattım ve gir komutuyla içeri girdim. Beni beklediğini belli edecek bir şekilde saçlarını düzeltiyordu. İçeri girdiğim anda bakışlarını kaçırdı.
"Size çay getirdim."
"T-teşekkürler. " dediğinde yaklaşıp çayı masaya koydum. Hâlâ bana bakmıyordu. Benimle konuşana kadar gitmeyecektim. Ayakta dikilip ona bakmaya devam ettim.
"Gitmiyor musun?"
"Bence konuşmamız gerek Kaptan."
"Levi."
"Ha?" dedim şaşırarak. Zar zor da olsa kafasını kaldırdı ve bana baktı.
"Yalnızken bana Levi diyebilirsin." dedi ve tereddütle uzanıp elimi tuttu. Dudaklarım hızla yukarı kıvrılırken biraz eğildim ve gözlerinin içine baktım.
"Yani artık kabul ediyorsun... Levi." Bakışlarını tekrar kaçırdı ve kaşlarını çattı. Utandığını görmemi istemiyor olmalıydı.
"Öyle herkese belli etmek yok. Temiz olmadan temas etmek de yok. Sadece yalnızken Levi diyeceksin. Sonra sürekli yanıma gelmek de yok. Yoksa sana ayrıcalık gösteriyorum sanarlar. Ben istemeden-" diye yavaş yavaş saydırmaya başladığında şaşkınlıkla ona bakıyordum.
"Oi oi oi! Hemen şartlara mı başladık?" dedim. Şimdi suratındaki utangaçlık gitmişti. Kararlı bir şekilde bakıyordu bana. Ayağa kalktı ve boyunun yettiği kadar karşımda durdu.
"Bunlar gerekli olan şeyler velet." dedi ve yanımdan geçip ikili koltuğa oturdu. Daha sonra yanına gelmem için işaret etti.
"Ben istemeden bana yaklaşma. Birlikte olduğumuzu diğer arkadaşlarına söylememeni tavsiye ederim. Ama tabii eğer istersen söyleyebilirsin. Gözümün önünden ayrılma. Evrak işlerinde yardım etmeni istediğimde desteğini göster. Diğerlerine karşı çok yakınsın. Mümkünse tensel yakınlaşmadan kaçın. Başka ne vardı?"
"Başka ne kalmadı ki? Bir sürü şey saydın Levi!" dedim çatık kaşlarımla ona bakarken. Bakışları yumuşadı ve nefesini verdi.
"Sadece mükemmel olsun istiyorum." dediğinde gülümsedim. Ah Levi! Senden daha mükemmel bir şey var mı?
"Senin bir isteğin var mı?"
Başımı iki yana salladım. Bu onu memnun etmiş olmalıydı ki yüzü rahatlamış gibiydi.
"Son olarak yemeklerden sonra odama gel." dedi sonra devam etti." Bir de..." utanıp başını eğdi." Daha önce tecrübem olmadığı için bir yanlış yaparsam üzülme. Bana yardımcı ol."
Bir an için şaşırmıştım. Levi yakışıklı ve etkileyici birisiydi. Nasıl daha önce hiç sevgilisi olmamıştı? Ben başımı sallarken tekrar bana döndü ve sertçe yutkunup dudaklarıma baktı. Ne yapacağını anladığımdan istemeden gülümsemiştim. Tedirgince yaklaştı ve hızlıca uzanıp dudağıma bir buse kondurdu. Başı hemen eğilirken hâlâ gülümsüyordum.
"Buna alışabilirim sanırım..." dedim ve yaklaşıp yüzünü ellerim arasına aldım. Kızarmış suratıyla bana bakıyordu. "Çok utangaçsın Levi." dedim ve dudaklarını dudaklarıma bastırdım. Ben tam kafamı biraz eğip öpücüğü derinleştiriyordum ki beni ittirip ayağa kalktı.
"S-sırnaşma hemen velet." dedi. Kendine hakim olmaya çalıştığı her halinden belliydi.
"Off Levi!" dedim somurturken. Bana döndü ve hızla yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Hadi uyu artık." dedi. Gülümseyerek ona baktım. Yavaş yavaş açılacaktı. Böyle olmak zorundaydı.
"Ama saat daha çok erken?"
"Olsun git yat." Sırıttım ve ona yaklaştım.
"Çayımı bile içmedim." dediğimde benim fincanımı alıp kafasına dikti. Şaşkınlıkla ona baktım.
"Ne yapıyorsun be? Boğazın yanacak!"
"Yat dedim." Bu adam cidden tuhaftı. Sonunda pes ettim ve homurdandım.
"İyi geceler, Levi." dedim ve yaklaşıp omuzlarından tutarak dudaklarına bir öpücük kondurdum ve odadan çıktım. Kendi kendime sırıtıyordum. Her şey beklemediğim bir anda olmuştu.
Levi'ın kabuğundan çıkması biraz zaman alacaktı belki ama alışabilirdim buna. Eninde sonunda bana karşı daha rahat olacaktı. O zamana kadar sabırlı ve temkinli olmalıydım.