BÖLÜM ON SEKİZ

37 41 22
                                    

BÖLÜM ON SEKİZ

 

Korkudan ödüm bokuma karışırken o balkonun önündeki kişi eliyle yaptığı yumrukla balkonun camını tek seferde kırdı. Adam bana ağır adımlarla yaklaşırken elimdeki sopayı ona doğru yönelttim.

“Sen lanet olası pislik eğer bir adım daha yaklaşırsan bu sopayı kafana yersin uzaklaş!”

Bir an duraksadı. Küçük bir kahkaha atışını duydum. Lanet olsun ben burada korkudan altıma yapacakken o gülüyor. Ne tür bir psikopat...

Şuan gerçekten hiç bir kaçış yolum kalmadı. Tek hayalim ahh unut gitsin.

Artık herhangi bir hayale kucak açamayacak kadar yorgunum...

Önümdeki adam elini beline doğru koyarak eline bir şey aldı. Tam net göremiyorum ama bu bıçağa benziyor. Bunu sen istedin başka çarem kalmadı. Elimdeki sopayı adama atmam ile adamın yere serilip bayılması bir oldu. Bundan daha iyi bir fırsat olamaz. Hemen odadan çıkıp kapıya doğru koştum. Elime aldığım montumun ile hızlıca merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başladım. Binadan çıkar çıkmaz arkama bakmadan gecenin bir yarısı nereye gittiğimi bilmeksizin koştum. Soluk soluğa kaldığımda bir gece kulübünden içeriye doğru girdim. İlk fark ettiğim şey Led ışıklarla süslenmiş mor bir bira masası. Hiç kimseye kendimi fark ettirmeden bir masanın köşesine oturdum. Başıma esmer , hafif uzun saçlı, gözleri mavi ve uzun boylu bir genç boğazını temizleyerek ,

“Merhaba hanımefendi hoş geldiniz ne almak isterdiniz?”

Cebimden çıkardığım cüzdanımın içini açtığımda içinde sadece 10 dolar vardı. Acınası bir haldeyim. Cüzdanımı masanın üstüne koyup başımda duran garsonu daha fazla beklememek için duruşumu dikleştirerek kendinden emin bir şekilde,

“Su istiyorum.” Dedim. Garson hafif bir şaşkınlıkla bana tekrar bir soru sordu.

“Sadece Su mu? İsterseniz başk-"

“Hayır. Sadece Su istiyorum.”

“Peki efendim hemen getiriyorum.”

Ben garsonu beklerken karşı masamda oturan adam bana dik dik bakıyordu. Rahatsız olup gözlerimi başka bir yere çevirdiğimde karşı masamdaki adam elinde bir kadeh içki ile bana doğru yürümeye başladı. Bana doğru gelmiyordur ya belki arkamdaki masaya gidecek diye içimden geçirirken adam yanıma oturdu.

“Merhaba güzellik seninle bir şeyler içebilir miyim?”

Diyerek elindeki kadehi bana gösterdi. Şuan korkuyordum ama ağzımdan tek bir kelime dahi çıkmıyordu. Adam bana gittikçe daha yakın oturmaya başladı. Bir anda eli bacağımın üstüne geldiğinde hemen masadan kalkıp kendimi dışarıya attım. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki oradan kalkmayıp adamın yüzünün ortasına bir tane yapıştırmak istedim ama işte bende o cesaret yok. Bir iki dakika dışarıda beklediğimde tam yürüyecekken aklıma cüzdanım geldi. Ahh kahretsin masanın üstünde olmalı. Şimdi o lanet olası masaya geri gitmek zorundayım. Korkar adımlarla gece kulübüne tekrar girdiğimde karşılaştığım manzara beni şok etti. Bana dokunan adamın yanında Jung eliyle ona sert darbeler indiriyordu.

“Ona nasıl dokunursun orospu çocuğu!”

Ben hala şok içinde öylece bakıyordum. Jung sinirli bir şekilde hala o adama bir şeyler söyleyerek ona vuruyor hatta öldürmek üzereydi.

“Üzgünüm bayım lütfen yapmayın!”

“Yapmayım mı? Heh yapmayım? Sen sevdiğim kıza dokun bende sessiz kalıp seni dövmeyim. Öyle mi yapayım şerefsiz?”

“Üzgünüm çok üzgünüm bir daha olmaz lütfen durun.”

“Seni öldüreceğim!”

Sevdiği kız derken beni mi kastetti. Jung’un bir eli adamın yakasında bir eli de havada yumruk halinde adamın suratına vuracakken,

“JUNG YAPMA!!!”

Dedim. Jung’un eli durdu. Adamın yakasından elini çekip bana doğru şaşkınlık içinde baktı. Adam yerden kalkıp hızlıca dışarıya kendini atıp kaçtı. Etraftakiler de şaşkınlık içinde Jung’a bakarken Jung gözlerime bakarak,

“Sara...”

Dedi. Sustum. Bir şey bile demeden masamın üzerindeki cüzdanımı alarak oradan hemen uzaklaştım. Jung arkamdan bana bağırarak yetişmeye çalıştı. Tam karşıdan karşıya geçecekken Jung beni kolumdan tutarak kendine çevirdi.

“Sara affet beni... Her şeyi bildiğim halde anlatamadığım için affet. İster beni öldür ister döv ama benden uzaklaşma.”

“Şimdide hayatımı mahvettiğin gibi birde beni takip mi ediyorsun.!”

“Evet ediyorum. Seni takip ediyorum çünkü sana zarar gelmesini istemiyorum.!!”

Gözlerim dolu bir şekilde Jung’un yüzüne bakarak,

“AMA BİLMİYORSUN Kİ EN BÜYÜK ZARARI BANA SEN VERDİN!!!”

Sustu. Elini kolumdan hafifçe çekmeye başladı. Bu sefer beklemediğim bir anda elimden sıkıca tutarak yürümeye başladı.

“Jung bırak elimi.!”

Konuşmuyordu. Dakikalarca bu halde beni bir yere götürüyordu. Elimi öyle sıkı tutuyordu ki artık acımaya başladı. En son siyah kapılı bir evin önünde durdu. Hala konuşmuyordu. Kapının ziline bastığında kapıyı açan kişi Emma’ydı. Büyük bir şok içinde bana bakarak,

“SARA!!!!”

Diye bağırdı. Jung beni sürükleyerek kapıdan içeriye doğru girdi.

“Emma kapıyı kilitle Sara kaçabilir.”

“Tamam Jung kilitliyorum.”

Oturma odasına geçtiğimizde koltukta uyuyakalmış Yujin’i gördüm. Bende çok yorgundum. Geçip koltuğa oturduğumuz sırada Jung Emma’ya kısık bir sesle ,

“Getir.”

Dedi. Emma kafasını onaylar bir şekilde oturma odasından ayrılarak başka bir odaya gitti. Ama neyi getirecekti?. Bir iki dakika sonra Emma elinde bir kelepçe ile yanımıza geldi. Ne bu şimdi bu kelepçeyle ne yapacaklar? Beklemediğim bir anda Jung kelepçenin birini benim koluma diğerini ise kendi koluna taktı.

“N-ne yaptığını sanıyorsun sen!?”

“Önlem alıyorum. Kaçmaman için...”

“Çöz şunu!”

“Hayır. Ne kadar çok söylesen de ben bu kelepçeyi çözmeyeceğim.”

Yorgun olduğum için şuan tartışamıyordum. Epey geç olduğu için gözlerim kapanmaya başlıyordu. Uyumuşum sanırım. Uyuduğum sırada bir el beni belimden kavrayıp havaya kaldırdı. Galiba Jung’un kucağında idim. Beni uyumam için yatağa götürüyor olmalıydı ve öyle yaptı. Uyuduğumu sanan düşüncesiyle elleriyle yüzüme düşen saçları kulağımın arkasına doğru ittirdi.

“Sara hani sen yaralandığın gün ben sana sevdiğim başka birisi var dedim ve sende kim diye sorduğunda bu da bende saklı kalsın demiştim ya...”

Sustu. Hafif uyku ve uyanıklık arasındayken küçük bir fısıltıyla kulağıma doğru eğilişini hissettim.

“O sensin Sara. Sevdiğim o kız sensin.”

Kendisini geriye doğru çektiğinde bileğindeki kelepçeyi çözüp sessizce odadan ayrıldı. Kapıyı kilitlediğini duydum. Ama uhh şuan gerçekten anlatamayacağım duygular içindeyim. Gözlerimden bir iki yaşın süzüldüğünü hissettim. Hıçkırıklar içinde ağlarken kendimi tutamıyor öylece bağırıp ağlamak istiyorum. Gözlerimi tekrar kapattığımda ise uyumuştum.

PASLI KUTU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin